KIBLENİN DEĞİŞTİĞİNDEN HABERİMİZ YOKMUŞ GİBİ YAŞAMAK

İsmail Ekercin

VAN 25.03.2017 10:48:35 0
KIBLENİN DEĞİŞTİĞİNDEN HABERİMİZ YOKMUŞ GİBİ YAŞAMAK
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Kıble sadece ibadetler yapılırken yüzün döndüğü taraf olmayıp, bu kıbleyi tayin edenin emrettiği yönde olmak anlamına da gelmektedir. Kıblenin peygamberi o dönemin lideri, etrafındaki ümmeti de insanların örnek toplumu olmuşlardır
Yaklaşık 150 yıl öncesine kadar İnsanlık tarihinde dinin hayattan çıkarıldığı hiçbir dönem olmamıştır. İster hak, ister batıl inanışlar olsun insanlık, hayatının ana istikametini inandığı kutsallara göre belirlemişlerdir. Kültür denen, milletlerin eli, emeği ile biriktirdiği, dili, kelimeleri ile kendisinden sonraki nesillere aktardığı tüm değerleri, inandığı kutsallar esas alınarak oluşmuştu.
Bunu doğrularcasına Allah’ın gönderdiği elçi kim ise o bölgede veya o dönemde insanlığın rehberi o olmuş, onun etrafında toplanılmış, o elçinin kıblesi tüm insanlığın kıblesi ve hedefi olmuş, o peygamberin ümmeti de örnek insanlar olmuşlardır.
Kıble sadece ibadetler yapılırken yüzün döndüğü taraf olmayıp, bu kıbleyi tayin edenin emrettiği yönde olmak anlamına da gelmektedir. Kıblenin peygamberi o dönemin lideri, etrafındaki ümmeti de insanların örnek toplumu olmuşlardır. Eğer bu toplumda bozulma olursa yeni bir peygamber ile asıl yola davet edilmişler, tüm uyarılara rağmen yoldan sapmada ısrar ederlerse görev kendilerinden alınıp yeni bir kavme verilme yoluna gidilmiştir.
Yukarıda anlatılanlar insanlık tarihinin yaklaşık son üç bin yılıdır. Kur’an’da anlatılan İsrailoğulları kıssalarında bu konuda teferruatlı bilgi verilmektedir (Bakara Sûresi 40-123. Ayetler).
İsrailoğullarının bitmez tükenmez sapkınlıkları yüzünden gazaba uğrayıp örnek ümmet olmaktan azledilmeleri ve Allah, melekleri ve tüm lanet edicilerin lanetine uğramaları ve kıblenin Kudüs’ten (Beytü’l Makdis) Kâbe’ye çevrilmesi Yahudileri çılgına çevirmiştir. Bakara Suresi 142-150 ayetlerde artık kıblenin Kâbe olduğu, liderin Hz. Muhammed (sav) olduğu, önder ümmetin de Muhammed Ümmeti olduğu ve kıyamete kadar değişmeyeceği Allah buyruğu olarak kesin karara bağlanmıştır.
Örnek ümmet bayraktarlığını taşıyan üç millet olmuştur. İlki Araplar olup kurucu toplum olarak hizmet etmişlerdir. Elli yıl gibi çok kısa sürede bilinen dünyanın yarısına mesajı taşımışlardır. Sonra İran bayrağı devralmış, kültür, dil gibi ilmî konularda bayraktarlık yapmışlardır. Oğuzların Müslüman olmasından sonra bu bayrak bin yıl Türklerin omuzlarında yükselmiş, perişan halimize rağmen, elimizden almasınlar diye saklamamıza rağmen (TBMM’nin manevî şahsiyetinde mündemictir) vebal ve sorumluluk halen bizdedir.
Aynı anda iki kıble hiç olmamıştır. Gösterilen kıbleye yönünü dönenler Hak yolda, diğerleri sapkın durumda olmuşlardır.  Biz kıblemizi, yönümüzü, hedefimizi, hayat amacımızı neye göre, kime göre belirleyeceğiz?
Peki bundan sonra ne olacaktır? İslam dünyasında yüz elli yıldır akıl tutulması yaşanmaktadır. Batı ile entegre olmaya, dolar ile alış veriş yapmaya, Avrupa Birliği kapılarında beklemeye, İngiliz gibi giyinmeye, Latin alfabesi ile yazmaya, modern olmak için uğraşmaya (modern olmanın karşıtı ilkel olmak değil, Müslüman olmaktır), eğitim ile dini birbirinden ayırmaya uğraşmak ne demektir? Kıbleden sapma demektir. Buna hizmet edenlerin de lânetlenmiş bir zihniyetin peşinde ömürlerini tüketmeleri demektir. Bakara Suresi 145: “Yemin olsun ki (habibim!) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun”.  Biz bu ayetin muhatabı değilsek bu yazıyı okumaya gerek yok zaten, her şeye rağmen ‘ben Müslümanım’ diyebiliyorsak halimiz nedir, yönümüz neresidir? Bakara 150: … Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız. Allah bu durumda olan bir millete yani Türkiye’ye yardım eder mi?  Eder demeye yüzüm elvermez, etmez demeye ümidim elvermez.
Bu topraklarda yaratılmış olmak kaderdir. Bizi bu topraklarda ve bu zamanda yaratanın bizden beklediği bir şeyler olmalı. Kuran bize şöyle haber veriyor(Âli İmran 110, Bakara 143) : “gönderdiğim elçiye ve onun sahabesine bakarak kendinizi ayarlayın, kıbleden şaşmayın, sakın başkasının kıblesine yönelmeyin,  diğer tüm insanlar da size bakarak kendilerine çekidüzen verecekler”.
Yönümüzü kıbleye çevirelim artık, çevirelim de Allah’ın yardımına kavuşalım. Camileri kıble yönüne inşaa etmekle bu görevi tamamlamış olmuyoruz. Okullarımızı da, belediyelerimizi de, kaymakamlıklarımızı da, valiliklerimizi de, resmi kurumlarımızı da, meclisimizi de, zihnimizi de, hayat tarzımızı ve amacımızı da kıbleye doğru çevirelim. Siz kendinizi nasıl tanımlarsanız tanımlayın, isterseniz Çağdaş…. Derneğine üye olun,  Batıdan bakınca siz Türk’sünüz. Batı sizi Sünnî Anadolu Müslümanı, yani Osmanlı’nın devamı, yani dört yüzyıl Batı’nın korkulu rüyası olan “Türkler”  olarak görmeye devam ediyor. Batının aklı istese de vicdanı bizi kabul etmez, edemez.
Bütün dünyanın gördüğü gerçek bizi, biz de görelim artık. Selam ile…

KAYNAK İKTİBAS DERGİSİ