KUR’ÂN NİÇİN İNDİRİLDİ ?

ANLAMAK İÇİN OKUMAK LAZIM?

VAN 11.04.2013 12:27:40 0
KUR’ÂN NİÇİN İNDİRİLDİ ?
Tarih: 01.01.0001 00:00
KUR’ÂN NİÇİN İNDİRİLDİ ?
 
Kur’an Niçin ındirildi, Muhammed Ahmed Abdusselam.
 
 
“Böyle gördük dedemizden!” sesi titrek titrek!
“Böyle gördük dedemizden!” sözü dinen merdûd;
Acaba saha-i tatbîki neden na-mahdud?
Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet, bilseydik,
Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik.
“Böyle gördük dedemizden!” diye izmihlâli
Boylayan bir sürü milletlerin olsun hâli,
İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de!
Yoksa, bir maksad aranmaz mı bu ayetlerde?
Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kur’ân’ın:
Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın:
Ya açar Nazm-ı Celîl’in, bakarız yaprağına;
Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
M. Akif Ersoy
 
Kur’an’ın hakîki gayesini, niçin indirildiğini gölgelendiren, hatta zamanla unutturan birçok davranış ve fiilleri İslâm toplumlarında müşahede etmekteyiz. İşte, Kur’an’ın ölüler için indirilmiş bir kitap olduğu imajını bir anlayış olarak ve İslâm açısından kötü bir zihniyet olarak yerleştiren bir davranış biçimi de bid’at diyebileceğimiz, ‘ölülere Kur’an okuma’ olgusudur.
 
...Bu kitabı Türkçe’ye kazandırmak isteyişimizdeki amaç; Müslümanların bu konuyu artık gelenekler çerçevesinde ele almamaları hususunda bir hatırlatmadan ibarettir. Zira Kur’an’ın nâzil oluş gayesini lekeleyen ve onu insanın sadece bu hayatta rehberi olması gerektiğini adeta engelleyen her türlü anlayışa ve zihniyete derhal karşı çıkılmalı ve toplumda tamamen kökleşmesi önlenmelidir...
 
“ Fesubhanellah! Allah bu Kur’ân’ı niçin indirdi?
 
Muska yapılıp hastalara ve çocuklara asılması için mi?
 
Mezarlıkta ölüler üzerinde okunması ve bu yolla Kur’ân okuyucularının halkın servetini batıl bir şekilde yemeleri için mi? Aciz ve sihire uğramış kişiler suyundan içsinler diye üfürükçüler tarafından kaplara (kağıtlara) yazılması için mi?
Caddeleri dolduran tembel ve asalakların, maddî menfaat karşılığında okumaları için mi?
 
Süs ve bereket maksadıyla, poster şeklinde duvarlara veya güzelliklerin korunması amacıyla kız çocuklarının boyunlarına asılması için mi?
 
Allah bu kitabı, cami kapılarında oturarak, bir kaç kuruş karşılığında Ayete’l- kürsi, Felâk, Nas sûreleri ile necat ayetlerini bağırmaları için mi indirdi?
 
Gece kulüplerinde söylenen şarkılar gibi okuyanların şarkı söylercesine okumaları, dinleyenlerin de namelerin-den coşmaları için mi?
 
Yıldız falı, rüya ve istiharelerde başvurulması gereken bir kılavuz kitabı olması için mi?
Düşünmek ve anlamaksızın, sabah akşam papağanlar gibi tekrarlanması için mi?
 
İlk müslümanlara dünyanın kapılarını açan bu kitap, bugün karanlık bir odada üzerine tozların birikmesi için mi indirildi?
 
Ey Rabbimiz, sana sığınırız!
Sen yüce Kitabını, bütün bunlar için indirmedin!
Şüphesiz insanların, ayetlerini düşünmeleri ve kendile-rine aydınlatıcı bir meşale olması için indirdin!
İnsanları mesajıyla müjdelemek ve uyarmak için indirdin!
Ölülere değil, yaşayanlara ait kitap olması için, müslümanların ferdi ve ictimai yaşantılarında prensip ve sistemlerini edinmeleri için indirdin!
 
