Midilli Açıklarında Batan Bir Tekne Üzerine...

Sıkıca giydirilmiş, Türkiye Cumhuriyet vatandaşı çocukların cesetlerinin Yunan adalarının sahillerine vurması karşısında buraya nasıl geldiğimiz üzerine serinkanlı bir muhasebe yerine…

VAN 27.11.2017 09:35:28 0
Midilli Açıklarında Batan Bir Tekne Üzerine...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Yıldıray Oğur, Karar gazetesindeki köşe yazısında cesetleri Yunanistan’ın Midilli sahiline vuran 1 aile üzerinden FETÖ’ye karşı gerçekleştirilen mücadele üzerine bir muhasebe yapılması gerektiğini belirtiyor:

Hüseyin Maden (40) ve Nur Maden (35) Samsun Bafralı öğretmen bir çiftti. Nadire(13) Nur(10) ve Feridun(7) adlarında üç çocuklarıyla birlikte Kastamonu’nun sekiz bin nüfuslu küçük ilçesi Daday’da yaşamaktaydılar.

Hüseyin Maden, Daday Çok Programlı Anadolu Lisesi’nde Fizik Öğretmeni’ydi. Okulun sitesinden çıkarılan 2015 tarihli bir habere göre Maden, okulda ilçe kaymakamı tarafından açılışı yapılan bir Tübitak sergisi düzenlemişti:

“Fizik Öğretmenimiz Hüseyin Maden tarafından yürütülen TÜBİTAK 4006 Bilim Fuarı, Öğretmen ve öğrencilerimizin özverili çalışmaları sonucunda 22 -23 Mayıs 2015 tarihinde yapıldı.”

http://dadaycpal.meb.k12.tr/tema/okulumuz_hakkinda.php

Nur Maden ise anaokulu öğretmeniydi. Kastamonu’nun Küre ilçesindeki bir anaokulda çalışıyordu. Yine 2015 tarihli bir habere göre ilçe Kaymakamı, Cumhuriyet Savcısı, İl Jandarma Komutanı’nın katıldığı bir toplantıda okul öncesi eğitimin önemi üzerine bir konuşma yapmıştı.

http://yurthaber.mynet.com/kastamonu-haberleri/kure-okul-oncesi-egitime-dikkat-cekildi-1839531

Buraya kadar herşey normal görünüyordu.

Bu küçük ilçede görev yapan öğretmen çiftin hayatı 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından değişti.

Ekim 2016’da çıkan 675 sayılı KHK’yla memuriyetten ihraç edildiler.

https://memurunyeri.com/images/dosyalar/dosya2016/675-1-liste.pdf

Avukatlarının verdiği bilgiye göre her ikisinde de Bylock çıkmıştı.

Haklarında iki kadın öğretmenle birlikte dört kişilik bir iddianame düzenlendi. Maden çifti “silahlı terör örgütü üyeliği ve silahlı terör örgütü kurma ve yönetmek” maddelerinden suçlanıyordu. Tutuksuz olarak yargılanmaya başladılar.

Yine avukatlarının verdiği bilgiye göre, Eylül ayında Ankara’da yürütülen Mahrem İmamlar soruşturmasından bir bilgi Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaştı. Gelen bilgiye göre Hüseyin Maden’in adı mahrem imam listesindeydi.

Bu tarihten sonra Maden, saklanmaya başladı ve firari durumuna düştü. Maden, farklı numaralardan avukatını arayarak, “Kendisinden vazgeçtiğini, tek isteğinin üç çocukları için karısının hapse girmeden kurtulması” olduğunu söylüyordu.

18 Eylül 2017 günü aralarında Nur Maden’in de olduğu üç kadın öğretmenin yargılandığı ve Hüseyin Maden’in firari olduğu davada karar duruşması yapıldı.

DHA muhabiri Gürkan Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre Nur Maden, duruşmada Bylock kullandığını kabul etti ve cemaatin 2014 seçimlerinde HDP’ye oy vermelerini ve başlarını açmalarını istediğini anlattı.

Ama bu itirafları da ceza almasını engellemedi. Yargıtay’ın Bylock indirmeyi terör örgütü üyeliğine delil sayan kararına uygun olarak, örgüt üyeliği suçundan 7 yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Aynı davada yargılanan M.Ö adlı kadın öğretmen ise 9 yıl hapis cezası ve tutuklama kararını duyunca mahkemede bayıldı ve ambulansla hapishaneye götürüldü.

Nur Maden için mahkeme derhal tutuklanma yerine, istinaf mahkemesinden karar çıkana kadar elektronik kelepçeyle ev hapsi kararı verdi. Avukatına göre bu kararın amacı firari durumda olan ve hakkında yakalama kararı çıkarılan eşinin yerini tespit edebilmekti.

Ama eylül ayındaki duruşmadan sonra onlardan alınan son haber elektronik kelepçe ihlali sinyali oldu.

