Muhafazakar yardım balosu

İSMAİL KILIÇARSLAN

VAN 19.09.2013 11:58:14 0
Muhafazakar yardım balosu
Tarih: 01.01.0001 00:00

Muhafazakar yardım balosu

'Yazma' diyor bana telefondaki ses. 'Söyleme' diyor. Aklıma Yunus Emre'nin her zaman bana kılavuzluk eden dizeleri geliyor: 'Derviş Yunus sana söyleme derler / ya ben öleyim mi söylemeyince'

Bu burada bir dursun.

Semboller niçin önemlidir sorusunun tek bir cevabı vardır bende: 'Sembol oldukları için.'

Söz gelimi Emek Sineması tam bir semboldür benim için. Önce Club des Chasseurs de Constantinople (İstanbul Avcılar Kulübü) olarak inşa edilen, ardından 1918'de 'Yeni Tiyatro' olarak değiştirilen bu bina, İstanbul'un işgali sırasında işgal kuvvetlerinin düzenlediği balolara aralıksız ev sahipliği yapmıştır. Önemserim bunu. Emek'te her film seyrettiğimde 'demek bu köpoğulları işte tam şurada dans edip şampanya içti' diye düşünürüm. Hoş, artık Emek Sineması da kalmadı ya.

Ortaçağdan bu yana 'bir üst sınıf nümayişi' olarak yapılagelen balo da bir semboldür benim için. 29 Ekim 1925 gününün akşamında Ankara Türk Ocağı'nda yapılan ilk balo ile Cumhuriyet, sembolik olarak 'yönünü' tayin etmiştir mesela.

Bir de 'yardım baloları' vardır. Genellikle 'harcanan paranın toplanan paradan çok' olduğu, canı sıkılan üst sınıfın 'sosyal sorumluluk da gösterelim yahu' diyerek düzenlediği etkinlikler. En şık giysiler giyilir, en acayip cemiyet dedikoduları el değiştirir, yenilir-içilir. Velhasıl, 'çılgınlar gibi' eğlenilip, gecenin sonunda 'bilmem neredeki deprem mağdurlarına' üç kuruş göndermenin rahatlığıyla evlere dönülür.

Şimdi size, sosyal medyada gördüğüm bir ilandan bahsedeceğim. İlan metni tam olarak şöyle: 'Harem Organizasyon muhteşem bir davete ev sahipliği yapıyor. Çırağan Sarayı'nın eşsiz tarihi atmosferinde sosyal medya buluşuyor, sultanlara layık etkinlikte sizde yerinizi ayırtın.'

İlanı görünce, 'hmmm' dedim, 'beyaz Türkler, tipik bir Çırağan organizasyonu düzenliyor. Yiyip içip eğlenecekler.' Hatta metindeki 'sultanlara layık' ibaresini 'beyaz Türkler kendi tarihleriyle barışıyor galiba, bu iyi haber' diyerek karşıladım.

I-ıh. Öyle değilmiş. Bu organizasyonu beyaz Türkler değil 'beyazlamak isteyen muhafazakarlar' yapıyor imiş. Hatta -Allah eksikliğini göstermesin- 'ilk başörtülü stil danışmanımız' olan hanımefendi de bizzat katılarak onurlandıracakmış etkinliği. Âlâ, Aysha gibi stil ve moda dergileri de (hani şu 11.200 TL'lik trençkotları 'yeni trend bu, dolabınızda yer açın' diye bize kakalamaya çalışan dergiler yahu) destekliyormuş organizasyonu. Zaten etkinlik, kadınlara özel ve katılım da kontenjanla sınırlıymış.

Anlaşılan, AK Parti sonrası dönemin zengin yeni muhafazakarları 'bizim kimden neyimiz eksik' diyerek kolları sıvayıp Çırağan'da felekten bir gün geçirmek istemişler. Eh, nasılsa bu 'han-ı yağma' da, bu 'arsız iştiha' da onların. Haklarıdır.

'Eskiden buralara giremiyorduk, değil buralara girmek Nişantaşı'nda bile gezemiyorduk. Oh, çok da iyi oldu, pek de güzel oldu' diyerek kendilerini savunan bu enteresan topluluk; Allah için üzerlerine düşeni de yapmışlar. Bu 'sultanlara layık eşsiz eğlencenin' geliri Mısır'daki mazlumlara gönderilecekmiş. Yanlış anlaşılmasın. 'Gelir' dedikleri, 160 TL katılım ücretinden masrafların düşmesinden elde edilecek para. En iyi ihtimalle 'kelle başı' 40 TL. 300 kişi katılsa 12.000 TL yapar. Bir Cuma namazı sonrası Üsküdar Yeni Cami'de Mısır için yardım toplasak daha fazla para elde ederiz anlayacağınız.

Kimse bana maval okumasın. Bu haliyle bu organizasyon, bildiğiniz üst sınıf eğlencesi olan 'yardım balosu'nun yeni muhafazakar versiyonudur. Türkiye'deki zengin yeni muhafazakar sınıfın 'kokuşmuşluğunun' tipik ve acıklı bir sembolüdür.

Bu enteresan sınıf, eleştirileri 'kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş' atasözü ile karşılamaya hazır, 'benim param benim kararım' küstahlığı ile mukayyet bir sınıftır.

Twitterda arada bir paylaştıkları ayet ve hadisler olmasa ya da kızlarının 'şallı', erkeklerinin 'ihramlı' profil resimlerini görmesek pekala 'tipik beyaz Türk' diyebileceğimiz bu sınıfın yüksek sesle ve 'içerden' eleştirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Zenginliğin kullanımını tamamen yanlış anlamış, kardeşleri ile etkileşim kurmak yerine 'diğerleri' ile özdeşim kurmayı marifet sayan bu sınıf, Türkiye'deki 'Müslüman sosyoloji'nin halihazırdaki en büyük sorunlarından biridir çünkü.

Bunları söylemezsek 'ölürüz' hep birlikte.

Ne diyordu Michael Jackson: 'Beyazlamak için bir servet harcadım. Sonunda beyaz değil 'maymun' olduğumu fark ettim. Üzgünüm.'