Star Gazetesi yazarı Yalçın Akdoğan, halkın Menderes’e, Özal’a, Erbakan’a ve Erdoğan’a oy vermesinin CHP'yi uyuz ettiğini söyleyerek, tahribat üzerine hesap yapanların bir kez kaybedeceğini söyledi.
İşte Akdoğan'ın yazısı:
Milletin Menderes’e, Özal’a, Erbakan’a ve Erdoğan’a oy vermesi CHP’yi hep uyuz etmiştir. Seçkinci takılan siyasi elit, halka hep tepeden bakmış, halkın bu
3 Kasım, 22 Temmuz veya 12 Haziran seçimlerinin ardından muhalefet partilerinin açıklamalarına bakarsanız, sonuçlara saygı duymak ve milletin mesajını anlamaya çalışmak yerine, halka dönük kızgınlığı hissedersiniz.
Oral Çalışlar bir keresinde 2007 seçimlerinden önce sol cenahtaki çevrelerin ‘bu halka nasıl
AK Parti’nin yardım dağıttığı için oy aldığı söylemi, muhalefetin sıkça başvurduğu bir söylemdir. Halkı mümeyyiz olmayan, iradesini kullanamayan, hakikati kavrayamayan bir yığın gibi görme alışkanlığı demokratik hazımsızlıkla alakalıdır. Halksız bir demokrasi anlayışında olanlar sıkça ‘sandık’ merkezli eleştiriler yaparlar.
Hatırlanırsa bir ara Erdoğan Teziç’in, Çağdaş
Demokrasinin hak ve özgürlüklere dayandığı, çoğulculuk ve çoksesliliği esas aldığı, şekil şartları kadar belli bir muhtevaya da sahip olması gerektiği herkesin malumu. Ancak halkın umumi iradesini ve sandığı küçümsemek demokrasinin ana umdesini reddetmek anlamına gelir. Başbakan Erdoğan’ın sık sık ‘Hitler de halkın oyuyla geldi’ gibi söylemlerle eleştirilmesi, AK Parti’nin seçim
CHP başta olmak üzere Kemalist elitin halkı küçümseyen ve doğruyu bulamamakla suçlayan yaklaşımlarına Gazeteci-Yazarlar Vakfı da farklı bir şekilde eklemlenmiş oldu. Vakfın aktardığını şu değerlendirme calib-i hayrettir:
“Maşeri vicdan (kamu vicdanı) ilk dönemde doğruyu tespit edemez, kitlesel halde savrulur, bir oraya gider, bir buraya gider. Ancak unutmayın ki maşeri vicdanın gelip sükûn edeceği mahal, hak ve hakikattir. Hakk’ın ve hakikatin nerede olduğu ortaya çıkacaktır. Göreceksiniz maşeri vicdan sizin yanınızda olacaktır”.
Kamu vicdanının doğruyu tespit edemeyeceği ve savrulacağı düşüncesi benzer bir tezyif örneğiolarak görülebilir. Ancak burada sadece halkın iradesi tezyif edilmiyor aynı zamanda bir bakıma ön alınıyor.
Bütün hesabını ve yatırımını 30 Mart seçimlerinde AK Parti’nin oy kaybetmesine bağlayanlar bunun olmayacağını gördükleri için şimdiden ön alıyorlar ve peşinen çıkacak sonuca tevil getiriyorlar.
AK Parti’nin seçimi kazanacağına yönelik sinyaller karşısında sadece Sarıgül’ün veya Kılıçdaroğlu’nun paniğe kapılmadığı anlaşılıyor. Tahribat üzerine hesap yapanların bir kez kaybedeceği görülüyor. Anlaşılan korku bacayı fena halde sarmış...