Kuran'ı Anlayamayız Anlayışı/Önyargısı

Mevlüt Hönül

VAN 8.02.2013 13:40:13 0
Kuran
Tarih: 01.01.0001 00:00
Kuran'ı anlayamayız anlayışı/önyargısı, Kuranı anlamanın önündeki en büyük engellerden biridir. Kur'an-a karşı, böyle bir anlayışa sahip olmaktan daha büyük bir yanlış olamaz. Adeta, Kur'an-ın bütün işlevini sıfıra indirgeyen, insanla Kuran arasındaki bütün ilişkileri koparan, aklı donduran ve Kuran-ı anlaşılmamaya mahkûm eden bu anlayış değişmedikçe Kuran'ı anlamak mümkün olmayacaktır. Yıllarca Kur’an’ı en iyi biz anlarız bizden öğrenin diyenler Kur’an-ın abdestsiz okunamaz dokunulamaz hükmünü din olarak bizlere lanse ederek bizleri Kur'an-sız yaşama mahkûm ettiler!.
 
''Onu, düşünüp kavrayabilmeniz için Arapçabir hitabe yaptık''.
(Zuhruf-3)
 
''Onların «Bu Kur'an'ı Muhammed'e biri öğretiyor» dediklerini kesinlikle biliyoruz. Bu asılsız yakıştırmayı ileri sürerken kastettikleri kişinin dili yabancıdır, Arapça değildir; oysa Kur'an'ın dili fasih bir Arapçadır''.
(Nahl-103)
 
''(ve çevrendekileri) apaçık Arap diliyle (uyarasın)''.
(Şuara-195)
 
Kur’an’ın dili fasih (dilin bütün kaidelerine uyularak doğru, güzel ve açık şekilde konuşup yazılması, ifadenin anlam ve ahenk bakımından kusursuz olması)Arapçadır; bu nedenle diğer dillere yapılan tercümeler tam anlamı ile Kur'an kelamı olarak kabul edilmemektedir.
 
Hangi dile çevrilirse çevrilsin aslının aynısı değildir. Allah tarafından hem lafız hem de mana olarak indirilmiştir. Her iki yönde de benzersiz bir mucizedir, Allah her elçiyi kendi toplumunun dili ile göndermesi onun değişmez yasalarındandır. Çünkü farklı bir dilde gönderilmesi Elçiye düşman olanların bu yabancı bir dildir itirazına neden olacaktı.
 
Eğer bu (ilahi kelamın) Arapça dışında bir dilde (indirilmiş) bir hitabe olmasını dileseydik, onlar, (şimdi onu reddedenler,) bu defa, "Neden onun mesajları anlaşılır bir şekilde ifade edilmemiş? Hayret! Arapça dışında bir dil(de indirilmiş bir mesaj bu) ve (tebliğ eden de) bir Arap (elçi)?" diyeceklerdi. De ki: "Bu (ilahi kelam,) iman edenler için bir rehber ve bir şifa kaynağıdır; ona inanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir sağırlık var ve bundan dolayı (Kuran) onlara kapalı, anlaşılmaz gelir. Onlar çok uzaklardan seslenilen (insanlar gibi)ler."
(Fussilet-44)
 
İnsanlar tarafından anlaşılabilsin diye Mübin (apaçık)
Anlamak, hidayete ermek isteyen Muttakiler için kolaylaştırılmıştır Müyesser'dir.
Bölüm-bölüm açıklanmıştır. Mufassal’dır
Mesajlar çok yönlü olarak dile getirilmiştir. Musarraf'tır.
 
De ki (ey Peygamber): "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin; zira Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır."
(A’li İmran-31)
 
İlahi kelam ile Allah Resulü arasındaki bağ etle kemik gibidir. İkisi birbirinden koparıldı mı anlamsızlaşır. İkisi birbiri ile ele alınmalıdır, sözde evrenselci okuma tarzı bu bağı kopararak tefrit boyutunda hatalara düşmüştür, Allah resulünün örnekliğini anlamak için Hıristiyanların aşırı yüceltme tanrılaştırma ile düştükleri hataları bilmeli, Yahudileşenlerin peygamberlerine en zalimce davranışları ve öldürmelerine tanıklık ederek. Orta/dengeli ümmet görevini bilerek yaklaşmalıyız.
 
Bizler Kur’an=Sünnet’i birbirinden ayırmadan, Allah resulünün hayatı boyunca her daim ilahi denetiminde olduğunu bilerek, Allah resulüne itaatin farz olduğu Kuran’ı ilk önce hayatına aktaran tebliğ eden açıklayan ümmet olarak onu takip etmenin idrakinde olarak bakmak lazım. Resulsüz bir Kur’an anlayışı nasıl sakat ise Kur’ansız bir sünnet anlayışıda o derece sakattır. Sünnet Kur’an-ın canlı örneğinin hayata aktarılmış şeklidir.
 
Resulullah’a tabi olmamızı emreden birçok ayet vardır :" Resulullah Allah’ın Kulu’dur ama seçilmiş bir kuludur. Çünkü Allah’ın elçisidir."
 