Ey Allahım!
Senin bizim için çizdiğin mutluluk yolunu kaybettik ve kaybolduk. Kur’an’ın yolundan ve hedeflerinden yüz çevir-memiz sonucunda, ayrılık ve anarşi belasına düştük, hayatın basit değerleri içinde eridik.
 
İlâhî kitaplarını inkar eden geçmiş ümmetin başara-madığı derecede, onun kavram ve hedeflerini değiştirdik. Ölülere okuma karşılığında alınan bir kaç kuruşu geçim vasıtası yapan herhangi bir kimseyi daha önceki topluluk-larda görmüyoruz.
Doğru yola girebilmek ümidiyle, tebliğ için bizden söz bekleyen milyonlarca insan kitlesini de kaybettik.
 
Resulullah (s.) 14 asır önce, şunu hatırlatarak bizleri uyarmıştı:“ Sizlere, tutunduğunuzda sapmayacağınız bir şey bıraktım: Allah’ın Kitabı ve elçisinin sünneti ”Bizden öncekiler, bu uyarıya kulak vererek Kitaba sarıldıkları; ve onu yaşam sistemi için bir yöntem, gündelik hayatlarında bir mihenk noktası kıldıkları için, çok kısa zamanda insanlığın lideri ve dünyanın efendisi olmuşlardır.
 
Evet, Kur’an’ı çokça okuyoruz, ancak bu okuma ses telleriyle okumaktan öte geçememektedir. Bizden evvelkilerin okuduğundan daha fazla okuyoruz; fakat anlamaksızın ve düşünmeksizin!... Bu yüzden seleften bazılarının söylediği, “Nice Kur’an okuyucusu vardır ki, Kur’an onları lanetler” sözü, bizim hakkımızda gerçekleş-miştir. Öyleyse, gafletimizden tevbe etmeliyiz!
 
Hatamızdan dönmeliyiz!
Âlimlerimizin bu tür bid’at ve münkerlerle savaşmaları bir görev değil midir? Bu tür çabalara katılmıyorlarsa bile, bu sahada çalışanların önünü açmaları, onlara lakaplar takmak, dinden çıkmakla itham etmek gibi engellemelere kalkışmamaları gerekmez mi?
 
Artık, daldığımız bu derin uykudan silkinerek, siyasî, iktisadî, ictimaî ve ailevî problemleri ve tehlikeleriyle bizi kuşatan bu zor asrı anlamaya çalışmalı ve Allah’ın kitabına dayanmalıyız. Onu hayatta takip edilecek bir metod, hayatı bütünüyle kuşatan bir nizam olduğunu düşünerek okumalıyız...
 
Sen ey müslüman! Kavrayış ve yaşamında Kur’an hikmetini elde etmediğin müddetçe, din simsarlarına ve bilgiyi gizleyenlere esirliğin devam edecek!
 
Gerçekte bu kitap, senin hayatının ve gücünün kaynağı iken, senin onunla ilişkin ancak ölüm vakti geldiğinde, kolayca vefat edebilmen için üzerine okunan Yâ-sin sûresi olmaktadır.
 
Hayret, nasıl oldu da, sana hayat ve kuvvet bağışlaması için indirilen bu Kur’an, şimdi kolayca ve rahatça ölmen için okunmaktadır?!
 
İşte, İslâm’dan uzak bu öldürücü geleneğe karşı devrim gereklidir!
Şirkleri ile Kur’an öncesi Arapları geçen bu taifeyle uğraşmak gerekmektedir. Bunlar çok kötü bir durumda bulunan ölülere ve çürümüş kemiklere koşmaktadırlar, halbuki onlar cansız değil midir? Allah’ın aşağıdaki ayette nitelediği cahiliye araplarının aksine Allaha daha çok yaklaştırmaları için bunları dost edinip, kurban keserek, adaklar adıyorlar. Ya da ihtiyaçlarını arzediyorlar: Gemiye bindiklerinde dini Allaha has kılarak, O’na yalvarırlar. Ama onları karaya ulaştırınca hemen ortak koşarlar. (Ankebut;65)
 
Allahın kitabını bırakmaları yüzünden, şirkleri kalple-rinde kökleşen vicdanları körelen, düşünme yetenekleri kaybolan bu kabircileri Allah bir çok ayette alaya almakta ve böylece onları, yardım istedikleri ölülere bırakmaktadırlar:
 