Ve 5 Kasım günü Midilli’deki yerel gazeteler, sahile 12-13 yaşlarında bir kız çocuğunun cesedinin vurduğunu yazdılar. Arından dört gün sonra aynı sahilde bu kez aynı yaşlarda bir erkek çocuğu cesedi bulundu. Ve iki gün sonra 11 Kasımda ise yetişkin bir erkek cesedi..

(Batı Trakya’da yaşayan gazeteci Evren Dede’nin Yunan gazetelerinden yaptığı taramaya göre haberler Athens Magazine sitesi ve Atina’nın büyük gazetelerinden Efimerida Ton Sintakton’da sahil güvenlik açıklamalarına ve Midilli’deki yerel gazetelere dayandırılarak yer almıştı.

https://t.co/eIxGRCpf2N

https://t.co/mjusjNU7hn)

21 Kasım’da bu cesetlerin Kastamonulu Daday ailesine ait olduğuyla ilgili haberler dönmeye başladı.

https://twitter.com/gergerliogluof/status/932876122668326912

FETÖ’ye yakın sitelerde ailesine dayandırılan hikayeye göre karı koca tutuklanmamak için yurtdışına gitmeye karar vermişlerdi. “Hüseyin Maden çok sayıda insan kaçakçısıyla irtibata geçmiş ama beş kişilik bir aile için istenen rakamları karşılayacak imkanı olmadığı için arkadaşlarından borç alarak eski bir tekne satın almış, tekneyi satın aldığı kişilerden aldığı kullanıma ilişkin bilgilerle ailesini Yunanistan’ın Midilli Adası’na götürmeye çalışmıştı.”

Avukatı üzerinden soru sormaya çalıştığımız Nur Maden’in ailesi konuşmak istemedi, sadece kendilerine teşhis için resmi yetkililerden bir haber gelmediğini söylemekle yetindiler.

Eğer bulunan cesetler gerçekten Maden ailesine aitse anne ve küçük kızlardan birinin cesedi henüz bulunmuş değil. Cenazelerin adadaki mezarlığa mı gömüldüğü yoksa ailelerine teslim mi edileceği de bilinmiyor.

Ortada çok ağır bir dram olduğu açık.

Ve bu dramda kimin suçlu olduğuyla ilgili günlerdir süren, bir kısmı vicdan ve ahlak sınırlarını aşmış tartışmalarda topu birbirine atmakla bir yere varılamayacağı da.

Herhalde listenin başına küçük bir ilçede üç çocuk babası başarılı bir fizik öğretmenini, eğer iddia doğruysa, gizli bir yapılanmanın içine sokup kriminalize eden, sonra da bir başına ortada bırakan FETÖ’yü yazmak gerekir.

Daday’daki bir öğretmeni kaderiyle başbaşa bırakan bu örgüt, 20 Ocak 2015’de gazetelerde liste halinde adları yayınlanan imamlar arasında yer alan Kastamonu imamını ise darbeden önce kaçırmıştı.

https://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/iste-marmara-imamlari

https://twitter.com/ali_grz

Listenin ikinci sırasında yine FETÖ yer alıyor. Hem basit insanları böyle kriminalize edip, sonra da onların mağduriyetlerinden, hiç bir özeleştiri vermeden kendileri için bir meşruiyet söylemi çıkarmaya çalıştıkları için. Ayrıca adalet sisteminin bir mahrem imamın peşine düşmesi ve onu yargının önüne getirmeye çalışması üzerinden bir mağduriyet söylemi kurulamaz, bu darbe yargılamalarında yargının esas üzerine yoğunlaşılması gereken işlerin başında geliyor.

Ama yine de listenin üçüncü sırasında cemaat mensubiyetini, FETÖ üyeliğiyle eşitleyip, darbeye katılmak, destek vermek, suç işlemek gibi somut suçları bulup, cezalandırmak yerine, sadece cemaat mensubiyetine 7 yıl hapis cezası veren adalet sistemi var. Eğer, bu konuda Yargıtay’ın son kararı esas alınsaydı, belki anaokul öğretmeni Nur Maden hakkında sadece işten çıkarma cezası verilebilir, en azından aileden biri hapis cezası almamış olur, aile üç çocuklarını yalnız bırakmamak için böyle bir ölümcül maceraya girmezdi.

Sıkıca giydirilmiş, Türkiye Cumhuriyet vatandaşı çocukların cesetlerinin Yunan adalarının sahillerine vurması karşısında buraya nasıl geldiğimiz üzerine serinkanlı bir muhasebe yapmak yerine, suçu cesetlere atıp, acımasız laflar etmek ise kanunlarla çözülemeyecek çok daha vahim sorunlara işaret ediyor.

Zaten bu hikayenin en başında da ulvi amaçlar uğruna her şeyi mübah gören bu acımasız pragmatizm var.