Kötülerden birinin seçilmesi

Ahmet Varol

VAN 12.11.2016 11:19:39 0
Kötülerden birinin seçilmesi
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Kötü ile iyi arasında seçim yapmak kolaydır. İyilerden birini seçmek nispeten zordur. Ama en zoru kötülerden birini seçmek zorunda kalmaktır. Amerikan toplumu da kötülerden birini seçmek zorunda kaldı. Kötülüğünü dışa vuranı, açığa çıkaranı, içinde gizleyene, bunun için sinsi politikalar izleyene tercih etti. Ama sonuç değişmedi. 

Siyonistler haince taktiklerini ve oyunlarını yine başarıyla oynadılar. Normalde ABD’deki siyonist lobi Clinton’un tarafında durdu. O yüzden kuvvetli ihtimalle bu lobiyi istemeyenlerin oyları Trump’a kaydı. Fakat şimdi bu adam kazanınca sanki kendi adamları kazanmış gibi numaralar çevirmeye başladılar. Özellikle Filistin toprakları üzerindeki işgalin yetkilileri, seçim öncesinde renklerini pek belli etmemiş olmalarını böyle bir numara çevirmek için değerlendiriyorlar. Bu zaten onların sinsi bir siyaseti ve taktiğidir. 

Öbür yanda Trump, seçim öncesinde siyonist lobinin desteğini tamamen kaybetmemek için kırk takla attı. Şimdi seçimi kazanması bu lobi karşısındaki ezikliğini ortadan kaldırmadı. Tam aksine bu lobiyi kendi sahasında gösterebilmek için onlarla ilişkilerini daha da sıkılaştırmaya çalışıyor. İşgal rejiminin başbakanı Netanyahu’yu özel görüşme için davet ettiği söyleniyor. Dolayısıyla siyonist lobinin desteğinin Clinton’a yönelik olmasından dolayı onun tersten gösterdiğini tercih edenler de aslında bu lobinin sarmalından kurtulma imkânlarının olmadığını, onun takındığı tavra göre tercihte bulunmanın kendilerine bir şey kazandırmayacağını görmüş olacaklar. 

Trump’ın ırkçı söylemlerinin ABD’nin kendi içinde birtakım sorunlara neden olacağı ve o yüzden yüzyıldan fazla bir süredir dünyanın başının bir belası haline gelen bu ülkenin kendi belasıyla uğraşmak zorunda kalacağı arzularının ve beklentilerinin de dile getirildiğini görüyoruz. Normalde ABD zaten biraz kendi iç meselelerine dönmek zorunda kalacaktır. Ama bu tabii bir süreçtir ve kısa zamanda dünya üzerindeki sömürgeci politikalarının değişmesini, dünyayı uğraştırma imkânı bulamayacak kadar acze düşmesini de beklememek gerekir. Bu, biraz zaman alacaktır ve ırkçı söylemleriyle öne çıkan birinin başkan seçilmesiyle doğrudan alakalı değildir. Belki onun sergilediği tutum dünyada ABD’ye karşı cesaretli çıkışların artmasını sağlayabilir. Fakat genel anlamda küresel emperyalizmin hâlâ başını çeken ABD’nin çıkarlarını merkeze yerleştiren sömürgeci, müdahaleci politikaları kısa sürede değişmez. Bu konudaki değişimi seçilen başkanın söylemlerinden ziyade dışarıdan gelecek tepkiler ve sergilenecek karşıt tavırlar hızlandıracaktır. 

Fakat ABD’nin dünya üzerindeki tahakkümünde gücünün biraz fazla abartılmasının da büyük rolü olduğunun görülmesi önemlidir. Onun fazla şişirilmesi çıkar hesabı peşindeki rejimlerin ve yönetimlerin de kendisiyle fazla işbirliği yapmalarına, böylece gücünü daha da artırmasına yardımcı olmalarına yol açtı. İşin gerçeği görülür ve ABD saltanatına bağımlı hâle getirilen ülkelerin daha bağımsız hareket etmelerinin önü açılırsa onun şişirilmiş balonu da yavaş yavaş küçülecektir. 

ABD’de İslamofobinin kullanılması suretiyle oy kazanılmasının zeminini, altyapısını uluslararası siyonizmle işbirliği içindeki medya hazırladı. Bunun için uzun süren çalışmalar ve yönlendirmeler yaptılar. Trump da belki o çalışmaların meyvelerini toplamak için propaganda faaliyetlerini İsalomofobiye ayarladı. Fakat rakibinin kazanmasının bu konuda bir artısı olmayacaktı. Dolayısıyla Amerika’daki Müslümanlar açısından da kötülerden biri seçilmiştir.