Kürtler, Erdoğan’dan ne duymak istiyor?

Bayram Zilan

VAN 30.03.2017 11:45:29 0
Kürtler, Erdoğan’dan ne duymak istiyor?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumartesi günü önce Van'a, sonra Diyarbakır'a gidecek. Her iki ilde de toplu açılışlar yapacak ve halka hitap edecek. Erdoğan'ın bölgeyi önemsediğinin en büyük kanıtlarından birisi Başbakan Yıldırım ve birçok Bakan ile birlikte Van ve Diyarbakır'a gidiyor olmasıdır. Erdoğan, devletin zirvesiyle beraber sahneye çıkarak Kürtlere “sizi önemsiyorum” mesajı vermek istiyor. Kaldı ki Erdoğan, Sur, Cizre, Nusaybin gibi yerlerde yapılan operasyonlarda Kürt halkının yanında oldu. Bizzat Erdoğan'ın talimatıyla “sivil-terörist ayrımı” çok net bir biçimde ortaya kondu. Güvenlik güçleri, operasyonlarda halkın yanında yer aldı ve teröristlere karşı etkin bir mücadele gerçekleştirdi. Kürt halkı, bu ayrımın farkında.

Tüm bunların yanı sıra, terörden zarar görmüş, evleri yıkılmış halkın ev eşyalarının bedellerinin ödenmesi, kira yardımı gibi ihtiyaçlarının karşılanması hususunda da Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat devredeydi.

Erdoğan, Çözüm Süreci masasını tekmeleyen PKK'nın bölgede başlattığı çukur sürecinde başından sonuna kadar Kürt halkının yanında oldu.

Erdoğan, “çukur siyaseti” güdenlerin aksine hep Kürt halkının zarar görmemesi için çabaladı. Yaraların sarılması için tüm bakanlara talimat verdi. Bölgedeki durum ve yapılan çalışmalar ile ilgili sürekli bilgi aldı.

Bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi Kürtler de bu yapılanlardan dolayı Erdoğan'dan son derece memnun.

Bu sebepledir ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili panellerde konuşmacı olarak gittiğim Doğu ve Güneydoğu illerinde görüştüğüm hemen herkes “Erdoğan'a güvendiğini”, “Erdoğan için ‘evet' diyeceğini” belirtiyor.

Bugün itibariyle Doğu ve Güneydoğu'da 25 ilin tamamı baz alındığında “evet” oyunun %50'yi geçtiğini söyleyebiliriz.

Fakat bu sonuç, bir “rehavete” ya da “kazanmışlık” duygusuna sebebiyet vermemeli. Çünkü AK Parti'nin ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürtlerle ilgili yaptığı açılımlar, kişi hak ve hürriyetleri noktasında attığı adımlar ve cazibe merkezleri gibi bölgenin ekonomisinin gelişmesine yönelik yaptığı hamleler, AK Parti'nin oy oranının ya da özelde “evet” oyunun daha çok yükselmesini sağlamalıydı. Ne var ki, AK Parti, yaptıklarının siyasi karşılığını tam olarak alabilmiş değil. Bunun sebeplerini bir önceki yazıda dile getirmiştik. Konuya ilgi duyanlar bu yazıyı ( http://www.milatgazetesi.com/diyarbakir-notlari-1-makale-109800 ) okuyabilir.

Bölgedeki oy kaymaları, “AK Parti'nin yaptıkları veya yapmadıklarından” dolayı değil, daha çok “HDP'nin yaptıkları veya yapmadıklarından” dolayı gerçekleşiyor.

Sözgelimi 7 Haziran seçimlerinde barıştan, umuttan, refahtan, demokrasiden söz eden, LGBT'den işçi sınıfına kadar, neredeyse ezilen kuşlara bile selam gönderen HDP'nin barışçıl söylemi, Kürt oylarının HDP'ye kaymasını sağladı. Bir dönem Diyarbakır'da 8 Milletvekili çıkartan AK Parti'nin Milletvekili sayısı 7 Hazairan'da 1'e indi.

1 Kasım'da ise yine belirleyici faktör HDP'nin siyaset(sizlik)iydi. Zira 7 Haziran seçimlerinde vadettiği hiçbir şeyi yapamayan, barışı savunamayan, PKK'nın çözüm masasını tekmelemesine tek bir laf bile edemeyen, Kürtleri ölüm, kan ve gözyaşı ile baş başa bırakan HDP'nın takındığı pasif ve ürkek tavır, Kürt oylarının AK Parti'ye kaymasını sağladı. Dolaysıyla Kürtler bu defa da tercihlerini HDP'nin yapamadıklarını referans alarak belirledi.

