Milliyet'ten kovulan Hasan Cemal Kandil'e gitti

3. kez Kandil'e giden Hasan Cemal, Karayılan'la Öcalan'ın mektubunu ve çözüm sürecini konuştu..

VAN 24.03.2013 14:54:53 0
Milliyet
Tarih: 01.01.0001 00:00

İmralı'ya giden 2. BDP heyeti ile Öcalan'ın görüşmelerini içeren tutanaklar basına sızmış, Milliyet gazetesi de Namık Durukan imzası ile bu tutanakları yayınlayarak büyük tepki çekmişti. Başbakan Erdoğan'ın da "Batsın böyle gazetecilik" eleştirisi Milliyet'te kriz çıkarmış ve fatura Hasan Cemal'e kesilerek yazılarına son verilmişti.

Hasan Cemal, Milliyet'teki yazılarına son verilmesiyle birlikte kendini yollara vurdu ve 3. kez Kandil'e gitti. Öcalan'ın "Silahlar sussun, fikirler konuşsun" mesajının ardından örgütün nabzını yoklamak için Kandil'e giden Cemal, Murat Karayılan'la sürece dair 5,5 saat süren bir röportaj gerçekleştirdi.

İşte, o 5,5 saatlik röportajın arasında "ateşkes" de ilan eden Karayılan'ın, sürece dair açıklamalarından kesitler:

Murat Karayılan uzun söyleşinin daha başında şunları söyledi:

"Apo'nun belirttiği gibi, gerçekten tarihi bir dönüm noktasındayız."

"Başarı için elbette umutluyuz."

"Hani Başbakan Erdoğan hep 'Büyük risk aldık' diyor ya... Bizim için de bu tarihi barış sürecinin ciddi riskleri var."

"Barış için daha çok çalışmamız lazım."

"Barıştan herkes kazanır."

Murat Karayılan'a görüşmemizin en başında beş kısa soru sordum ve kendisinden beş kısa yanıt aldım.

Birincisi:

Apo, "Artık silahlar sussun, fikirler konuşsun" dedi. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Karayılan'ın yanıtı:
"Doğrudur, bize göre de silahın zamanı geçmiştir."

İkincisi:

Apo, "Yeni dönemde artık silah değil, siyaset öne çıkıyor; silahlı mücadeleden demokratik mücadeleye geçiliyor" dedi. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Karayılan'ın yanıtı:
"Evet, böyle düşünüyorum. Ama bunun için de aşamalar var katedilmesi gereken, süreçler var geçilmesi gereken..."

Üçüncüsü:

Apo, "Artık silahlı unsurlarımızın Türkiye sınırlarının dışına çıkma zamanıdır" dedi. Siz de böyle mi dşünüyorsunuz?

Karayılan'ın yanıtı:
"Evet, buna biz de katılıyoruz. Fakat bu sürecin pratikleşmesi, yani uygulanması için hükümetin ve Meclis'in yapması gerekenler vardır."

Dördüncüsü:

Apo, "bağımsız Kürdistan" da demedi, "federasyon" veya "özerklik" de demedi. Bu konuda kendisiyle aynı görüşte misiniz?

Karayılan'ın yanıtı:
"Apo'nun mektubundaki çerçeveyi bütünüyle doğru buluyor ve katılıyoruz."

Beşincisi:

Kısacası Apo dedi ki "Silahın kullanım süresi doldu; artık ne yapacaksak, barışçıl siyasetle yapacağız." Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

Karayılan'ın yanıtı:
"Türkiye Cumhuriyeti devletinin de olumlu yaklaşması durumunda, (Burada Karayılan sanıyorum Ankara'nın 'ev ödevleri'ni dolaylı bir dille belirtiyor) biz de Türkiye'de sorunların çözümünde silahı devre dışı kılabiliriz."

Murat Karayılan'a, bu kısa kısalardan sonra, Öcalan'ın silahlara veda edilmesine dair yaptığı tarihi çağrısında, sınır dışına çekilme ya da silah bırakma gibi hayati konularda herhangi bir takvim öngörmediğini, tarihlere bağlanmış bir yol haritası çizmediğini belirttim ve bunun ne demek olduğunu sordum.

Karayılan özetle dedi ki:

"Bu takvim konusu biraz teknik kısma giriyor. Apo çağrısında, hareketimizin yeni bakış açısını ortaya koymuştur. Tarihi, felsefi, ideolojik bağlamın çerçevesini çizmiştir. Apo, bu çağrısında, önümüzdeki sürece taktik değil stratejik açıdan yaklaşmıştır. Tarih, takvim gibi teknik boyutlara girmemiştir bu nedenle..."

ATEŞKES VE KOŞULLARI

Kandil'deki söyleşimizin yapıldığı saatlerde ilan edilen ateşkes konusunda da şunları söyledi Karayılan:

"Siz kaç yıldır söylüyorsunuz, parmakların tetikten çekilmesi diye... Artık 23 Mart, yani bugün itibariyle parmaklar tetikten çekiliyor. Bugünden itibaren silah kullanılmayacak. HPG'nin silahlı aktiviteleri durdurulacaktır. Ancak imha amaçlı saldırılar karşısında, meşru müdafaa çerçevesinde kendini savunma hakkı vardır, misilleme hakkı saklıdır."

Ve arkasından ekliyor:

"Ateşkes karşılıklı olmazsa, hayata geçmez."

Devam ediyor:

"Ama ben umuyorum ki, ateşkes karşılıklı olacak. Bu gerçeği herkes biliyor, görüyor."

Nazik konu; çekilme ve koşulları...

Murat Karayılan'la 5,5 saatlik görüşmemizin belki de en can alıcı konusunu, PKK'nın sınır dışına çekilmesi oluşturdu.

