MİT ve Ordu Neden Hedef?

Celal Kazdağlı

VAN 8.02.2013 12:50:40 0
MİT ve Ordu Neden Hedef?
Tarih: 01.01.0001 00:00

Üzerinden tam bir yıl geçti.

7 Şubat 2012’de savcılar MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı “şüpheli” sıfatı ile ifadeye çağırdı.

Eski Müsteşar Emre Taner ile üst düzey MİT yöneticilerini yargı tutuklamaya kalktı.

Gerekçe?

“KCK içine ajan yerleştirmek; PKK terör örgütü ile müzakere yürütmek.”

Yargının bu operasyonu bir çuval inciri berbat etmek üzereydi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan operasyonun kendisine yönelik olduğunu erken kavradı ve derhal TBMM’yi harekete geçirdi.

MİT’e bu operasyon neden düzenlendi?

MİT o sıra PKK’yı çökertmek, silah bırakmaya zorlamak için şehirlere açılan yapıyı dağıtmakla meşguldü.

MİT’in operasyonları olmasa PKK, şehir örgütlenmesini gerçekleştirecek ve terörü kentlere taşıyacaktı. Bu Türkiye için felaket demekti.

Emre Taner ile başlayan süreç Hakan Fidan ile MİT’te bir dönüm noktasına ulaştı.

Siyasi iktidarlara karşı güç merkezi olarak çalışan MİT, Taner ve Fidan dönemlerinde meşru Hükümet ile uyumlu bir çalışma düzenine girdi.

Konsept değişikliğine gitti, dış istihbarata önem verdi. Türkiye’nin kendi coğrafyasında en etkili istihbarat örgütü haline geldi.

Sadece bilgi toplayan değil, topladığı bilgiyi analiz eden, Türkiye açısından tehdit ve fırsat değerlendirmelerini yapabilen ve bu çalışmasını siyasal kadroya sunan bir yapıya kavuştu.

MİT’in bu yeni anlayışı, kadrolaşması ve politikaların oluşmasına katkı sunan analiz kapasitesi çok kişiyi rahatsız etti. O çevreler MİT’i devreden çıkarmak, siyasal iktidar ile çatışır noktaya getirmek için özel bir gayretin içine girdi.

Lakin sonuç alamadılar.

Devlet aklının toplandığı merkez olarak MİT, çalışmasını sürdürmeye ve siyasal iktidar ile uyum içinde çalışmaya devam etti.

MİT’ten istedikleri sonucu elde edemeyenler, yedikleri esaslı tokadı çabuk unuttular ve bu defa gözlerini Ordu’ya diktiler.

Orgeneral Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanı olması ile Ordu eski yapı ve anlayışından hızla uzaklaştı. Darbe planlayan, Hükümetlere karşı fren görevi üstlenen TSK gitti, yerine milletin değerleri ile buluşan, siyasi irade ile birlikte uyum içinde çalışan bir Ordu geldi.

Bundan hoşlanmayanlar Necdet Özel’i hazırlıksız yakalamak için, PKK’yı hareketlendirip, “Devrimci Şiddet” stratejisini uygulamaya soktular.

Necdet Özel olağanüstü bir çaba ile PKK saldırılarına cevap verdi. Karargahta tebrikleri kabul etmek yerine sahaya indi karşı operasyonlar yaptı.

Ordunun bu kararlı tutumu düşmanlarını iyice çileden çıkarttı.

2012’ye girerken Ordu iki kötü olayı aynı anda yaşadı.

Uludere’de “yanıltılan” Orduya kendi halkını bombalamanın utancı yaşatıldı.

Aynı anda eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ “terör örgütü kurmak” suçlaması ile tutuklandı.

Başbuğ’un tutuklaması hem haksızdı, bu yönüyle Ergenekon davalarına gölge düşürmesi kaçınılmazdı, hem de teröre karşı başarı grafiğini yükselten Orduya karşı bir moral darbeydi.

Buna rağmen Ordu 2012’de teröre karşı büyük başarı gösterdi. “Final yılı” diye sahaya çıkan PKK’ya hüsranı yaşattı. 2000’e yakın terörist etkisiz hale getirildi.

PKK bugün silah bırakma noktasına geldiyse, nedeni sahada aldığı o büyük yenilgidir.

Ordunun gösterdiği bu başarı kimilerinin işine gelmedi. Onlar Orduyu yıpratmak için özel çabalarından hiç vazgeçmediler.

Ordusu güçlü olmayan bir ülkenin bölgesinde oyun kurucu olamayacağını en iyi onlar biliyordu.

Suriye’de bir iç savaşın sürdüğü, Irak’ta terörün arttığı, Bağdat’ın Kuzey Irak’a meydan okuduğu sırada Türkiye’nin güçlü bir orduya ihtiyacı var.

Doğu Akdeniz’de seyri sefer serbestisi donanma olmadan sağlanamaz.

MİT’ten sonra Orduyu hedef almaları o yüzdendir.

celalkazdagli@gmail.com