İşte bu tercih kaymaları, genel anlamda AK Parti'den bağımsız olarak gerçekleşiyor.

Bizim başından beri söylediğimiz ise, AK Parti'nin belirliyici olması gerektiğidir. Zira Kürtlerin sorunlarının çözümünde ana aktör 2002'den beri AK Parti'dir.

Bugünkü tabloda, “evet/hayır” oylarının dağılımı rasyonel bir zemine oturmamaktadır.

Her ne kadar AK Parti'nin bölge siyasetçileri ve teşkilatları bugünkü oyların 1 Kasım'daki oyların iki katına çıktığını 16 Nisan'dan sonra dillendirecek olsa da, aslında bu başarı “tek başına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başarısı” ve “HDP'nin başarısızlığı” neticesinde ortaya çıkmış bir başarıdır.

Örneğin bugün Diyarbakır'da “evet” oyları yüzde 40 civarında seyretmektedir. Oysa eğer AK Parti'nin bölge kadroları ve siyasetçileri en az Tayyip Erdoğan kadar ter dökebilselerdi, Tayyip Erdoğan kadar dava şuuruyla, ihlasla, samimiyetle, canla başla çalışma yapabilselerdi ve Kürtlerin gönlünü en az Tayyip Erdoğan kadar kazanabilselerdi, bu oylar bugün kesinlikle yüzde 50'nin çok üzerindeydi.

Çünkü bölgede 1984'ten bu yana ilk kez siyasi zemin böylesine müsait. 84'ten bu yana Kürtler PKK'ya karşı ilk kez bu kadar öfkeli ve tepkili. İlk kez HDP sahada yok. İlk kez HDP, Kürt halkına bakacak yüzü kendinde bulamıyor. Bulsa bile Kürt halkı HDP'yi dışlıyor. İlk kez terörle mücadelede böylesi bir başarı elde ediliyor. İlk kez şehirlerde PKK milisleri, il sorumluları hiç yok.

İlk kez oluşan bu siyasi konjonktür ve siyaset yapmaya elverişli zeminin heba edilmemesi gerekiyor.

AK Parti'nin bu fırsatı ıskalamaması gerekiyor.

Tayyip Erdoğan faktörünü bu tespitlerin dışında tutmak gerekiyor.

Zira bu siyasi boşlukları tek başına Recep Tayyip Erdoğan tolere ediyor ve dolduruyor.

Buradan hareketle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Van ve Diyarbakır'da yapacağı mitinglerden beklentinin yüksek olduğunu söylemek gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır'da “Kandil'in tavrını, çukur siyasetini, PKK'nın zulmünü” anlatacak hiç kuşkusuz. Ancak bunlardan daha dikkat çekecek vurgu, Erdoğan'ın 16 Nisan sonrası yapacaklarıyla vereceği mesajlardır.

Erdoğan, demokratikleşme, insan hak ve hürriyetlerinin geliştirilmesi ile ilgili bazı reformlardan söz ederse bunun bölgedeki yansıması daha büyük olur.

“Eşitlik vurgusu” çok etkili olur.

Sözgelimi Erdoğan, Diyarbakır'da: “benim Türkçe bilmeyen Fatma Teyzemin, Ayşe Teyzemin, uçağa bindiğinde yapılan anonsları anlama hakkı var. İngilizce anons var, Türkçe anons var, neden Kürtçe anons da olmasın. Biz kardeşiz, Doğu ve Güneydoğu'ya gelen uçaklarda Türkçe ve İngilizce'nin yanı sıra Kürtçe anonsun da yapılması bizi birbirimize daha da bağlar, daha da kenetler. Bundan sonra THY'nin Doğu ve Güneydoğu seferlerinde Kürtçe anons da yapılacak” dese, ya da buna benzer, Kürtlere dokunacak, güçlü bir şekilde onların yanında olunacağını hissettirecek bir-iki dokunuş yapsa çok büyük etkisi olur.

Sözün özü şu:

Kürtler Erdoğan'a güveniyor.

Kürtler, PKK'nın evlerini başlarına yıkmasından ve çukur siyaseti sonrası yaşadıkları acılardan sonra Erdoğan'ın gönüllerini almasını istiyor.

Kürtleri Erdoğan'ı “daha çok yanlarında” görmek istiyor.

Kürtler, Erdoğan'dan “kucaklaşma” bekliyor.

Kürtler, Erdoğan'dan güçlü bir “şefkat eli” bekliyor.