KÜRESEL BEYAZ MİLLİYETÇİ TERÖRÜN YENİ YÜZÜ

Dünya Bülteni/ Benjamin R. Teitelbaum

VAN 29.06.2015 14:45:41 0
KÜRESEL BEYAZ MİLLİYETÇİ TERÖRÜN YENİ YÜZÜ
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Zaman zaman “sağ-kanat aşırıcılığı” ya da “örgütlü ırkçılık” olarak tanımlanan beyaz milliyetçiliği bir alt kültürdür. Beyaz milliyetçiler kendilerini genelde Güney Konfederasyonu’nun ya da Nazi Almanyası’nın mirasçıları olarak tanımlasalar da gündemleri güncel dünyaya yöneliktir.
17 Haziran 2015’te, Güney Carolina eyaletindeki Charleston şehrindeki bir kilisede ibadet eden dokuz siyahiyi vurarak öldüren 21 yaşındaki Dylann Roof garip ve korkunç görünüyordu. Ama aynı zamanda oldukça tanıdıktı.
22 Temmuz 2011’de, 36 yaşındaki Norveçli Anders Behring Breivik önce iki bomba patlatmış, ardından Oslo’nun içini ve dışını mermi yağmuruna tutmuş, çoğu genç yaşta 77 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Breivik, aynı Roof gibi saldırılarını tek başına planlamış ve uygulamıştı. Breivik, aynı Roof gibi, ardında öldürdüğü kişilere karşı beslediği kini vurgulayan korkunç bir manifesto bırakmıştı. Ve Breivik, aynı Roof gibi, “beyaz milliyetçiliği” olarak bilinen küresel bir sağ alt kültürle olan ilişkisini açıkça sergilemişti.
İşte bu küresel beyaz milliyetçi terörün yeni yüzüdür.
Zaman zaman “sağ-kanat aşırıcılığı” ya da “örgütlü ırkçılık” olarak tanımlanan beyaz milliyetçiliği bir alt kültürdür. Beyaz milliyetçiler kendilerini genelde Güney Konfederasyonu’nun ya da Nazi Almanyası’nın mirasçıları olarak tanımlasalar da gündemleri güncel dünyaya yöneliktir. Hareketin temel iddiası, küresel beyaz nüfusun, çokkültürlülük, ırklararasılık ve feminizim gibi sosyal hareketlerin ilerlemesi gibi nedenlerle üstün özelliklerini yitirmeleridir. Bunların hepsinin Museviler tarafından yönetildiğine inanılmaktadır. Hareket beyazları yönetim rejimini yıkmaya ya da sadece beyazların yaşadığı kapalı bir bölgeye çekilmeye çağırıyor. Beyaz milliyetçiliğin hiç bir zaman merkezi bir örgütlenmesi olmadı fakat 1980’ler ve 1990’lar boyunca Avrupa, Amerika, Güney Afrika ve Avustralya’da küçük aktivist gruplar şeklinde ortaya çıktılar. Bu gruplar genelde ideolojik dogmaları ve düzeni dayatan karizmatik bir lider etrafında şekillendi.
Sıklıkla yaptıkları devrim çağrılarına rağmen, beyaz milliyetçi gruplar büyük kapsamlı şiddet eylemlerine nadiren başvuruyorlar. Tabii bunun baz istisnaları yok değil. Örneğin Amerikalı militan örgüt “The Order”, 1980’lerin ortalarında birçok soygun yapmış ve cinayet işlemiştir. Fakar, ABD federal ajanlarının The Order’ı dağıtmasından sonra tutuklanan eski üyeler diğer beyaz milliyetçileri onların taktiklerini uygulamamaları gerektiği konusunda uyarmıştır. Bunun nedeni olarak, liberal topluma karşı silahlı direnişin anlamsız olduğunu ifade etmişlerdir.
O zamandan beri beyaz milliyetçi dünya yaşanan iç çatışmalarla çeşitli örgütler ve liderler tarafından rahatız ediliyor. Bu iç çatışmalar hareketin daha da büyümesine neden oluyor. Beyaz milliyetçileri işbirliği yapmasını ve birbirleri arasında bir ağ kurmalarını sağlayan şey, içlerinde bulunan canlı kültür endüstrisidir. Kendi kültürlerinin müziklerinin (şarkı sözleriyle beyaz olmayanları şeytanlaştıran punk ve heavy metal tarzı müzikler) yayılmasıyla ve saç kazıtma modası ile dünyadaki beyaz milliyetçiler ortak bir dil ve bir simgeler ve ritüeller seti geliştiriyor. Oluşturdukları bu kültür, bu asabi küresel cemaatin kendilerini “tek” görmelerini sağlıyor.
