MUSUL ÜZERİNDEN MEZHEPÇİLİK YAPANLARA…

Akşam/ Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu

VAN 22.10.2016 12:17:28 0
MUSUL ÜZERİNDEN MEZHEPÇİLİK YAPANLARA…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Amaç Musul’u terörden arındırmak değil. Amaç enerji tabanlı yeni bir paylaşım denklemini hayata geçirmek. Üstelik Sünni-Şii kavgasını kalıcılaştırarak.
Musul üzerinden kopartılan fırtına, Türkiye’ye yönelik yeni bir oyuna işaret ediyor. Amaç Musul’u terörden arındırmak değil. Amaç enerji tabanlı yeni bir paylaşım denklemini hayata geçirmek. Üstelik Sünni-Şii kavgasını kalıcılaştırarak.
Aslında Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridorunun sekteye uğratılmasının hesabı Musul üzerinden yapılmaya çalışılıyor.
Suriye’de PKK dokusundan PYD/YPG kolunu üretip, besleyenler, şimdi de Musul odaklanmasıyla yine PKK dokusundan Yezidi kılıfıyla Şengal Savunma Birlikleri adıyla yeni bir terör yapılanması oluşturmanın çabasındalar.
Musul konusunda Türkiye’yi dışlamaya çalışanlar, Başika kampı üzerinden Türkiye’yi işgalci olarak suçlayarak, kirliliklerini, karanlık yüzlerini, mızrak ucu rollerini gizleyerek esas işgalcilerin piyonluğunu yapanlardır. Maliki yönetiminden bugüne Irak’ta mezhep çatışmasını körükleyenler, Musul’u DAEŞ terör örgütüne parasıyla, cephanesiyle teslim edenler, İran generallerine Irak topraklarında mezhep düşmanlığına dayalı yeni bir ordu kurduranlar bugün Türkiye’yi işgalcilikle suçluyorlar. Tam bir kara mizah örneği.
Irak’ın darmadağın olmasına yol açanlar, ülke topraklarında başka ülkelerin generalleriyle ordu kurduranlar, şehirlerini, topraklarını, enerji kaynaklarını, terör örgütlerine kaptıranların ülkeyi yönettiklerine, yönettikleri ülkenin egemen bir devlet olduğuna hala inanmamızı bekliyorlar. Gerek Suriye gerekse Irak; çökmüş devlet yapılarıyla, sadece kâğıt üstünde devletler olarak fiilen hükümranlıklarını kaybetmiş durumdalar.
Türkiye’nin bu iki ülke için esas rolü, mezhep savaşlarıyla parçalanmalarını engellemek, toprak bütünlüklerinin korunmasına katkı sunmak, mezhep savaşlarının yaşanmaması ve İslam coğrafyasında birlik ruhunun yerleşmesi için çaba sarf etmektir. Bugün de tam da bu rol için Suriye’de ve Irak’tadır.
Bu rolü, görmezden gelenler, aksine kirli, karanlık ve çirkin bir propagandanın çabasındalar. Türkiye’yi tıpkı daha önce terörü destekleyen ülke karalamasında, kirli propagandasında yaptıkları gibi şimdi de Sünni kayırmacılığı yaptığını ileri sürerek yine kirli ve karanlık bir propagandayı yaymaya çalışıyorlar. Küresel baronlar ve kuklaları ne söylerse söylesinler, Türkiye Fırat Kalkanı harekâtıyla, DAEŞ terörüne karşı verdiği mücadeleyle, bölgenin asli unsurları olan yerel halkların yaşamlarına dönmelerine yaptığı katkıyla bu kirli propagandalara hak ettikleri cevapları veriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan her defasında vurguladığı gibi İslam coğrafyasının tüm mazlum halklarını etnik ve mezhep ayrımına uğratmadan, Türkiye’nin nasıl kucak açtığını ortaya koyarak, mezhepçilik yapanlara diyor ki ; ““Müslümanlar olarak üstesinden gelmemiz gereken sorunların başında mezhepçilik fitnesi geliyor, ırkçılık fitnesi geliyor. Her zaman ifade ettiğim gibi benim dinim Sünnilik de değildir Şiilik de değildir, benim dinim İslam’dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece ve sadece bir Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir.”