Bu konuya girerken önce şöyle dedi:

"Apo mektubunda diyor ki, bundan sonra tek bir insanın dahi ölmesine yol açmadan barış sürecini geliştirmek istiyoruz. Biz de buna dikkat edeceğiz."

Siyasal iktidarın sınır dışına çekilme konusunu öteden beri ısrarla gündemde tuttuğunu belirtirken, bu açıdan 'Oslo süreci'nin bir başlangıç tarihi olarak akılda tutulabileceğini söyledi.

Oslo'nun 2008 yılı Eylül ayında heyetler arasında başladığına, bundan önceki iki yıl içinde de aracılarla götürüldüğüne dikkat çeken Karayılan, 14 Temmuz 2011 tarihli Silvan'la da sona eren süreç boyunca Ankara'nın sınır dışına çekilmeyi sürekli gündemde tuttuğunun altını çizdi.

GERİ ÇEKİLME NE ZAMAN?

Karayılan'a şu soruyu yönelttim:

"Silahlı unsurların çekilmesi ne zaman başlar, en geç hangi tarihte tamamlanır?"

Karayılan, bir kez daha bu konunun ne kadar önemli ölduğunu vurguladıktan sonra özetle dedi ki:

"Bu konuyu ele alırken, geçmiş tecrübelerden ders almak zorundayız. Tam sekiz kez ateşkes ilan ettik. Ve 1999'daki geri çekilmeyi yaşadık... Bunlar çok acı tecrübelerdi. O yüzden geri çekilme konusunu olgunlaştırmak gerekiyor. Bunun en başında da yasal zemini oluşturmak lazım. Ta Karadeniz'den, Erzurum'dan, Dersim'den insanlar, silahlı unsurlar çekilecek. Kolay değil. Hükümetin ve Meclis'in kararı lazım. Böyle bir karar güvencedir, güçlerimizin selamet içinde can kaybına uğramadan çekilmeleri için bir güvence. "

"HÜKÜMET TARAFI ADIM ATSIN"

Karayılan, geri çekilme konusunda son derece hayati gördüğü bu konuya bir kez daha şöyle değindi:

"Daha önce söylediğimiz şeyleri, yani koşulları biz bir yana bırakttık. Hiç olmazsa TBMM kararı alınsın... Sürece yönelik olarak önyargılı yaklaşımlar var hâlâ. Bizde de vardı önyargılar... Ama aramızda tartıştık ve yol aldık bu konuda. Sürecin köklü çözüm için ön yargılardan kurtulmak gerekiyor. Lütfen hükümet tarafı adım atsın. Bizim şu anda sınır dışına çekilme için istediğimiz yasal bir çerçevedir. Birinci nokta budur. "

"ÇEKİLME SONBAHARA SARKAR"

Geri çekilme ile ilgili olarak Karayılan ikinci noktayı şöyle açtı:

"Bu sürecin mimarı Apo'dur. Çekilme sürecinin sağlıklı yürümesi için Apo'nun sürece bir biçimde doğrudan müdahil olması gerekir. Bu konuda açıklamasını yaptı, ama bu geniş bir çerçeveyi öngörüyor. Şimdi geri çekilme konusunda bütün güçlerin ikna edilmesi başlı başına bir sorundur. Bu açıdan mesala İmralı - Kandil hattının daha açık, daha çabuk çalışması büyük önem taşır. Bu arada çekilme sürecini takip edecek ve çıkabilecek sorunları çözecek 30 kişilik bir akil adamlar heyeti kurulabilir."

"Çekilme ne zaman biter" sorusunu ise şöyle yanıtladı Karayılan:

"Ne kadar hızlı davransak da bize göre geri çekilme sonbahara kadar sarkar. Çekilme konusunda önce ikna gerekir. Örgütsel hazırlık gerekir. Sonra kademe kademe demin dediğim ikna süreci devreye sokulur."

"BAYIK, KALKAN, KARASU VE FEHMAN HÜSEYİN'LE GÖRÜŞ BİRLİĞİ İÇİNDEYİZ"

Murat Karayılan sınır dışına çekilme konusundaki bazı tereddütlerini şöyle devam etti:

"Biz yönetim ekibi olarak örneğin Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Fehman Hüseyin gibi arkadaşların hepsi görüş birliği içindeyiz. Ve ben burada sizinle Karayılan olarak değil, hepsinin adına konuşuyorum. Biz bir ve biriz! Ve hepimiz Apo'nun Nevruz çağrısındaki esasları kabul ediyoruz."

ERDOĞAN'A GÜVENMEK..

Murat Karayılan'a "Erdoğan'a güvenmek" konusunu da sordum, şöyle dedi:

"Bence siyaset güven ve güvensizlik üzerinden yapılmıyor. Son bir aydan beri 'Baldıran zehri olsa da içerim. Sonuna kadar kararlıyım, tüm provokasyonlara karşı dimdik yürüyorum' tavrı cesur tavırdır. Ancak Erdoğan'ın bir çözüm projesi gerçekten var mı? Varsa nasıl bir çözüm projesi? Daha bilmiyoruz bunları. Sadece şu var, önderliğimizle İmralı'da görüşen devlet heyetinin yaptığı görüşmeler, tartışmalar var. Ama eksik olan hükümet tarafından bir çözüm projesinin ortaya konmuş olmaması... Aşırı kendini esas alan kibirli bir tavır söz konusu. Oysa hükümetin bu sürece CHP'yi de dahil etmesidir doğru olan. Çatışmanın durması, ölümlerin olmaması, bu ülkeye hem huzur getirir, hem özgüven aşılar, hem de Türkiye her açıdan daha ileri gider. Herkes bundan kazançlı çıkar."