İlahi kaynak kendisinin nasıl okunması gerektiği hususunda en ince detayına kadar örnekler sunmuştur..
Kur'an, Mevdudi’nin ifadesiyle “yeryüzünde kendi türünde tek kitaptır” dolayısıyla kendine özgü bir yöntemle okunmalıdır.
“Bilge Kral” Aliya Izzetbegoviç'in dediği gibi, “Kur'an, edebiyat değil hayattır” dolayısıyla sürekli değişen hayatın içinde(n) okunmalıdır.
 
Dehlevinin tespit ettiği gibi, Kur'an Rabbimizden bize gönderilen “mektuplar mecmuasıdır” dolayısıyla o, canlı ve dinamik bir gözle okunmalıdır.
 
Kur’an’ın ilk inen ayeti "Yaradan Rabbinin adı ile oku" Bu okuma normal bir okumadan ziyade Kâinat kitabını okumak En güzel şekilde yaratılmış olan İnsanı okumak İnsi ve Cinni Şeytanlardan Rabbe sığınarak okumak, Kur’an’ın manasını, hükümlerini sindire sindire okumak, dosdoğru düzenli olarak okumak, dura dura anlamını kavrayarak okumak, Kur’an’ı sadece sevap kazanmak, manevi bir haz duymak, ölülerin ruhuna bağışlamak için değil yaşayan ölülerin diriltilmesi için okumak, Kur’an-ı kendi bütünlüğü içerisinde düşünerek anlamını idrak ederek okumak, Kur’an-ı ders kitabı yaparak istişare ederek birlikte düşünerek okumak.
 
Kuran, Allah Sözü’ dür, Kelamı’dır. Yaradan Rabbimizin bizlere ilahi buyruğudur, İlahi buyruğunun açıklaması insan mantığına bırakılmadan yine ilahi kaynak tarafından çeşitli örnekler ile açıklanmıştır:
"İmdi, Kuran okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytana karşı Allah'a sığın. "
(Nahl/98)
 
"Kendilerine verdiğimiz kitabı gereğince okuyanlar var ya, işte onlar ona inananlardır. Onu inkâr edenler ise hüsrana uğrayanlardır. "
(Bakara/121)
 
"Ey örtülere bürünen (insan)! Gece biraz ilerleyince (namaz için) kalk; gece yarısı -biraz önce ya da sonra- (kalk) ve ağır ağır, duyarak Kur'an oku.
Biz sana (sorumluluğu) ağır bir mesaj tevdi edeceğiz (ve) gerçek şu ki, gece vakti zihin daha zinde ve güçlü olur ve okuma daha da berraklaşır"
(Müzemmil.1.2.3.4.5 )
 
"(Ey Muhammed!) Sana indirdiğimiz bu kutsal ilahi kelam(da her şeyi açıkladık ki) insanlar onun mesajı üzerinde iyice düşünsünler ve akıl iz'an sahipleri ondan ders alsınlar."
(Sad/29)
 
Daha birçok ayeti kerimede Düşünerek anlayarak hayata yansıtarak Kur’an’ın gör dediği yerden bakarak okumalı anlamalı/anlatmalıyız.
 
Allah'ın indinde hak din İslam’dır. İslam dışında bir din aramak icat etmek din sınıfı oluşturmak boş uğraştır. Âlimler olarak her daim zalim otoritelere boyun eğmeyenler sebat edenlerdir. Ebu Hanife; İmam Şafii Ahmed Bin Hanbel; İmam Malik; İmam Cafer; İmam İbni Teymiye; Seyyid Kutup; Hasan El Benna; Mevdudi; İmam Humeyni; Ali Şeriati; M. Hüseyin Fadlullah; Alleme Zemahşeri; Kadı Abdulcebbar ve benzeri Allah'ın dini uğrunda mücadele edip bizlere Kur'an-i metodu miras bırakanlardır.
Dine Karşı Dini Ayetler ile Anlayalım.
 
İslam’ın Temeli ‘’ La ilahe illallah’’ Allahtan başka ilah Yoktur ’’ iken.
İslam olduğunu iddia eden dine göre ise :‘’La Mevcude illallah’’ Allah’tan başka varlık yoktur ‘’ Vahdet-i Vücud.
 
"Allah'tan başka ilâh olmadığına ve O'nun adaleti ayakta tuttuğuna Allah'ın kendisi, melekler ve bilgili kullar tanıktır. O'ndan başka ilâh yoktur. O üstün iradeli ve hikmet sahibidir."
(A’li İmran-18)
 
İslam inancında: Allah yarattıklarından hiçbirine benzemez benzetilemez her şeyi işiten ve görendir.
İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Fikir babası olan İbni Arabi ‘’Yaratan yaratılandır (Halik mahlûktur),Yaratılan ise yaratandır (Mahlûk Halik’tır) .Tek varlık vardır.
 
"Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da çiftler yarattı. Bu düzen içinde çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitir, görür."
(Şura-11)
 
"Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır."
(İhlas-4)
 
İslam inancında: Temel Kaynak Kur’an ve Açıklayıcısı Allah Resulünün mütevatir Sünnetidir.
İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: İlham, Keşf, Rüya Efendilerinin kaynaklarıdır.
 
