KUR’AN IŞIĞINDA DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR!

Fatih KÜÇÜK

VAN 6.11.2016 11:05:55 0
KUR’AN IŞIĞINDA DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Meallerin çoğunda yanlış tercümelerin (çevirilerin) olduğunu da göz önüne alırsak, Kur’an, parçacı mantık ve bir kelimeyi cımbızlayarak değil bir konu hakkındaki tüm ayetlerin önünü ve arkasını da bilerek iniş sebeplerini de bilerek okunur. İndiği yeri yani Mekki ve Medeni ayetleri bilmek lazım. Ayrıca; Kur’an bir ayeti söylerken o ayet Allah tarafından tefsiri (yorum ve açıklaması) başka ayet ve ayetlerde yapılmıştır (11/Hud 1).  
Arapça kutsal bir dil değildir
“Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun ayetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifadır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).” (41/Fussilet 44)
“Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.” (43/Zuhruf 2-3)
“Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik.” (12/Yusuf 2)
“(Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.” (14/İbrahim 4)
“Biz o (Kur’an)nu senin dilinle (indirerek) kolaylaştırdık ki, onunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir kavmi onunla uyarasın.” (19/ Meryem 97)
“Dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu, Allah’ın kudret emarelerindendir.” (30/Rum 22)
Hüküm sadece Allah’ındır
“Hüküm yalnız Allah’ındır.” (12/Yusuf 40)
“O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.” (18/Kehf 26)
“(Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: “Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya.” De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım. Bu (Kur’an âyetleri), Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.” (7/A’raf 203)
“Belki de sen; onlar, ‘O’na bir hazine indirilseydi yahut beraberinde bir melek gelseydi ya!’ diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahiy edilmekte olanın bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir vekildir. Yoksa ‘Onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar! De ki: ‘Öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma on sure de siz getirin; eğer doğru sözlüler iseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın.’” (11/Hud 12-13)
“Battığı zaman yıldıza ant olsun. Ki arkadaşınız (peygamber a.s.) ne saptı ne de azdı. O arzusuna göre de konuşmuyor. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.” (53/Necm 1-4)
“Bu  Kur’an  bana  vahiy  olundu  ki,  onunla  sizi  ve  ulaştığı  herkesi uyarayım.” (6/En’am 19)
“Sana da daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitap’ı gönderdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hüküm ver; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.” (5/Maide 48)
“Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur’an indirilmekteyken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetmiştir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşak davranandır.” (5/Maide 101)
Kur’an değişmedi Allah tarafından korunuyor
“Hiç şüphe yok ki, Kur’ân’ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.” (15/Hicr 9)
“O (Kur’an), korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da) dır.” (85/Buruc 22)
“O (Kur’an), şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.” (80/Abese 13-16)
“Rabbinin Kitabı’ndan sana vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O’ndan başka bir sığınak da bulamazsın.” (18/Kehf 27)
Allah’ın kanunları ve hükümleri asla değişmez
“Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.” (48/Fetih 23)
“Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.” (33/Ahzab 62)
Kur’an’dan hesaba çekilecez
“Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.” (43/Zuhruf 44)
Kur’an sevap almak için değil uyarı ve öğüt almak için kendi lisanında anlayarak okunmalı
“Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğütalan?” (54/Kamer 17)
“Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.” (3/Al-I İmran 138)
“De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” (6/En’am 19)
Tefsir (açıklama) ve Tevil (yorum) Allah (c.c) tarafından yapılır
“Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)” (5/MÂİDE 101)
“Elif, lâm, râ. (Bu), âyetleri muhkem kılınmış (sağlamlaştırılmış), sonra Hakîm (hüküm sahibi, hikmet sahibi) ve Habîr (herşeyden haberdar) Olan’ın katından fasıl, fasıl açıklanmış bir Kitap’tır. (11/Hud 1)
“Sonra onu açıklamak da bize aittir.” (75/Kıyame 19)
“Suçluların tuttuğu yol açığa çıksın diye, ayetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz.” (6/En’am 55)
“Bu, Arapça bir Kur’an olarak, ayetleri bilen bir kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır.” (41/Fussilet 3)
“Onlar, “Sen iyi ders almışsın” desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur’an’ı) açıklayalım diye ayetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz.” (6/En’am 105)
“Hakka dönsünler diye işte ayetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz.” (7/A’raf 174)
“O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.” (3/Al-i İmran 7)
Hikmet (Kur’an ayetleri) Allah’ın peygambere (a.s) vahiyleridir (bkz. İsra suresi 32-39 ayetler)  
“Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.” (17/İsra 39)
“(Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Hâlbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.” (4/Nisa 113)
Kur’an muhkem (sağlam), Mübin (açık) ve anlaşılırdır
“Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; ayetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır.” (11/Hud 1)
“ … (Bu Kur’an) uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan (bir kitaptır); iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir.” (12/Yusuf 111)
“ … O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır.” (13/Ra’d 2)
“Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O’dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için ayetleri geniş bir şekilde açıkladık.” (6/En’am 97)
“O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için ayetleri ayrı ayrı açıklamışızdır.” (6/En’am 98)
“İşte Rabbinin doğru yolu budur. Şüphesiz biz, hatırlayıp ibret alan bir kavim için ayetleri geniş bir şekilde açıkladık.” (6/En’am 126)
Kur’an mufassal (ayrıntılı)dır
“Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir.” (28/Kasas 2)
“Andolsun, öğüt alsınlar diye biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali verdik.” (39/Zumer 27)
“Bilin ki Allah, yeryüzünü ölümünden sonra diriltmektedir. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık.” (57/Hadid 17)
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (3/Al-i İmran 103)
“Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa ya da bize bir mucize gelse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık.” (2/Bakara 118)
“Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.” (3/Al-i İmran 118)
“O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır.” (10/Yunus 5)
“Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. İşte biz her şeyi açıkça anlattık.” (17/İsra 12)
“Andolsun biz, onlar düşünüp öğüt alsınlar diye (gerçekleri) bu Kur’an’da değişik biçimlerde açıkladık. Fakat bu, onların ancak kaçışlarını artırıyor.” (17/İsra 41)
“Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.” (16/Nahl 64)
“(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” (16/Nahl 89)
“Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik.” (24/Nur 34)
Kur’an yeter uydurma rivayetlere gerek yok
“Hakikaten biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat tartışmaya en çok düşkün varlık insandır.” (18/Kehf 54)
“Kim, Rahman’ın Zikri’ni (Kur’an) görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.” (43/ZUHRÛF 36-37)
“(Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur’an’ı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik.” (16/Nahl 64)
“Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?” (77/Murselat 50)
“İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?” (45/Casiye 6)
“Size Kitap’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.” (6/EN’ÂM 114)
“Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama, Allah’ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki, bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?” (7/A’raf 185)
“(Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak. Biz onları bilemeyecekleri biçimde adım adım helâka yaklaştıracağız.” (68/Kalem 44)
“Âlemlerin Rabbinden indirilmedir. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?” (56/Vakıa 80-81)
“De ki: “Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” (7/A’raf 33)
“De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (46/Ahkaf 9)
“(Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir ayet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: “Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya.” De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım. Bu (Kur’an ayetleri), Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.” (7/A’raf 203)
“Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a ortak koşanlardan yüz çevir.” (6/En’am 106)
“Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ın kinden daha güzeldir?” (5/Maide 50)
“Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (33/Ahzab 2)
“İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder.” (2/Bakara 159)
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” (2/Bakara 174)
“Ayetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.” (10/Yunus 15)
“Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan müminler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.” (17/İSRÂ 9-10)
“De ki: “O’nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azap göndermeye yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter”. Bak, ayetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar.” (6/EN’AM 65)
“Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler.” (17/İSRÂ 89)
“Biz Kur’an’dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan ayetler indiriyoruz. Zalimlerin de ancak zararını artırır.” (17/İSRA 82)
“Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.” (27/NEML 77)
Kur’an yetmez deyip hadis (rivayet) uyduranlar
“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.” (3/Al-i İmran 19)
“Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.” (6/En’am 38)
“Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (29/Ankebut 51)
Sadece Kur’an’a uymak  
“Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (7/A’raf 3)
“(Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” (10/Yunus 109)
“Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.” (5/Maide 67)
“Kur’an’dan indirdiğimiz şeyler, mü’minler için şifadır ve rahmettir. Ve zalimlerin sadece hüsranını (kaybettiği dereceleri) arttırır.” (17/İsra 82)
“Kur’an Müslümanlığı Sapıklığı” diyenlere
“Ve elçi dedi ki: “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kuran’ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.” (25/FURKÂN 30)
“Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.” (43/Zuhruf 36-37)
“İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?” (45/Casiye 6)
“Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?” (77/MURSELÂT-50)
“Ve andolsun ki Biz, bu Kur’ân’da bütün meselelerden (misallerden) açıklama yaptık. Buna rağmen insanların çoğu sadece inkâr ederek direndi.” (17/İSRÂ 89) ve 90, 91, 92, 93)
“De ki: “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.” Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmezler.” (21/ENBİYÂ 45)
“Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.” (10/YÛNUS 15)
“Ve işte böylece sana emrimizden bir ruh (Kur’ân-ı Kerim) vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun. Ve lâkin O’nu “nur” kıldık. Kullarımızdan dileyeni O’nunla hidayete erdiririz. Ve muhakkak ki sen, mutlaka Sıratı Mustakîm’e hidayet ediyorsun (ulaştırıyorsun).” (42/ŞÛRÂ 52)
Dini cemaatler ve Kur’an-ı Kerim
“Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.” (6/EN’ÂM 159)
“(İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.” (23/MU’MİNÛN 53)
“Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.” (30/Rum 32)
Kur’an meali okumayıp hoca ve evliya lakaplı adamların kitaplarını okuyanlar
“Yoksa size mahsus (indirilmiş) bir kitap var da onda mı okuyorsunuz?! Onda, “Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir” (diye mi yazılı?)” (68/KALEM 37-38)
“Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız?” (68/KALEM 39)
“Bana ilham oldu Allah tarafından yazdırıldı” diyenlere (Said Nursi, İbn-i Arabi, Fazlullah, vb.) cevap
“Vay o kimselere ki, elleriyle Kitap’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline!” (2/BAKARA 79)
“Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, “Bana vahyolundu” diyen, ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O’nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız” diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!” (6/EN’ÂM 93)
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır. İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)” (2/Bakara 174 – 175)
İlham aldığını iddia edenler
“İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. O hâlde, onları iftiralarıyla baş başa bırak. “ (6/En’am 112)
“Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz.” (6/En’am 121)
Allah’ın sözü ve İnsan sözü
“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.” (6/En’am 116)
“İşte bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?” (45/CÂSİYE 6)
“Onlar artık ondan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?” (77/MURSELÂT 50)
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (3/ÂLİ İMRÂN 103)
Peygamber (a.s) haram kılamaz 
“Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (66/TAHRÎM 1)
“Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (16/Nahl 115)
“Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.” (16/Nahl 116)
“De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” De ki: “Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz? Allah’a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O’nun nimetlerine) şükretmezler. (10/Yunus 59-60)
“Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde, orada hazır mı idiniz!?” İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (6/EN’ÂM 144)
“De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.” (7/A’RÂF 32)
Peygamber (a.s) da Kur’an’a uydu
“De ki: İlk gönderilen peygamber değilim ben ve bana ne yapılacağını da bilmem, size ne yapılacağını da; ancak bana vahyedilene uyarım ve ben, apaçık bir korkutucudan başka bir şey de değilim.” (46/AHKÂF 9)
“Ancak Allah’tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O’nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.” (72/Cinn 23)
“O, nefis arzusu ile konuşmaz. O’nun size aktardığı sözler, kendisine indirilen ilâhî haberden başka bir şey değildir.” (53/Necm 3-4)
“Ve işte biz o Kur’ân’ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Yemin olsun ki, eğer sen, sana vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, sana Allah’dan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.” (13/RA’D 37)
“Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin.” (17/İSRÂ 73- 74)
“Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız.” (69/HÂKKA 44-47)
Üstün peygamber (a.s) mı? Peygamberler arasında ayrım yapılmaz 
“Peygamberler Sultanı” ne demek? Bir peygamberin diğer bir peygamberden farklı özellikleri olduğu doğrudur ancak üstünlük yoktur. Yüce Allah peygamberler arasında ayrım yapmayın diyor. İşte ayetler.
“Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” (2/BAKARA 136)
“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (2/BAKARA 285)
“Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (4/NİSÂ 152)
“Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik.” (25/FURKÂN 51)
Beşer peygamber (a.s)
“De ki: “Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vahyediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O’na yönelin ve O’ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!” (41/Fussilet 6)
“De ki: “Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana da size de ne yapılacağını bilmem. Ben ancak bana vahyedilene uyarım ve ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (46/Ahkaf 9)
 
“Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler. Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resul olarak gönderilen bir beşerim.” (17/İSRÂ 89 – 93)
 
“De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlâh’ınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.” (18/Kef 110)
Peygambere (a.s) mucize gelmedi
“Bizim âyet (mucize) göndermemize mani olan şey, ancak evvelkilerin onu (mucizeleri) yalanlamış olmalarıdır. Semud kavmine (gözle) görünen (bir mucize olarak) dişi deve verdik. Sonra ona zulmettiler. Ve Biz, âyetleri (mucizeleri), korkutmaktan başka bir şey için göndermeyiz.” (17/İSRÂ 59)
“Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!” De ki: “Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” (29/ANKEBÛT 50)
“Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzere toplardı. O hâlde, sakın cahillerden olma.” (6/En’am 35)
“Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır.” (13/RA’D-38)
“Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim.” (17/İsra 90-93)
“Eğer doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirsene! Biz, melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez.” (15/HİCR 7-8)
“Küfre sapmış olanlar şöyle derler: “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” Sen sadece bir uyarıcısın ve her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder vardır.” (13/Ra’d 7)
“Tüm yeminleriyle Allah’a yemin ettiler ki, eğer kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklar. Söyle onlara: “Mucizeler ancak Allah’ın katındadır. ” Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini anlamıyor musunuz?” (6/En`am 109)
Peygamber (a.s) gaybı (geleceği) bilemez
“De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?” (6/En’am 50)
“De ki: “Ben peygamberlerin ilki değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyuyorum. Ben, sadece açık bir uyarıcıyım.” (46/AHKÂF 9)
“Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır basmıştır. O, size ancak ansızın gelecektir.” Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.” (7/A’RÂF 187)
“O gerçekleşecek (kıyamet) olanı sana bildiren nedir?” (69/HÂKKA 3) (Seyyid Kutub meali)
“De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.” (7/A’RÂF 188)
“De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.” (27/NEML 65)
Kâinat, peygamber (a.s) için yaratılmadı 
 
Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım (Levlâke levlâke lema halaktü’l eflâk) (Uydurma bir hadis)
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”  (51/ZÂRİYÂT 56)
“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (67/MULK 2)
“Her kim bile bile benim ağzımdan yalan uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın.” [22] (Buhârî, İlim 38, Cenâiz 33; Müslim, Mukaddime 2, 3, 4. Ayrıca bkz. Ebû Davud, İlim 4; İbn Mâce, Mukaddime 4; Tirmizî, İlim 8; Menâkıb 20; Dârimî, Mukaddime 25, 50.)
Peygamber (a.s) şefaat (aracılık) edemez
“Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.” (2/BAKARA 48)
“Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının.” (2/BAKARA 123)
“Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir.” (2/BAKARA 254)
“O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah’ındır.” (82/İNFİTÂR 19)
“Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?” (39/ZÜMER 43)
“Allah O’dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine hükümranlığını kurmuştur. Sizin için O’ndan başka ne bir sahibiniz, ne de bir şefaatçiniz vardır. Artık düşünmez misiniz?” (32/SECDE 4)
Şefaat sadece Allah’a aittir
“Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah’a mahsustur.” (1/FATİHA 2-4)
“Sonra (evet), dîn gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?” (82/İNFİTAR 18)
“O gün bir nefs, diğer bir nefs için bir şeye (güç yetirmeye) malik değildir. Ve izin günü emir Allah’ındır.” (82/İNFİTAR 19)
“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın.” (31/LOKMAN 33)
“Allah O’dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine hükümranlığını kurmuştur. Sizin için O’ndan başka ne bir sahibiniz, ne de bir şefaatçiniz vardır. Artık düşünmez misiniz?” (32/SECDE 4)
“Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?” (39/ZÜMER 43)
“De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nun dur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” (39/ZÜMER 44)
“Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar.” (53/NECM 26)
“Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar(melekler), O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusuyla titrerler.” (21/ENBİYA 28)
“Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah’ın ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz, sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.” (6/EN’AM 94)
“O’nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir?” (Ayetel Kürsi Duası) – Bu ayet şefaat var diyenlere aslında olmadığı söylenen ayettir.
“Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. “ (74/MUDDESSİR-48) – Bu ayet şefaat var diyenlere aslında olmadığı söylenen ayettir.
“Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nun dur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O’na hiçbir şey gizli kalmaz.) O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (2/BAKARA 255) – Bu ayet şefaat var diyenlere aslında olmadığı söylenen ayettir.
“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır. O’nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte O, Rabbiniz Allah’tır. O hâlde O’na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz?” (10/YUNUS 3) – Bu ayet şefaat var diyenlere aslında olmadığı söylenen ayettir.
“Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.” (19/MERYEM 87) – Buradaki şefaat insanların yanlış bildiği şefaat değil.
“O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.” (20/TÂHÂ 109) – Buradaki şefaat insanların yanlış bildiği şefaat değil.
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (3/AL-İ İMRAN 159) – Bu ayet peygamberin şefaat yetkisi var anlamına gelmez. Burada peygamberin Allah’a dua etmesi isteniyor.
“Mü’minler ancak Allah’a ve peygamberine inanan, onunla beraber toplumu ilgilendiren bir iş üzerindeyken ondan izin almadan çekip gitmeyen kimselerdir. O hâlde bazı işlerini görmek için senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (24/NUR 62) – Bu ayet peygamberin şefaat yetkisi var anlamına gelmez. Burada peygamberin Allah’a dua etmesi isteniyor.
“Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (60/MUMTEHİNE 12) – Bu ayet peygamberin şefaat yetkisi var anlamına gelmez. Burada peygamberin Allah’a dua etmesi isteniyor.
“Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir. (47/MUHAMMED 19) – Bu ayet peygamberin şefaat yetkisi var anlamına gelmez. Burada peygamberin Allah’a dua etmesi isteniyor.
“Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.” (63/MUNÂFİKÛN 6) – Bu ayet peygamberin şefaat yetkisi var anlamına gelmez. Burada peygamberin Allah’a dua etmesi isteniyor.
Ölülerin arkasından Kur’an okumak hurafe ve anlamsızdır
“(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik.” (36/Yasin 70)
Evliyalar (dostlar)
Mahmut hoca, Said Nursi, Abdulkadir Geylani, İmam Rabbani, İbni Arabi ve Hallac-ı Mansur, v.b gibi kişilerin Allah’ın evliyası olduğuna dair Kur’an da hiçbir delil yok. Her mümin kul Allah’ın dostudur. Kur’an’da evliyalık makamı yoktur. Maalesef bazı insanlar evliya kelimesini çarpıttılar ve böylece Allah’a yalan isnat edenler ahirette hesap verecekler (11/HÛD 18)
“Allah’tan başka dostlar (evliya) edinenlere gelince, Allah onları daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.” (42/ŞÛRÂ 6)
“Onların Allah’tan başka kendilerine yardım edecek evliya (dost) yoktur. Allah’ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur.” (42/ŞÛRÂ 46)
“Yoksa O’ndan başka evliya’mı (dost) edindiler? Allah! O’dur gerçek dost. Ölüleri O diriltir. O her şeye güç yetirir.” (42/ŞÛRÂ 9)
“Biz sizin, dünya hayatında da âhirette de evliya’nızız (dostunuz). Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için istediğiniz her şey var.” (41/FUSSİLET 31)
Evliya ve hocaları vesile (sebep, bahane) edinenler
“Dikkat edin! Hâlis din yalnız Allah’ındır. O’ndan başka veli (dost, ilâh)lar edinenler: Biz bunlara, ancak bizleri Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz, derler. Muhakkak Allah, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında aralarında hüküm verecektir. Şüphe yok ki Allah, yalan söyleyen, kâfir olan hiçbir kimseye hidayet vermez.” (39/ZUMER 3)
İstiane = Medet [(yardım, imdat)]
“(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” (1/FÂTİHA 5)
Aracı ve Rabıta olmadan sadece direk Allah’a dua (istemek) etmek
“Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.” (40/MU’MİN 60)
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.” (50/KAF 16)
 
Şirk (ortak koşma) ve Şefaat (Aracılık) 
“Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.” (10/YUNUS 18)
“İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.” (39/ZÜMER 3)
“İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi!” (2/BAKARA-165)
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (4/NİSA 48)
“Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah’a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.” (98/BEYYİNE 6)
“Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de mü’minlere.” (9/Tevbe 113)
Kabir azabı var mı? Kur’an’dan hiç bir delili yok
“Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.” (36/YÂSÎN 52)
“Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar. Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler. Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız. “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (23/MU’MİNÛN 112 – 115)
“Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (39/ZUMER 42)
“Hesap gününün sahibi Allah’adır.” (1/FÂTİHA 4)
Kabir azabı olsa yüce Allah bu ayetleri bize neden söylesin? 
“Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.” (36/YÂSÎN 52)
“Allah, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar. Onlar, “Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor” derler. Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız. “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (23/MU’MİNÛN 112 – 115)
Firavun ve ailesi sabah akşam ateşe sunulur (40/MU’MİN-46) ayeti kabirde azap vardıra delil olmaz. Bu ayette kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir deniyor. Bu ayet azabın cehennemde olacağına delildir. Kabirle ne alakası var? Kabir kelimesi dahi geçmiyor nereden çıkardınız. Ayetleri heva ve hevesinize göre inanmak istediğiniz gibi yorumlamayın Kur’an’ı tahrif etmeyin Allah’tan korkun ey zalimler. Yüce Allah şöyle buyuruyor;
“Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de, “Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır” diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah’ın lâneti zalimler üzerinedir.” (11/HÛD 18)
“Artık, Allah’a karşı yalan uydurandan veya O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler.”  (10/YÛNUS 17)
Hiç kimse bir başkasının günahını çekmez
“Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.” (17/İsra 15)
Ölüler işitemez, duyamaz ve çağrıya icabet edemezler
“Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, (peygamber a.s) kabirde bulunanlara işittirecek değilsin.” (35/FÂTIR 22)
“Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir fısıltısını olsun işitiyor musun?” (19/MERYEM 98)
İsra suresi ve Miraç hadisesi (safsatası) (Bu uydurma rivayet Allah ve resulüne iftiradır) 
“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (17/İSRÂ-1)
Peygamber (a.s) Miraca çıkmadı – Prof. Dr. İsrafil Balcı
https://www.youtube.com/watch?v=oNA5spNvpZg
Kur’an isra olayını anlatır! Miraç ise rivayetlerle inanç haline gelmiştir! Prof Dr İsrafil Balcı
https://www.youtube.com/watch?v=FyA19vkO_J8
İsra Mirac Olayını Çarpıtılan Yönleri
https://www.youtube.com/watch?v=X_RhNgB8n-c
Prof Dr İsrafil BALCI Rayetullah ve Miraç
https://www.youtube.com/watch?v=PMRfVyhdtNQ
Cimrilik ve İsraf
“Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.” (25/Furkan 67)
“Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” (4/Nisa 37)
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma.” (17/İsra 26)
“Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” (17/İsra 27)
“Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” (17/İsra 29)
Rızık ve nimet
“Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir.” (17/İsra 30)
“Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” (17/İsra 31)
Kadın ve Erkek eşittir
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (49/Hucurat 13)
Ruyetullah (Allah’ı görmek) meselesi
“Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.” (7/A’RÂF 143)
“(Allah) “Ey Mûsâ! Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Öyleyse sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol” dedi.” (7/A’RÂF 144)
İlk kıble Kudüs değil Kâbe’dir
“(Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.” (11/HÛD-114) (Bu ayet Prof Dr İsrafil BALCI İlk kıble ve devrilen çamlar https://www.youtube.com/watch?v=INEzG6jR-RA)
Başörtüsü yoktur diyenlere
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (24/NÛR 31)
Ayetler ile dua etmek
(İbrahim a.s) “Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler. Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. Hamd, Allah’a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail’i ve İshak’ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir. Rabbim, Beni namazı (nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı Kabul buyur. Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, Beni, anne-babamı ve mü’minleri bağışla.” (14/İbrahim Suresi 37-41)
“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır. Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevla’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardımet.” (2/Bakara 285-286) (AMENERRASULÜ)
(Nuh a.s) “Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma.” dedi. “Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükte sınırı aşan (facir’den) kafirden başkasını doğurmazlar. Rabbim, Beni, annemi, babamı, mü’min olarak evime gireni, iman Eden erkekleri ve iman Eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma.” (71/Nuh Suresi 26-28)
(İbrahim a.s) “Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi Kabulet. Şüphesiz, Sen Tevbeleri Kabul Eden ve esirgeyensin. Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen Güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.” (2/Bakara Suresi 128-129)
Şeytan, Allah’ı biliyor, korkuyor ve ahireti de biliyor ancak Allah’a itaat etmediği için müşrik oldu
