Marksist bir yazardan Türk soluna Suriye eleştirisi

Marksist.org sitesi yazarı Hasan Basri Karabey, “Basçı sol”u yazdı.

VAN 18.05.2013 12:36:18 0
Marksist bir yazardan Türk soluna Suriye eleştirisi
Tarih: 01.01.0001 00:00

“Beşşar Esad’ın askerleriyiz”

Hasan Basri Karabey

Meğer ne çok Baasçı varmış. Meğer ne utangaçlarmış. Baas rejimini desteklediklerini açıkça söyleyemiyorlar bile. Karşımıza barışseverlik ve anti-emperyalizm maskeleriyle geliyorlar.

Barışseverlikleri de, anti-emperyalistlikleri de sahtedir.

Baas rejimi halkı katletsin dünya kamuoyu bu katliama sessiz kalsın, karışmasın istiyorlar. Barışseverlik ve anti-emperyalizmi kasap önlüğü olarak kullanıyorlar.

Dün 28 Şubat'ın yanında Ergenekon'un hizmetindeydiler, bugün aynı huşuyla Beşşar Esad'ın askerleri oldular

Türkiye'yi NeoCon-İsrail şer cephesine stratejik müttefik yapanlar, NeoCon'larla yedikleri içtikleri ayrı gitmeyenler, bu kliğin iktidardan düşmesiyle boşlukta kaldılar. Denize düşen yılana sarılır, bir de Avrasyacılığı denemeye karar verdiler ve Perinçek'in arkasına dizildiler.

Avrasyacı'dan anti-emperyalist mi olur?

Olmaz! Çin, Rusya, Ergenekon ne kadar anti-emperyalistse Perinçek o kadar anti-emperyalisttir.

Avrasyacılar Suriye'yi düşmemesi gereken bir kale olarak görüyor. Suriye'de üs sahibi olmak gibi reel politik kaygılarla Baas diktatörlüğünü destekliyor.

Esad rejiminin Alevi azınlığa dayanması Aleviler arasında Baas'tan sonra istenmeyen gelişmeler yaşanabileceği endişesi doğuruyor.

Avrasyacılar ilkel mezhepçilik, korkutma, Esad'ı kahramanlaştırma siyaseti ile Alevi toplumunun kafasını karıştırıyor.

Sosyalist Aleviler ilkel mezhepçiliğe karşı halkı uyarmakla, Baas diktatörlüğüne karşı mücadele eden demokratik muhalefetle dayanışma örgütlemekle mükellefken maalesef ya halkın bile gerisinde kalıyorlar, bilerek ya da bilmeyerek Baas taraftarlığı yapıyorlar.

Böylece yok sayılamayacak kadar kalabalık ve etkisi o kalabalıktan da epey yüksek bir "Baas Cephesi" çıkıyor karşımıza.

Alevi halkının endişeleri yerindedir. Ama savaşın bir an önce bitmesi en çok onların yararınadır. Çünkü savaş halklar arasına kan sokuyor.

Sadece Alevi olduğu için Esad rejimini destekleyen, bu rejimin insanlığa karşı işlediği suçlara ortak oluyor. Alevi halkı bunu hak etmiyor.

Öte yandan Özgür Suriye Muhalefeti saflarında da Aleviler var ama sayıları ve etkileri çok sınırlı.

Burada Suriye demokratik muhalefetinin Alevi halkını ikna etmeye yönelik sorun yaşadığını da görüyoruz. Aslında Suriye'nin geleceğinin nasıl olacağı konusunda Kürt halkının da kaygıları var.

Suriye Demokratik Devrimi'nin hedefleri ve kırmızı çizgileri bellidir: a) Suriye halkının geleceğine Suriye halkı karar verecektir. B) Baas rejimi tasfiye edilecek ve yargılanacaktır. b) Suriye'nin birliğinin korunacaktır. c) Adil seçimler ve özgürlükçü demokratik bir anayasa ile parlamenter demokratik sistem tesis edilecektir.