"Biz Kur'an'dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok, mu öğüt alan?"
(Kamer-17)
 
"Biz Muhammed'e şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kur'an'dır."
(Yasin-69)
 
"Biz sana bu kitabı, insanlara anlaşmazlığa düştükleri meseleleri açıklayasın, Müminlere ise yol gösterici ve rahmet kaynağı olsun diye indirdik."
(Nahl-64)
 
İslam inancında: Allah akletmeyi Taklidi İmandan ziyade Tahkiki imanı elde etmeyi bilen ile bilmeyenin bir olmayacağını emreder iken.
İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Aklı yerer bilen ile bilmeyen arasında fark olmadığını kısaca kendilerine mahkûm etmeyi emreder.
 
"Gerçek şu ki, Allah katında yaratıkların en bayağısı aklını kullanmayan sağırlar ve dilsizlerdir."
(Enfal-22)
 
"Hem de, hiç kimsenin, Allah'ın izni olmadıkça asla imana erişemeyeceği ve aklını kullanmayanlara alçaltıcı, bayağılaştırıcı (inançsız)lığı musallat edenin O olduğu (gerçeği) ortadayken?"
(Yunus-100)
 
"Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabb'inin rahmetini dileyen kimse inkâr eden kimse gibi olur mu? De ki: «Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Doğrusu ancak aklıselim sahipleri öğüt alır."
(Zümer-9)
 
İslam inancında: Asıl Hikmet sahibi bile Allah iken.
İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Efendilerinin, Şeyhlerinin her konuda bir bildiği vardır yanlış anlaşılmamalı sözlerinde hikmet aranmalıdır.
 
"Ey Peygamber! Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol; hakikati inkâr edenlerin ve ikiyüzlülerin söylediklerine uyma! Şüphesiz Allah her şeyi tam bilendir, hikmet sahibidir"
(Ahzab-1)
 
"Evlerinizde okunan Allah'ın mesajlarını ve (O'nun) hikmetini hatırlayın: şüphesiz Allah (hikmetinde) akıl sır ermez bir derinlik sahibidir, her şeyden haberdardır."
(Ahzab-34)
 
İslam inancında: Kazanılan elde edilen Mallar Allah’ın emrettiği yollarda sarf edilir harcama yapılır.
İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Şeyhlerinin efendilerinin istekleri doğrultusunda harcama yapılır.
 
"Zorluklara sabredenlerin ve sözlerini tutanların, (Rablerine) yürekten bağlı olanların, (servetlerini Allah yolunda) harcayanların ve bütün kalpleriyle af dileyenlerin."
(A’li İmran-17)
"Onlar bollukta ve darlıkta Allah için mal harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını bağışlarlar. Hiç kuşkusuz Allah iyilikseverleri sever."
(A’li İmran-134)
 
İslam inancında: Hiçbir kimse Allah’a ait bir cüz değildir olamazda.
İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: İnsan Allah’tan bir cüzdür.
 
"Ama hala O'na bir çocuk yakıştırırlar, üstelik yarattıklarından birini! Belli ki, (böyle düşünen) insan şükretmeyi terk etmiş bir nankördür."
(Zuhruf-15)
 
İslam inancında: Allah’tan başka yardım edecek yoktur. İstimdat makamı Yalnızca Allah’tır. Şefaat ancak ve ancak Allah’ın indindedir Gaybı ondan başka hiçbir varlık bilemez.
İslam olduğunu iddia eden dine göre ise: Efendiler, Gavslar erenler Yardım edendir Ya Gavs denildiğinde yardıma hazırdır Ölmüş olsa dahi Ruhu yardıma gelir Şefaat edicileri onlardır. Âlemler arası seyahat onlara meşrudur!
 
"Öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse başkasının yerine bir şey ödeyemez, hiç kimseden aracılık kabul edilmez, hiç kimseden fidye alınmaz ve hiç kimse başkalarından yardım görmez."
(Bakara-48)
 
"Rablerin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an aracılığı ile uyar. Onlar için Allah dışında bir dost ya da aracı yoktur. Ola ki, günahlardan sakınırlar."
(E’nam -51)
 
"Dinlerini oyun- eğlence konusu yapan ve dünya hayatına aldanan kimseleri bırak da Kur'an aracılığı ile şunu hatırlat ki, eğri davranışlarının, günahlarının tutsağı olan kimse ne Allah dışında bir yardım edici ve ne de bir aracı bulabilir. Eğer o bütün varını fidye olarak ortaya koysa kabul edilmez."
(E’nam-70)
 
Bu ve bunun benzeri iki zıt kutup olan anlayış Biri Hakk olan Allah’ın kelamından öğrenip yaşıyor iken Birileri ise Kendilerince Hakk ,aslında Batıl olan anlayışlarını İslam olarak görebilmektedirler. Kur’an-i kavramları yontarak kendilerince oluşturmuş oldukları dine ise Tasavvuf tarikat ismini vermektedirler.
 
Hakkı Batıldan ayıran Kur’an’a ne zaman dönmeyi düşünmektedirler!.