Medya ve din

H. HÜMEYRA ŞAHİN

VAN 4.04.2015 09:23:40 0
Medya ve din
Tarih: 01.01.0001 00:00
humeyra.sahin@aksam.com.tr

Referans dünyaları birbirinden farklı iki olgu olarak medya ve din, son yıllarda gerek konvansiyonel araçlarla gerekse dijital iletişim mecralarındaki dini gündemlerle sıklıkla karşımıza çıkan bir ikili haline geldi. Kendisine her fırsatta yeni malzeme arayan medya,  dini konuları da kendi fıtratına uygun biçimde ele alıp öğütüyor. Gün geçmiyor ki din medyada sansasyonel biçimde yer almasın.  

İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi, bu durumun farkındalığıyla medya ve din konusunu popüler kültür, siyaset, ticaret, görsellik, toplumsal değişim, kamusal alan, eğitim ve dijitalleşme gibi alt başlıklarla ortaya koyan iki günlük bir sempozyum düzenledi. Doğrusu iletişim ve din alanını ve aslında hayatın tüm boyutlarını içine alan bu girişimin ne kadar anlamlı olduğu iki gün boyunca sunulan tebliğlerde kendini gösterdi. 'Dini programlar yapmak zorunda mıyız?', 'Dijital oyunlarda Müslümanların temsili', 'medya vaizlerinin grameri', 'medyada kadın dindarlığı ve dindar kadın temsilleri', 'Hazretli filmler akımı' gibi her biri birbirinden ilginç başlıklar, medya ve din konusunun daha geniş bağlamlarda irdelenmeye devam edilmesi gerektiğini ortaya koydu. Tüm bu başlıklardan hareketle şu temel soruyu sormak gerekiyor; herhangi bir dini konuyu bir cami kürsüsünde, sohbet halkasında ya da konferans salonunda dinlemekle medyada dinlemek, ele almak, izlemek arasında ne fark olabilir? Medya dini bilgiyi nasıl dönüştürüyor? 
Her şeyden önce şunu ifade etmek gerekir ki; medya, yapısı itibarıyla bağlam değiştirici bir aygıt. Bilgiyi deforme ederek ya da öğüterek sözü beklenmedik bağlamlara taşıyor. İnsanı malumatlar yığını içinde bırakıyor. Birbirini tamamlayan, bütünleyen bilgiden ziyade her şey parçalanmış olarak giriyor zihnimize. Özellikle televizyon bir standardizasyon ve dünyaya uyum aktörü olarak hayatımızda. Televizyon seyrederken, başka biri tarafından görülmüş ve kodlanmış bulunan gerçekliğin imajını görüyor ama ona gerçekliğin kendisiymiş gibi muamele ediyoruz. Halbuki, imajlar serisinin oluşturduğu dil, hakikatin diline tekabül eden bir dil değil. Medya bilgiye bir malumat muamelesi yaparken, din bilginin bir hâl diline dönüşmesini bekliyor.  
Medya ve din ilişkisinde tek problem dini bilginin dönüşümü değil elbette. Medya profesyonellerinin din konusundaki bilgi düzeyleri ve din ya da dindarlık hakkındaki algıları da bu ilişkiyi şekillendiriyor. Yozlaştırıcı etkisi, yol açtığı bilgi kirliliği dışında insan unsuru itibarıyla medyaya kestiğimiz faturalar aslında aynı zamanda kendimize yaptığımız özeleştiriler. Çünkü olumsuz medya etkilerinin önemli bir kısmı, içindeki insan unsurundan kaynaklanıyor. Yapımcısından, senaristine, yazarından çizerine, hatta seyircisine kadar tüm toplum medyanın bir parçası. Bu yönüyle basın/medya toplumun aynası. Öte yandan sosyal medya hesaplarımızla bireysel medyalarımızı kurduğumuz itirafı da aslında bunu ortaya koyuyor.  
Medya ve din sempozyumu bu alanda öncü bir girişim. Öyle görünüyor ki, genişleyen konularla sempozyumun devamına büyük ihtiyaç var.