Şeytan insanın en büyük düşmanıdır, çünkü yeryüzünde bulunmasının amacı insanları Allah’a imandan uzaklaştırmak ve Kur’an ayetlerini uygulamaktan alıkoymaktır. Allah şeytanın insanları heran gözetlediğini (Araf Suresi, 27), sinsice göğüslere ve kalplere vesvese verdiğini (Nas Suresi, 4-5), insanları korkutmaya çalıştığını (Al-i İmran Suresi, 175) ve onların doğru yolu üzerine oturduğunu (Araf Suresi, 16) bildirir. Ancak şeytanın Kur’an ayetlerinde tarif edilen özelliklerini bilmeyen bir insan, onun insanlar üzerinde oluşturabileceği etkinin de farkında olmaz. Bu nedenle de şeytandan gelen vesveselere kulak verir, kışkırtmalarına uyar ve söylediklerine inanır. İnsanların büyük çoğunluğunun şeytanın etkisinin farkına varamamalarının en büyük nedenlerinden biri, şeytanın insanlara çeşitli maskeler altında yaklaşmasıdır. Bir sonraki ayette ise Allah şeytana şu şekilde bildirmektedir:
“Benim kullarım; senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün (hâkimiyetin) yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.” (17/İsra 65)
Dikkat edilirse, şeytan imaneden kullar üzerinde hiçbir etki oluşturamaz. Şeytanın kimler üzerinde etkili olabileceği ise Zuhruf Suresi’nde şöyle bildirilir:
“Kim Rahman (olan Allah) ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun ‘üzerini kabukla bağlattırırız’; artık bu, onun bir yakın dostudur. Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.” (43/Zuhruf 36-37)
“İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanının peşine düşer. Ona yazılmıştır: “Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir.” (22/Hacc 3-4)
“Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâret” der; insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.” (59/HAŞR 16)
“Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve, “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.” demişti. Fakat iki taraf (savaş alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisingeriye dönüp, “Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır” demişti.” (8/ENFÂL 48)
“(İblîs) öyleyse, dedi, (mademki) Sen Beni azgınlığa mahkûm etdin, ben de bu sebeble, andolsun ki, onlar (ı sapdırmak) için senin doğru yolunda (pusu kurup) oturacağım».” (7/A’RÂF 16)
“Hani Rabbin meleklere: “Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım” demişti. “Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın.” Meleklerin hepsi topluca secde etti; Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. (Allah) Dedi ki: “Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?” (38/Sad 71-75)
“Dedi ki: Ben ondan daha hayırlıyım; Sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (38/Sad 76)
“(Allah) Dedi ki: “Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın. Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar Benim lanetim senin üzerinedir.” Dedi ki: “Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.” Dedi ki: “O halde, süre tanınanlardansın. Bilinen vaktin gününe kadar.” Dedi ki: “Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım. Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç”. (Allah) “İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim” dedi. “Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım.” (38/Sad 77-85)
“Şeytanın durumu gibi; çünkü insana “İnkâr et” dedi, inkâr edince de: “Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” dedi. (59/Haşr 16)
“İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: “Doğrusu, Allah, size gerçek olan vaadi vadetti, ben de size vaatte bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır.” (14/İbrahim 22)
Allah affedici ve sonsuz merhamet sahibidir Şirk (ortak koşmak) hariç
“Şüphesiz Allah, tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (2/Bakara 222)
“Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar (a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim.” (2/Bakara 160)
“Ancak bundan sonra tevbe edenler, ‘salih olarak davrananlar’ başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.” (3/Al-i İmran 89)
“Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gidenler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler.” (4/Nisa 27)
“Ancak Kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (5/Maide 39)
İnsanın ruhu Allah’ın kontrolündedir sağda solda serbestçe dolaşamaz
“Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.” (17/İsra 85)
Namaz abdesti ve vakitler 
“Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelirse yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsî birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.” (5/Maide 6)
Abdeste niyet et – Sübhanallah (zatında ve sıfatlarında bütün kusurlardan ve noksanlıklardan uzak) , Elhamdülillah ve Allahu ekber de.