Dylann Roof ve Andres Behring Breivik de bu beyaz milliyetçilik altkültürü ile yakından ilişki. Roof vücudunu Güney Afrika ırkçı bayraklarıyla kaplamıştı. Kendi web sayfasını İskandinav runik alfabesiyle donatmıştı ve URL adresinde “Heil Hitler!” kodu olan 88 sayısını kullanmıştı. Ve son zamanlarda, ailesinin de belirttiği gibi, beyaz milliyetçi kültürünün ürettiği müzikleri dinlemeye başlamış ve bu fikirlerini daha da radikalleştirmişti. Benzer bir şekilde, Breivik de manifestosunun büyük kısmını beyaz milliyetçi dünyanın en popüler müzisyenlerinden biri olan İsveçli Saga’nın şarkı sözlerine adamıştı. Saga’nın söylediği şarkıların sözleri, beyaz ırkın yakında tükeneceği uyarısında bulunuyor ve İkinci Dünya Savaşı dönemi Nazileri “kutsal bir savaş içinde, karanlığa karşı yakılan ışığın kaynağı” olarak tanımlıyor.
1990’ların ilk yılları boyunca bu iki teröristin etkinliğine ve belirli bir sembolizmi kullanmaları ve beyaz milliyetçi kültürünün müziğine duydukları hayranlıklarına bakınca onların beyaz milliyetçi bir örgüt ile bağlantılı olduklarını söylemek mümkün. Bu tür müzikler ve diğer ürünler posta aracılığıyla ve konserler ve diğer etkinlikleri sırasında dağıtılıyor. Bu nedenle bunlara erişim belirli bir grup içinde sınırlı.
Fakat 1990’ların başlarından beri, beyaz milliyetçi hareket dönüşüyor. Diğer dışlanmış siyasi gruplar gibi, Internet’teki mevcudiyetini güçlü bir şekilde sürdürmüş. Böylelikle artık bu akımın sempatizanları diğer aktivistleri yüz yüze tanımasa da, beyaz milliyetçi edebiyat, müzik ve medyaya rahatlıkla ulaşabiliyor. Aktivitelerin online olarak yapılmasıyla aynı zamanda üyelerin ve liderlerin gerçek kimliklerini açıklamasına gerek kalmıyor. Beyaz milliyetçiliğin çoğulculuk ve çeşitliliğe karşı devrim çağrısı şimdi herkese kolaylıkla ulaşıyor ve böylelikle beklenmedik yollarla yeniden yorumlanıyor.
Roof ve Breivik online olarak sunulan yeni beyaz milliyetçiliği potansiyelinden faydalandı. Hareketin sembolleri ve müziklerini sahiplenmeleri bir yana yazılarında da beyaz milliyetçiliğin inanışlarını sergilediler. Roof kendi amacını Amerika ve Avrupa’daki beyazların saflığını ve haklarını savunma konusundaki küresel mücadelenin bir parçası olarak tanımladı. Breivik manifestosunda saf İskandinav genlerini bozmaya teşvik ettiği gerekçesiyle doğum kontrolünü savunan feminizme karşı da öfkeliydi.
Roof manifestosunda Doğu Asyalılar için “Beyaz ırkın büyük ittifakı olabilir” diyor ve “Amerikalı ve Avrupalı Musevilerin çoğunluğu Beyaz’dır” diye ekliyor. Bu nedenle belirli koşullar altında bu iki gruba kucak açılması gerektiğini söylüyor. Breivik İskandinavları yüceltse ve Saga’yı övse de kendini ırkçılık karşıtı olarak tanımlıyor. Yazılarında birçok çelişkili ifade bulunsa da, en çok İslam’la ilgilendiği ve Müslüman göçmenlerin Avrupa’nın kültürel saflığını bozduğunu düşündüğü açık. Ve aynı Roof gibi Breivik de Musevileri Müslümanlara karşı savaşta yandaş olarak tanımıyor. Ortodoks beyaz milliyetçi gruplar, Breivik’in Musevileri kucaklamasını öne sürerek, kendilerini ondan ayırdılar. Bu gruplar aynı taktiği Roof için de uygulayacaklar.
Beyaz milliyetçiliğin neden olduğu asıl tehlike hareketin içindeki esas örgütlenme ya da meşhur liderleri değil, kimliği belirli olmayan Internet okuyucularıdır. Hareket günden güne daha esnek ve ademi merkezi bir hale geldikçe, takipçileri genişleyecek ve kendi arzuladıklarının peşinden gitmeye başlayacak. Ortaya çıkan bu eğilimle savaşmak göz korkutucu görünebilir. Devrim çağrısını nasıl yorumlayacaklarını ve şiddet eylemlerinde kimleri hedefleyeceklerini bir şekilde öngörmek önemli olabilir.
Dünya Bülteni için Çeviren: Cansu Gürkan
- See more at: http://www.iktibasdergisi.com/kuresel-beyaz-milliyetci-terorun-yeni-yuzu/#sthash.P7SYl6qD.dpuf