KESK, Eğitim İş ve İnsan Hakları

Hasan Köse

VAN 5.04.2013 16:03:20 0
KESK, Eğitim İş ve İnsan Hakları
Tarih: 01.01.0001 00:00

Sivilliğin asgarisi özgürlük, özgürlüğün asgarisi de eşitliktir. Eşitlik insanın var olduğu ve var ettiği her alanda sana neyse bana da o ya da bana ne varsa sana da o düşüncesini kabul etmek ve yapmaktır. Sen kendin için ne düşünüyorsan, aynı konuda ben de başka bir şey düşünüp yapabilirimi kabul etmek de barışın asgari şartıdır. Barıştan söz ediliyorsa da farklılıklar var demektir. Farklılık varsa da taraflardan birine tanınan kendiliğinden, kendi kararıyla hakkı hepsine tanınmalıdır. Tanınmıyorsa orada eşitlikten dolayısıyla da hakları tanınmayanlar için özgürlükten söz etmek saptırmadır. Eğer bir kadının kendi evinden çıktığı gibi kamuda çalışabilme hakkı varsa, bu hak kıyafetin şekline bakılmaksızın diğerlerine de tanınmak zorundadır. Değilse orada herkesin özgür olduğundan söz ediliyor olması gargaradır.

“Dinsel sembolleri kamuya sokmak" denilerek, başörtüsüne dininin değişmez nassı olarak inanan milyonlarca kadına kamuyu yasaklamaktır. O zaman bu haçlıların kılıçla yapamadığının Turnuva atı marifetiyle yapılması olur. Yalnız din düşmanlığı değil, Müslümanlara karşı varoluşsal bir düşmanlık da olduğu akla gelir.

Belki de KESK ve Eğitim İş için sivilleşeme, legalleşeme ve insan haklarına saygı beklemekle hatayı baştan yapıyoruz. Dedikleri; “biz dinlerin hakikatlerini öğrendik, anladık ve insanların yaşamlarına müdahale etmemesi gerektiğine karar verdik. Artık sizin kafa yormanıza gerek yok. Bizim söylediğimiz gibi yaşayın yoksa bizimle eşit insanlar olamazsınız” diyorlar. Dini yaşlıların ve eğitimsiz insanların eğlencesi olarak görüp, halkın öz değerleriyle alay ediyorlar. Kusura bakmayın. Artık geçmiş olsun. Bin yıllık tarihte koyulan küçük parantez kalkıyor.

 “Artık facebook var.”

Bin Bella, Mübarek öldü Esat sırada.

Bu halk artık çağdaşlaştırma mavallarını yutmaz.

Sınıf mücadelesi verdiğini söyleyip, oluşan neoliberal kültürden dert yananların Müslüman emekçi kadın tahsilsiz işçi olduğunda sahip çıkarken, üniversite okumasına ve muadili bireylerle eşit şartlarda kamuda görünür hale gelmesine ve çalışmasına karşı çıkıyor olması hangi iyi niyetle izah edilecek?

28 Şubat dindar insanlara okulları ve kamu alanlarını kapatırken KESK “pantolon için özgürlük mücadelesi verdi. ”Şimdi MEMUR SEN’in “kamuda kılık kıyafet serbestliği için sivil itaatsizlik eylemine” karşı çıkıyor. İnsan hakları belgeleri ve söylemlerin hepsini sele verdiler. KESK ve klonu Eğitim İş “insan haklarını Müslümanlara layık göremiyor.  

KESK, MEMUR SEN’in “özgürlükten söz etme hakkı yok” diyor. Bırakın da kendi zincirimizi kendimiz tanımlayalım. MEMUR SEN üyeleri neden kendi yaşam biçimleri ve özgürlüklerini kendileri tanımlayamasınlar? Bırakında dayağı yiyen kendi diliyle ağlasın.

Eleştiri yöneltirken kullanılan dil yalnızca MEMUR SEN üyelerine de yönelik değil. Tüm Müslümanları incitecek ifadeler. “Gericilik ve İslâm’ın emir ve yasaklarını” sürekli aynı cümleler içinde kullanıyorlar. Bu da akla İslam ya da Müslümanlar KESK’e ve Eğitim İŞ’e ne yaptı? Sorusunu getiriyor.