“ Kıyamet günü kendisine cevap veremeyecek Allahın dışındaki kimselere yalvarandan daha sapık kim vardır?” (Ahkaf;5)
“Allah’ın dışında taleplerinizi ilettikleriniz, hiç bir şeye sahip değildirler!” (Hacc;73)
 
Düşünürlere ve âlimlere sesleniyorum: Gelenek ve göreneğin, bid’at, hurafe ve efsanelerinden dinimizi arındırmamız şarttır!
Kalkınma ve yükselmemizi sağlayacak olan dini anlayışı ıslah meşalesini tutuşturmalıyız...
 
Sen ölülere duyuramazsın! (Rum;52)
Sen kabirlerde bulunanlara işittirecek değilsin! (Fâtır;22)
İnsana ancak çalışmasının karşılığı vardır! (Necm;39)
...Sizler ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz! (Yâsîn;54)
Herkesin kazandığı iyiliğin sevabı kendine, yaptığı fenalığın zararı da yine kendinedir. (Bakara;286)..
 
MEZHEB İMAMLARININ GÖRÜŞLERİ:
 
İmam Molla Ali el-Kâri Fıkhu’l Ekber (sh:110) şerhinde:“ Kabirlerde Kur’an okumak Ebû Hanife (V.150/767), İmam Malik (V.179/795) ve bir rivayette de Ahmed b. Hanbel (V.241/885)’e göre mekruhtur. Çünkü kabirlerde Kur’an okumak sonradan ortaya çıkma bir şeydir.” Bu konuda herhangi bir sünnet de yoktur..
 
USÜL ALİMLERİNİN GÖRÜŞLERİ:
 
Tarîku’l-Vusûl İlâ İbtâli’l-bid-a bi ilmi’l Usûl isimli kitabında yazarı, değerli usûl kaidelerini belirttikten sonra özetle şunları söylemiştir. Bu kaidelerden sonra bilesin ki, halkın yaptıklarının çoğu kötülenmiş bid’atlerdir. Bu konuda örnekler vereceğiz.
Ölülere rahmet olsun diye, kabir üzerinde Kur’an okumak. Hz Peygamber (S.A.V.) ve arkadaşları bunu yapmayı gerektiren ölüye merhamet vb. sebepler de olduğu halde, böyle bir şey yapmamışlardır. Açıklanan kaide gereğince, bunu terk etmek, sünnet; yapmak, kötülenmiş bid’at oluyor. Allah elçisinin ümmetine fayda verecek ve rahmete sebep olacak bir şeyi terkettiği nasıl düşünülebilir? Resulullah hayatı boyunca böyle bir şey yapmamış, bir defa bile bir ölü üzerine Kur’an okumamıştır...
 
Biliyoruz ki; Kur’an ölüler için değil, diriler için inmiştir! (Yâsin;70) İtaat edene müjdeci, asi olana uyarıcı olması için inmıştır. Nefislerimizi terbiye etmek ve ilişkilerimizi onunla düzenliyelim diye indirilmiştir. Allah diğer ilahi kitaplar gibi Kur’an’ı da; amel edenlerin onun gösterdiği yol üzerinde hareket etmeleri ve hidayete ermek isteyenlerin onunla hidayet bulmaları için indirmiştir. Allah İsra sûresinde: “gerçekten bu Kur’an en doğru yola iletir ve salih amel işleyen müminlere kendileri için büyük bir ecir olduğunu, Ahirete inanmayanlara ise, acı bir azap hazırladığıımzı müjdeler.”(9,10.ayetler) buyurmaktadır.
 
İlahi kitaplardan herhangi bir kitabın ölülere okunduğunu ve buna karşılık ücret ve sadakalar alındığını hiç duydunuz mu? Allah Peygamberinden şunu açıklamasını istemektedir: “De ki: Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğimden (bir şey) teklif edenlerden de değilim. Kur’an alemlere bir öğütten başka bir şey değildir. Onun mesajını bir süre sonra daha iyi anlayacaksınız.”(Sad;86-88)..
 
