Kifayetsiz siyaset

AYŞE BÖHÜRLER

VAN 26.04.2014 17:01:52 0
Kifayetsiz siyaset
Tarih: 01.01.0001 00:00

Türkiye'de rejimi koruma evrensel ilkesi(!) nedeniyle siyasetin önü hukuki kılıflar ile pek çok kez kesilmek istendi. Şu anki mevcut iktidar ve Başbakan bu engellemelere en fazla maruz kalmış ve her seferinde engellenemeden çıkmış bir tarihe sahip. Bu tarz-ı siyasetle son on yıldaki başarısızlık ve yenilgilere rağmen yine aynı arayışlar devrede. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasının aynı yöntemlerle engellenme çabalarını izlemeye devam ediyoruz.

MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu okulun üç yıllık olduğunu söyleyerek Cumhurbaşkanı olamayacağını iddia eden açıklamasını okuyunca bunları düşündüm. Bu açıklama; Sabih Kanadoğlu'ndan, AYM'nin 'Cumhurbaşkanlığı oylaması için 367 karar yeter sayısı' gerekir kararından ya da 411 oyla geçen başörtüsü kararını iptal ettiren süreçten farklı bir çaba değil. Ne olmuştu kısaca hatırlayalım...

2007 yılında Cumhurbaşkanının kim olacağı meselesi bir rejim krizine dönüştürülmüş, Cumhurbaşkanının Ak Parti insiyatifi ile belirlenme durumunun önünü kesmek için çeşitli yollar denenmişti. O yıllarda özellikle Deniz Baykal-Önder Sav ikilisinin başını çektiği Anayasa Mahkemesi başvuruları pek meşhurdu. Dönemin muhalefeti siyaseten veremediği mücadeleyi hukuki kılıfların desteği ile başarmaya çalışıyordu. Böyle bir başvuru akabinde AYM, 27 Haziran 2007 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçimindeki toplantı ve karar yeter sayılarına ilişkin kararını açıklamıştı. Bu karar Ak Parti'nin adayının; Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasını engelleyememişti.

AYM'nin ikinci kritik iptal kararı ise üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan, '411 el kaosa kalktı' manşeti attıran oylama olmuştu. TBMM'nin hür iradesi ile aldığı bu kararı da AYM iptal etmişti. Buna en çok sevinenlerden birisi dönemin CHP Başkanı Baykal olmuş; 'Artık bundan sonra anayasayı zorlayan bir iktidar anlayışı söz konusu olamaz.' demişti.

...

Bunlar tarihimizdeki hukukun siyasallaştırılmasının yakın örneklerinden. Türkiye'nin demokratikleşme sorununun kaynakları arasında muhalefetin güçsüzlüğünün yanı sıra muhalefetin sürekli himaye görme isteği de yatıyor. Muhalefetin her türlü başarısızlıkta siyaset dışı destekler araması ciddi bir sorun.

CHP'nin rejimin kollanmaya alışmış şımarık çocuğu tutumuna MHP pek eşlik etmezken bu sefer o da tutum değiştirdi. Cumhurbaşkanı oylamasında oy vermese de salona girmişlerdi. Ancak bu sefer böyle bir açıklamanın MHP'den gelmiş olması dikkat çekiyor.

Muhalefet bu tarz-ı siyaseti ne zaman, nasıl aşar bilmiyorum. Ancak halk nezdinde itibar sahibi olmak için muhalefetin, hukuku bir muhalefet aracı olarak kullanmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Zira bu tutum halkta geri tepiyor. Muhalefet kendi kimliği, kendi gücü, kendi adayı ile muhalefet etmeyi öğrenmeli. Rejimin ağabeylerini her seferinde yardıma çağırmamalı. Hala muhalefetin Cumhurbaşkanı adaylarını bilmiyoruz. Kendi adaylarına çalışacakları yerde Erdoğan'ın neden Cumhurbaşkanı olamayacağı meselesine odaklanmış, gidiyorlar. 'Türkiye neden demokratikleşemiyor' sorusunun cevaplarından birisini de bu tutum oluşturuyor. Siyasi kifayetsizliği ortaya koyan bu tavrın değişmesi, kişiye odaklı, engelleyici muhalefetten vazgeçilmesi için ne yapmak gerekir bilmiyorum. Bildiğim tek şey Türkiye'nin önündeki 30 yılı biçimlendirecek bir değişimin yolu ve anahtarının da buralarda yatıyor olmasıdır.

TEŞEKKÜR

İlk tecrübelerde hep biraz tedirgin olunuyor. Bu süreçler dost desteği olmadan hiç atlatılamıyor. Oğlumun evlilik süreci içinde bir kez daha, çok geniş bir dost ailesine sahip olduğumu fark ettim. Bizim Bacıyan-ı Rum her türlü gelenek görenek muhalefetine rağmen işin içindeydi. Anadolu'nun tüm gelenekleri uygulandı. Dünür olmak, çeyiz görmek, bohça götürmek gibi bazı kavramlar sosyal hayatımızın içine ilk defa girdi. Eh biraz acemilik derken bir düğün geldi geçti. Çocuklarımız aile oldular. Bu süreçte emeği geçen tüm dostlarıma teşekkür ediyorum. Diğer yandan düğünümüze katılan, çiçek ve mesaj gönderen herkese, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül ve eşine, nikah merasimimize bizzat katılan ve şahitlerimiz arasında yer alan TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Dış İşleri Bakanı Ahmet Davudoğlu, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Bakanı Mehdi Eker, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Ak Parti kurucuları ve vekilleri başta olmak üzere davetimize icabet eden büyük küçük tüm dostlarımıza teşekkürü borç bilirim. Çocuklarımızın bu mutlu gününe şahitlikleriyle bizi yalnız bırakmadılar.