Kürt Meselesinde İslami Duruş

Ahmet MEROĞLU

VAN 17.02.2013 14:29:35 0
Kürt Meselesinde İslami Duruş
Tarih: 01.01.0001 00:00

Çalıştığım bir işyeri müdürünün bir alt kademesinde çalışan biri, müdürünü sürekli eleştirir dururdu… Günün birinde bu işyeri müdürünün bir alt kademesinde çalışan kişi, müdürünü yine eleştirirken, onunla aynı statüye sahip bir başka çalışan, aynen şöyle deyiverdi:

“Sen böyle erkeklik taslayıp konuşuyorsun ama ben senin erkekliğini iyi bilirim… Senin erkekliğin, müdürün eşiğini geçinceye kadardır” dedi.

İşte maalesef nasıl ki o çalışanın erkekliği, müdürün “eşiğini” geçinceye kadarsa, bu ülkede yıllar yılı Müslümanların/muhafazakarların da Müslümanlığı; mevzu, Kürtlerin temel haklarına gelinceye kadar oldu.

Hatta bu durum, bu ülkenin sözde bilim adamları, din adamları ve tarihçileri için de söz konusu.

Doğrusu “Müslüman” bir ülkede 30 yıldır süren bu savaşın temelinde yatan esas sorunun, hak-adalet sorunu olması,  ziyadesiyle ironidir.

Daha da ironi olan, “bu ülkenin yüzde doksan dokuzu Müslüman’dır” vurgusunun altında yatan esas esprinin bilindik “teklik” vurgusu olmasıdır.

Din üzerinden yapılan bu teklik vurgusunun esas amacı, daha çok Türklüğü benimsetmek ve kutsatmak olunca, Kürt meselesinde Müslümanlarda olması gereken İslami hassasiyet, Türklük hassasiyetiyle kuşatıldı.                               

Zira Kürt meselesinde özellikle Türk kökenli Müslümanlar/muhafazakarlar, Türk İslam sentezi ile şekillenip faşizanlaştılar.

Bu faşizan/yamuk şekillenme ile Türklük, İslami duruşun önüne taşınılarak, esas ortak payda yapılmaya çalışıldı. Dahası, İslamiyet’i ortak payda olmaktan çıkaran bu sakat anlayış, yüce dinimizi, Türklüğün yüceliği için basamak olarak kullandı.

Esas acı olan da bu sözkonusu Türklük mayalı İslami söylem vurgusu, Kürt ve Türk yoksul gençlerini ölüme sürüklemenin, en vazgeçilmez ve tercih edilen retoriği olmasıdır.

Zira sekülerizm referanslı olan bu ülkenin resmi ideolojisi, yıllarca bu ülkenin yoksul gençlerini, şehitlik retoriğiyle ölüme razı etti. Ölmeyi ve öldürmeyi kutsallaştıran bu sakat mantalite, her fırsatta şehitlik vaadinde bulundu. Dahası adeta yeni ölümlere davetiye çıkartırırcasına, “şehitler ölmez” denildi, ölümlerin ardı arkası kesilmedi.

Özellikle şehitlik ve kahramanlık retoriği, o kadar ustaca işlendi ve işleniyor ki, ölme ve öldürme bir övünç kaynağına dönüştürüldü. Ve böylece maalesef kimsenin sözcüklerle tarif edemeyeceği dramlar ve ağlanılması gereken paradoksal sevinçler yaşandı.

Nitekim bu ülkenin dağlarında, ovalarında insan kemikleri topraktan taşıp taşıp durdu. Zira insanların, kendi yakınlarının kemiklerine kavuşmasının paradoksal sevinç vaziyetlerine, defalarca tanıklık ettik.

Ve nihayet bu kirli savaşın, yoksul Kürt ve Türk gençlerinin ölmesi ötesinde bir mana taşımadığı görülmeye başlandı.

Tamamen siyasi ve ekonomik ranta dönüşen bu anlamsız ve kirli savaşın son bulması, başlatılan barış sürecinin sürdürülmesi ve Kürtlerin temel haklarına kavuşmaları için Müslümanların bir duruş sergilemeleri elzemdir.

Ayrıca Müslümanların Kürt meselesinde sık sık siyasi ve ekonomik rant gereği değişiklik arz eden siyasi konjonktürün ötesinde ve siyasi konjonktürden bağımsız, İslami bir duruş sergilemelidirler.

Çünkü bu duruş, özellikle iktidar için dikkate alınılacak bir realitedir. Dolayısıyla esas bu duruş, barış sürecini hızlandırıp nihayete erdirtebilir.

Ayrıca yeni barış sürecinde yapılan görüşmeler, kısmi bir şeffaflığı olsa da özellikle Müslümanların ve kamuoyunun hakemliğini elzem kılmaktadır. Bu hakemliğin vicdani, insani ve İslami olması ziyadesiyle önemlidir.

Evet, eminim ki samimi Müslümanların, resmi söylemlerin ve siyasi partilerin siyasi kaygılarının etkisine girmeden Kürt meselesinde İslami bir duruş geliştirip olgunlaştırmaları, tarafları anlaşmaya ve barışmaya zinhar zorlayacaktır.

Hele hele Kürtlerin temel hakları, Müslümanların Müslümanlıklarının bittiği “eşik” zinhar olmamalıdır. Ve şüphesiz “eşik” problemi olmayan STK'ların, cemaat büyüklerinin, İslami oluşumların ve kanaat önderlerinin kararlı ve ısrarcı duruşları, başlanan barış sürecine büyük katkı sağlayacaktır.