KUR’AN’A GÖRE İBADET

ÖMER YILDIZ

VAN 11.10.2016 09:54:35 0
KUR’AN’A GÖRE İBADET
Tarih: 01.01.0001 00:00
Arabların “ibadet” ve “el abd” kelimelerini duyduğu ilk anda zihninde kulluk ve ilahlık mefhumları canlanıyordu ve hemen ardından da itaat tasavvuru akıllarına geliyordu. Bu çağrışımın sonraki aşaması ise; itaate layık gördüğü efendisin şanının yüceliğine inanmak, minnettarlık hisleriyle şükretmek, efendisine hürmet ve tazimde mübalağalı davranmak, nimetlerine şükrün ve kulluğun gereklerini yerine getirmektir. İşte bütün bunlar Allah’a kulluğun tâ kendisidir.
İbadet; köle olmak ve kulluk etmek demektir. Köle ve kulluk kelimelerinin sözlük manası ise; İtaat etmek, tevazu göstermek, kişinin bir varlığa isyan etmeden, direnmeden yüz çevirmeden itaat ve boyun eğmesidir. Kişinin yüksek ve güç sahibi bir varlığa boyun eğmesi, itaat etmesi, kendi özgürlüğünden ve bağımsızlığından feragat etmesi, o kişi karşısında direnme ve isyanı terk etmesi ve tam bir bağlılıkla ona boyun eğmesidir. Bu nedenle Arabların “ibadet” ve “el abd” kelimelerini duyduğu ilk anda zihninde kulluk ve ilahlık mefhumları canlanıyordu ve hemen ardından da itaat tasavvuru akıllarına geliyordu. Bu çağrışımın sonraki aşaması ise; itaate layık gördüğü efendisin şanının yüceliğine inanmak, minnettarlık hisleriyle şükretmek, efendisine hürmet ve tazimde mübalağalı davranmak, nimetlerine şükrün ve kulluğun gereklerini yerine getirmektir. İşte bütün bunlar Allah’a kulluğun tâ kendisidir.
Kur’an’da “ibadet” kelimesinin kullanılışı
1- İbadet kavramının “kul, köle, boyun eğmek ve itaat etmek” anlamları
a-İbadet kavramının “kulluk ve itaat” manası
Şeytana/Tağuta ve putlara kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere, onlara, müjde vardır.  (39/ Zümer: 17) Ayetindeki “Tağuta ibadet” sözünden kast edilen mana, Tağuta itaat ve kulluk etmektir. Kur’an ıstılahında Tağut’un manası Allah’a karşı haddi aşan ve zulmeden her türlü otorite, başkanlık ve ya krallıktır. Kişinin bu türden otoritelere boyun eğmesi ve tapması şüphesiz Tağut için bir itaattir.
b- İbadet kavramının “itaat” manası
“Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır demedim mi?” (36/Yasin: 60) Ayetinde ki; “şeytana kulluk etmeyin” ifadesiyle anlatılmak istenen şeytana tapınmak değil, Onun emrine uymak, hükmüne tabi olmak ve Şeytanın yolunda yürümektir.
Allah, meleklere şöyle emreder:  “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını/mabutlarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.” (37/ Saffat: 22–23-24)
Bu ayette bahsedilen “mabut” bir kavmin taptığı ilahlar ve putlar değildir. Mabutlaştırılanlar halkı sapıklığa sürükleyen cübbe ve tesbihleri ile aldatan din adamları ve ıslah ediyoruz diye ifsad eden lider ve kılavuzlardır. Körü körüne taklit edilen ve emirlerine uyulan bu kişilerin bu davranışlarını, Allah bu ayette “ibadet” kelimesi ile ifade etmektedir.
Yahudiler Allah’ı bırakıp, hahamlarını; Hıristiyanlar ise rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. (9/ Tevbe: 31) ayetinde ki; “hahamlarını ve rahiplerini Rab edindiler”  ifadesini Peygamberimiz,  Allah ve Resulüne ait bir delile dayanmaksızın, “onların haram kıldıklarını haram, helal kıldıklarını helal saymak” şeklinde açıklamıştır.
2- İbadet kavramının “kulluk etmek” manası
İbadet kelimesinin “kulluk etme” manasından; ilk olarak kişinin secde, rükû, kıyam, tavaf, kurban gibi tapınmaları kastedilir. İkinci olarak: Yüce ve ululuğuna inandığı bir varlığa isteklerinin yerine gelmesi için dua etmesi, zararından emin olması için ondan medet umması ve ona sığınması kastedilir.
Bu iki manayı ihtiva eden ayetlerden örnekler:
“De ki: “Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana, âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.” (40/ Mü’min: 66)
“Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabbime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum.” (19/ Meryem: 48)