Namaz abdesti – Maide 6 (Yüzü yıkamak, Elleri dirseklere kadar yıkamak, Saçı mesh (sürmek) etmek ve ayakları topuklara kadar yıkamak)
Namaza niyet – En’am 62
Namaz kaç rekât – Nisa 101 – 102
Namazda ne söylediğini bilmek ve gafil olmamak – Nisa 43
Namazdan gafil olmak – Maun 4-5
Kendi lisanınla (dil) namaz kılmak – Maide 7
Sabah – Nur 58, Hud 114, Taha 130; Kaf 39
Öğle – İsra 78, Rum 17-18
İkindi – Taha 130, Bakara 238, Hud 114, İsra 78, Kaf 39, Rum 17-18
Akşam – Hud 114, İsra 78, Rum 17-18
Yatsı – Nur 58, Taha 130, Hud 114
Secde – Araf 206, Rad 15, Nahl 49, Isra 107, Meryem 58, Hacc 18, Furkan 60, Neml 25, Secde 15, Sad 24, Fussulet 37, Necm 62, İnşirak 21, Alak 19
Rükû – Bakara 43, 125, 43, Maide 55, 22/27, 38/24, 48/29, 77/48
Kıyam – Kehf 14, Hacc 26, Şuara 218, Sebe 46
Salat (Dua) – Dua etmek, namaz kılmak, yakarmak ve yalvarmak
Sağa sola selam – Kehf 18-19
Yavaş namaz kılmak – Bakara 45
Namazda okunacak ayetler – İhlas, Fatiha, Felak, Nas, Nisa, Mümin 60 (yalvarma), Bakara 186, Bakara 45 (sabırla namaz kıl), Isra 109, Bakara 201, Bakara 250, Araf 155, Araf 126
Namazda okunmayacak ayetler – Fil, Kureyş, Maun, Kevser, Tebbet
Maun Suresi – gafil olarak vay o namaz kılanların haline
Kul olmak – Zariyat 56, Bakara 21
El Bağlama – İbrahim 48 – 49
Kur’an da namazın tarifi
“Gönülden boyun eğerek, Allah’ın huzuruna durun.” (2/Bakara 238)
“Hani Evi (Kâ’beyi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kıldık. «İbrahim’in makamını namaz yeri edinin», İbrahim ve İsmail’e de, «Evi’mi tavaf edenler, itikâfa çekilenler ve rükû ve secde edenler için temizleyin» diye ahid verdik.”(2/Bakara 125)
“??…Kıyam edenler, rükûa ve sücuda varanlar için Evimi temiz tut.”(22/Hacc 26)
“…Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun?” (73/Müzemmil 20)
Kur’an da abdestin tarifi
“Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (5/Maide 6)
“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.” (4/Nisa 43)
Namaz vakitleri ve rekâtları
“(Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.” (11/Hud 114)
“Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar belli vakitlerde namaz kıl ve özellikle sabah namazını! Zira sabah namazı meşhuddur.” (17/İsra 78)
“Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmut’a ulaştırsın.” (17/Isra 79)
Tekbir getirmek
“Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, acizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah´a hamt olsun» de ve tekbir getirerek O´nun şanını yücelt!” (17/İsra 111)
Namaz emri
“Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” (20/Taha 14)
“Yavrum! Namazı kıl, ma’rufu emir ve münkerden nehiy ve başına gelene sabr et, çünkü bunlar azmolunacak işlerdendir.” (31/Lokman 17)
Teheccüt namazı sadece peygamber (a.s) nafiledir
“Gecenin bir kısmında uyanarak, sana (peygamber a.s) mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceği umulur.” (17/İsra 79)