Alevi Sünni Araplar, Kürtler, Hristiyanlar, solcular, İslamcılar, liberaller böyle bir zeminde buluşabilir, ortak geleceğine birlikte karar verebilir.

Demokratik Alevi örgütlerinin görevi Alevi halkını ve tüm Suriye'yi Esad vesayetinden, Baas zulmünden kurtarmak için demokratik muhalefetle birlikte mücadele etmektir.

Baascı sol, Alevilerin tarihsel çıkarlarının demokraside olduğunu gizleyerek kendi halkına, bunu sol adına yaparak evrensel sol değerlere ihanet ediyor.

Dünyanın hiçbir ülkesinde sol mülteci düşmanlığı yapmaz. Bu neo-nazi çetelerin işidir. Baascılık Türk soluna bunu yaptırıyor. Bunların çoğu sol değerlerin böylesine ayaklar altına alınmasını dert etmeyecek kadar sola yabancı memurlardır. Ama bunların sözlerini ciddiye alan bir kitle var. Uyarmak, uyandırmak gereken kitle odur.

Baasçılık, Avrasyacılık.. bunlar aklı başında insanların ve geniş halk kitlelerinin itibar etmeyeceği saçmalıklar. Soyut bir emperyalizm karşıtlığı ile Çin ve Rusya'nın dümen suyuna girme, Suriye, İran, Kuzey Kore gibi 3. Sınıf 3. Dünya diktatörlerinin yanında saf tutma. Bunlar solu evrensel soldan uzaklaştırır, milliyetçileştirir, çürütür, imha eder. Çürüyorlar.

Solcu olmak, Esad gibi diktatörleri desteklemek değil en azından AB standartlarında bir demokrasiye sahip olmak için mücadele etmektir, mültecilerle, göçmenlerle dayanışma örmektir.

Türkiye'de kendi mahallesinde belki azınlıkta ama küresel ölçekte kesinlikle çoğunlukta, özgürlükçü, enternasyonalist bir sol da var. Karıştırmamak lazım gerçek sol budur. Bu sol, 28 Şubat'a karşı çıkan, "Hepimiz Ermeniyiz" diyen Ergenekon'a karşı gösteriler örgütleyen, referandumda "Yetmez Ama Evet" diyen, Arap Devrimleriyle heyecanla karşılayan ve dayanışma ören şimdilerde "Çözüme Evet" kampanyaları örgütleyen soldur. Bu sol Suriye Devrimi ile de dayanışma içinde. Devrimin kazanacağına kalpten inanıyor.

Belki de Baas solunu kendi haline bırakıp bu sol nasıl kitlesel bir kuvvete dönüşür ona kafa yormak gerekiyor.

Reyhanlı saldırısına da değinmek istiyordum. Sabrınızı zorlamadan bir iki cümle edeyim.

Reyhanlı saldırısının hedefi Türkiye'nin Suriye politikası ve Özgür Suriye muhalefetidir.

Saldırı "Hrant'ın katilleri"nin hala işbaşında ve küresel ağlarının hala aktif olduğunu gösteriyor.

Türkiye'nin Baascı çözümlere kapıyı kapatan bir çizgide durduğu anlaşılıyor. Bu hayati önemde ve milim gerilenemez bir tutumdur.

Öte yandan Kürt Özgürlük Hareketi ile sürdürülen müzakere kapsamında Suriye meselesinde de ortaklaşılmış olması muhtemel, ki bu eğer böyleyse Esad rejimi için bu kez gerçekten geri sayım başlamış demektir.

Kısaca Reyhanlı küresel, bölgesel ulusal bağlantıları olan, Türkiye'yi pasifize ederek Esad'ı kurtamak için tertiplenmiş bir provokasyondur. Son zamanlarda pek sık gördüğümüz gibi "başarısız bir kontrgerilla tertibi"dir. Başarısız kalması Esad'ın gidici olduğunun göstergesidir. Ulusalcı sosyalistler yasa girecek ama bu böyle.

Tahrir yoluna devam ediyor ve Suriye'de de devrim kazanacak!

Marksist.org