Murat Kelkitlioğlu
Son Nevruz’da PKK’nın bir an önce kongreyi toplayıp ‘silahları bırakma’ kararı alması çağrılarına rağmen yaşananlar ortada. Terör örgütü, silah bırakmak bir yana, ateşi giderek körüklüyor.
Son olay malumunuz. Ağrı’da çevre güvenliği alan güvenlik güçlerinin üzerine ateş açılması sonucu 4 asker yaralandı.
‘Çözüm süreci’nin başlamasından bugüne kadar, çok olmasa da, böyle olaylar karşısında süreci baltalamamak uğruna itidalli davranma yolunun doğru olduğunu savundum hep. Ancak, böyle davrandıkça gerek terör örgütünün, gerekse örgütün siyasi temsilcilerinin militarist açıklamalarının sonu gelmedi. Sürekli o ünlü 10 maddeyi gündeme getiren siyasi aktörlerin, yani başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’lilerin, böyle olaylar karşısındaki suskunlukları cana tak ettirdi.
Tabi ki, bütün HDP’lileri ve Kürt siyasi aktörlerini kastetmiyorum. Kandil, İmralı, HDP üçgeninde yaşananlardan büyük zarar gören Kürt siyasetçiler de var. Bunların başında da Leyla Zana geliyor. Zana’nın açıklamalarını hatırlarsınız. ‘Terör sorununu Erdoğan çözer' dediğinde neredeyse aforoz edilecekti.
SORUNUMUZ SİSTEMLE İLGİLİ
Sadece bu mu?
Bakın, Zana partisinin kesip attığı başkanlık sistemi ile ilgili neler söylüyor: “Biz parlamenter sistemin devam edemeyeceğini 2000'li yılların başından beri söylüyoruz. Benim için kimin başkan olacağı önemli değil. Bizim için, bu halkın bütün değerleri için, bütün farklılıkları için, o sistemin içeriği önemli. Bireylerle uğraşırsak, mevcut sistemin yaptıklarını unutmuş olacağız. Bizim sorunumuz şahsiyetlerle, bireylerle değil. Bizim sorunumuz bizatihi bu sistemin kendisiyledir”.
Ve gelelim bugüne!
‘Silah bırakma’ çağrısının ardından terör örgütü tarafından yapılan saldırının Ağrı'da olması tesadüf mü?
Gerek çözüm süreci, gerekse başkanlık sistemine ilişkin açıklamalarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir anlamda destek veren Leyla Zana, HDP’nin Ağrı’da birinci sıra adayı. Bu, Zana ismi üzerinden çözüm sürecine zarar vermekten başka anlama gelmez.