İslam’ın Allahtan gelen bir din oluşunu bir tarafa bırakırsak baksak dahi yaktığı ışığın nasıl bir karanlığı söndürdüğünü anlamak gerek. İslam öncesi insanlık ortaçağ bataklığının dibinde işkenceyle beyaz adamın “mavi gözlü sarışın tanrısına” inandırılmak için öldürülüyordu. Mecusiler kadını orta malı yapıp, kendi anneleriyle ve kızlarıyla evleniyorlardı.  Araplar; kız çocuklarını sırf cinsiyetlerinden dolayı öldürüyordu. Bozkır göçebeleri kadınlarını misafirine ikram ediyorlardı. Germenler engelli doğan çocuklarını babalarına öldürtüyorlardı. Çinliler, vücudu düzgün kör kızlara, Japonlar birinci doğumu yapan güzel kadınlara, müzik eğitimi verip fahişelik yaptırıyordu. Böyle bir ortamda bütün insanların doğuştan sahip olduğu ortak ve eşit haklar olduğunu, insanların “bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu” söyleyen, kadına miras hakkı veren, boşanma ve tazminat hakkı veren, siyasal katılım hakkı veren bir dinle “gericilik” kelimelerini aynı cümle içinde kullanmak edepsizliğin, had bilmezliğin dik alasıdır.

Halâ işçiyi boğaz tokluğuna çalışıp üremesi için teşvik eden Kapitalizmle, boğaz tokluğuna çalıştırıp üreme serbestisi tanıyan sosyalizmin sonuçları itibarıyla emek açısından farklı olduğuna inanmamızı istiyorlar.

Şunu kesin olarak bilin ki İslam emekçiye;

1-      İaşesinin dışında olmak üzere ürettiği değerin en az yarısının verilmesini,

2-      Çalışanın yaşam standardının çalıştıranınkine eşitlenmesini,

3-      Kamu çalışanlarına halkın gelir ortalamasının ne altında ne de çok üstünde bir ücret ödenmemesini salık vermektedir.

Bu ilkelerin iktisadi sonuçlarını azıcık düşünün. Savunduğunuz ve dillere pelesenk olmuş sosyal adalet İslam açısından muhtaçlara çıkılan yaşam güvencesinden ibarettir ve İslam’ın vaat ettikleri açısından devede kulak kadardır.

MEMUR SEN “reşit insanlar kendilerinin ve çocuklarının kılık kıyafetini seçebilir, herkes özgür olmalı” diyor. KESK, “hayır herkesin nerede ne giyeceğine aydınlanmacılar olarak biz karar vermeliyiz” diyor. KESK özgürlükçü, MEMUR SEN gerici pes doğrusu!

İnsanlardan bazıları neden farklı sendikalar var diye soruyor. Milletin sürekli rüştüne ve değerlerine sövenlerle neden aynı örgüt çatısı alında olalım ki?

KESK; 03 Nisan 2013 tarihinde MEMUR SEN’in eleştirilerine karşı bir bildiri daha yayınladı, fakat cevap yok. İşi kayıkçı kavgasına çevirmiş.

Özetle “başörtüsünü dininin gereği olduğuna inananlar bize mi sordular da inandılar? Kamuda başı örtük çalışan, çalışmak isteyen, çalıştırmak isteyenler emekçi değiller hainler. Madem laikçi sistemin yönetmeliğine uymuyorlar insan da değiller kamuda hizmetçilik yapabilirler fakat soylu üstün insanların mesleklerini yapamazlar. Aç bırakılmak istenen bir hayvan olsalardı hakları olurdu ve biz de çağdaş çağdaş savunurduk hatta İzmir’in dağlarında çiçekler açardı” diyor.

KESK “…dini siyasallaştırmaktan… “İnanç özgürlüğü” lafıyla inanç özgürlüğünün önüne geçmek” istendiğini” söylüyor. Evet, aslında gemilerin tekerlekleri var fakat bize söylemiyorlar.

 KESK “geçmişinden bu yana bireylerin inanç özgürlüğü dâhil gerçek bir özgürlüğü, devletin tüm inançlara eşit mesafede olmasını, tarafsızlığını savunmuştur, savunmaya devam edecektir.” Diyor. Burada açıkça görülüyor ki KESK bu sıra tatilde. Çünkü “devletin inançlara karşı tarafsızlığını savunmuştur, savunmaya devam edecektir” diyor. Yani geçmişte savunmuş, gelecekte de savunacakmış ama şimdi savunmuyor. Tabi bu iyi niyetle yorumlanıp hakları ihlal edilenlerin insan olduklarını ve reşit olduklarını kabul ettiklerini var sayarsak böyle.

Hülasa iyi ki varsın KESK yoksa hala örgütlenmeyen insaf sahibi arkadaşlara bu yaman çelişkiyi, çift dilliliği hak düşmanlığını nasıl anlatacaktık!

hfkose@hotmail.com