Yoksa onun sünneti, arkadaşlarından birini gömmesi ve herkesi yaptıklarıyla başbaşa bırakması mıydı? Evet, onun sünneti ve yolu bu idi. Allah “Andolsun ki, Resulullah’da sizin için ve Allah’a ve ahiret gününe iman edenler için güzel örnekler vardır.”(Ahzâb;21) buyurmaktadır. Biz de onu bir şeyi terketmekte olduğu gibi, bir şeyi yapmamada örnek edineceğiz.
(Tariku’l Vusul) kitabının yazarının sözü bundan ibaret..
 
HADİS OTORİTELERİNİN GÖRÜŞLERİ:
 
İmam Şevkani (V.1250/1834) -Allah rahmet eylesin-Münteka şerhinde: “Şafiînin ve arkadaşlarından bri grubun meşhur olan görüşleri; Kur’an okuma sevabının ölüye ulaşmayacağı şeklindedir.” demektedir.
 
(Biz diyoruz ki), Beyhaki (V.448/1056)’nin Peygamberden rivayet ettiği: “Evlerinizde Bakara sûresini okuyunuz, onları kabirlere çevirmeyiniz!” (Müslim’de aynı mealde rivayette bulunmuştur) ile ”Evlerinizde namaz kılınız, onları kabre döndürmeyiniz!” hadisleri, Kur’an’ın ölülere fayda vermeyeceğini ve kabirler üzerinde Kur’an okunmayacağını açık bir şekilde gösteren delillerdendir. Hadisi Tirmizi(V.279/892), Nesâî(V.303/915), Ebû Ya’la(V.307/919) ve Ziya el-Makdisî rivayet etmişlerdir. Suyutî(V.911/1505) de Camiu’s-Sağir’de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
 
Ölülere fayda versin diye Kur’an okunması meşru olsaydı, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olan Peygamberimiz “Evlerinizde Kur’an okuyunuz ve namaz kılınız, oraları kabirlere çevirmeyiniz!” buyurmazdı. Çünkü, kabirler Kur’an okuma ve namaz kılma yerleri değildir. Bunun içindir ki; Hz. Peygamberin kabirlerde Kur’an okuduğuna dair senedi sahih veya hasen kabul edilir hiçbir hadis gelmemiştir. Hayatı boyunca defalarca kabirleri ziyaret etmiş ve bu ziyaretlerin keyfiyetini de insanlara öğretmiş olmakla beraber, Hz. Peygamberin bir defa bile böyle yaptığına işaret eden bir şey yoktur..
 
Kur’an okumanın sevabı, ölülere ulaşıyorsa o zaman niçin, gece-gündüz Kur’an okuyan ses-kayıt cihazları götürüp kabirler üzerinde yerleştirmiyorlar?
 
“Bu topluluğa ne oluyor ki, sözden anlamıyorlar?” (Nisa;78)..
 
Müslüman için Kur’an, karşısına çıkacak her meselede kendine başvurulacak ana müracaat kitabıdır. Bu nedenle Kur’an, sıradan bir eseri okur gibi bir defa okunup kaldırılacak bir kitap değildir. Yine alışılagelen şekliyle yalnız hastalar veya ölüler için okunup üflenen bir kitap da değildir. O; ahiretin kitabı olduğu kadar, dünyanın da kitabıdır. O, hastaların ve ölülerin kitabı olmaktan çok, hayatın ve yaşayanların kitabıdır..
 
Bu konuda halkın büyük bir çoğunluğunun muhalefeti kişiyi aldatmamalıdır. Çünkü, doğru yola uyma ve amel ancak Allah’ın sözleriyledir. Kitlenin uydurmalarına ve bilgisizliğine iltifat gösterilmez..
 
Seçkin tâbiî Ebû Ali el-Fudayl b. İyad’ın sözü ne kadar yerindedir: “Doğru yolu tut, takipçilerin az olması seni aldatmasın, sapıklık yollarından kendini koru, helâk olanların çokluğuna kanma!” (Menâsiku’l-Hacc isimli eser. sh:268.).. Dinen istenen Kur’an’ı bölümler halinde anlayarak okumaktır.
 
Istedim fikrini açmak; dedim: “Artık uyanın!
Memleket mahvoluyor, din de beraber gidiyor;
Sizce Kur’an, bakınız sâde uzaktan mı diyor?” M. Akif