Bu iki ayette ibadetten maksadın “dua” ve “medet ummak” olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Şu halde bir kişi Allah’tan başkasından bir şey ister ve ondan medet umarsa ona ibadet etmiş olur.
“Kim, Allah’ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler.” (46/ Ahkâf: 5)
“Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve ‘İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır’ diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.” (10/Yunus: 18)
İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar… (39/ Zümer: 3)
Bu ayetlerde ibadetten maksadın kulluk etmek olduğu açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir
3- İbadet kavramının “kulluk, ilahlık ve itaat” manası
Kur’an’da “ibadet” kelimesi bazen “kulluk”, bazı kere “kulluk ve itaat”, bazen de “tanrılık iddiasında bulunmak” anlamlarında kullanılmıştır. İbadet kelimesinin kulluk ve itaat manalarında kullanılan ayetlerde mabuttan maksat ya şeytandır yahut kendilerine tapınmayı teşvik eden azgın Tağutlardır yahut ta, İlahî düsturları hiçe sayarak kendi hevâ ve arzularından icât ettikleri hayat düsturları ile toplumu yöneten lider ve önderlerdir.  Kur’an bütün bu mabutları bâtıl sayar. İnsanların onlara tapmalarını, onlara itaat etmelerini, onları ilah telakki etmelerini ibadet olarak isimlendirir. İşte bu konu ile ilgili örnek ayetler.
Ey kâfirler! Allah’ı bırakıp da taptıklarınız sizler gibi kullardır. Onların tanrılığı hakkında iddianızda doğru iseniz, onları çağırın da size cevap versinler! (7 Araf: 194)
Allah’ın dışında taptıklarınızın ne size yardıma güçleri yeter ne de kendilerine yardım edebilirler. (7 Araf: 197)
Böylece Kur’an insanların tapındıkları şeylerin Allah’ın kulu ve Onun karşısında aciz olduklarını açıkladıktan sonra, ibadeti yalnızca Allah’a yapmaya, yalnızca Ona kulluk etmeye ve sadece Ona itaat etmeye ve Ondan başkasını Tanrı edinmemeye çağırmaktadır.
Yahudiler Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); Hıristiyanlar da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır. (9/ Tevbe: 31)
Allah bu ayetlerde boyun eğme, itaat, kulluk ve kölelikten ibaret olan ibadetin yalnız kendine has kılınmasını emrediyor. Ayrıca ecdada, rahiplere, âlimlere, şeytanlara, putlara itaat etmekten sakınmak ve tek olan Allah’a kulluk için gereğini yapmanın zorunluluğuna dikkat çekiyor.
Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir. (40/ Mü’min: 60)
De ki: Allah’ı bırakıp da sizin için fayda ve zarara gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Hakkıyla işiten ve bilen yalnız Allah’tır. (5/ Maide: 76)
Allah bu ayetlerde ibadet kelimesinin “dua” anlamında kullanılmış olmasından hareketle, “Tanrılık” manası ile ibadetin yalnızca kendisine tahsis edilmesini emrediyor. Kur’an’da Allah’a ibadetin zikredildiği her ayette geçen ibadet kelimesinin çeşitli manalarından sadece birine hasredilmesine imkân yoktur. Bütün bu ayetlerde ibadet kelimesinden kast edilen kulluk, itaat ve ilahlık taslama manalarının her üçü birden söz konusudur. Mesela: “Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.” (20/ Ta-ha: 14) “İşte Rabbiniz Allah O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin, O her şeye vekildir.” (4/ En’am: 102) ayetleri her üç anlamın birden kullanılmasına örnektir. Bu ve benzeri ayetlerde görüldüğü gibi ibadet kelimesinin yalnızca Tanrılık iddiası veya sadece itaat ve kulluk manalarına tahsis edilmesine her hangi bir sebep yoktur.
İbadet kelimesinin anlamının sınırlandırılmaya çalışılması, doğrusunu söylemek gerekirse Kur’an çağrısının çok dar manalara sıkıştırılması demektir ki; bu durumda müslümanlar bu sınırlı dar düşünceyi Kur’an’ın mesajı zannedip Kur’an öğretilerini hakkıyla değerlendiremeyeceklerdir.
not: Bu yazı Mevdudi’nin Dört terim adlı risalesinin İbadet bölümünün kısaltılmış formudur.

İKTİBAS DERGİSİ