CHP ve MHP'nin ortak adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Cumhurbaşkanlığına çatı aday olarak açıklanması, seçimin kazanılması ya da kaybedilmesinden daha önemli bir durumdur. Kemalist-ulusalcı kesimin bugüne kadarki uygulamaları neticesinde siyaseten yenilmesidir.
Mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü seçtirmemek için askerle direniş yapan CHP'nin, mevcut Cumhurbaşkanı kadar dindar, muhafazakâr birini hatta Mısır'da dini eğitim almış bir kişiyi aday olarak belirliyor olması şüphesiz parti tabanında ciddi gerilimlere ve kırılmalara neden olacaktır.
Bu olay basit bir olay olmasa gerek. Cumhuriyet tarihinin katı Kemalist-laikçi uygulaması İhsanoğlu'nun aday olarak CHP lideri tarafından açıklandığı andan itibaren bitmiştir. Bu olay şüphesiz 30 Mart seçimleri için Fethullah Gülen Cemaati ile yapılan ittifaka da benzemez. Neticede Gülenciler CHP'yi desteklemişlerdir.
Bu olay göstermiştir ki artık hiç kimse halka rağmen halkçılık yapamaz. Halkın iradesini düşünüp ona göre siyaset yapmayı herkes öğrenmiştir ya da öğrenecektir. Halkın değerlerini, inancını yok sayarak siyaset yapılamayacağı ya da halkın hassasiyetlerine en azından saygı duyulması mecburidir.
Bu gelişme Türkiye siyasetinin de normalleşmesi anlamına gelir. Fakat burada CHP'nin yaptığı realist, faydacı bir bakıştır. İlke ne yazık ki yoktur. CHP bir değişim ve demokratikleşme planı çerçevesinde İhsanoğlu'nu Çankaya için aday göstermiş olsaydı bu girişim anlamlı ve değerli olacaktı. Fakat biliyoruz ki günün şartlarına uyması, pragmatist bir davranıştır. Kimlik sorunundan, din-devlet ilişkilerine, ekonomik konulardan sosyal konulara kadar birçok alanda yeni program ve tanımlamalar yapmış olsaydı, bugün Türkiye toplumu farklı bir tartışma içinde olurdu.
Bütün bunlara rağmen CHP'nin bu girişimi siyasetin normalleşmesinin de teyidi olmaktadır. Normalleşmede en büyük katkıyı tabii ki AK Parti yapmıştır. Halkın ortalaması kadar dindar, muhafazakâr olan bu kadrolar bugün sadece kendilerini değil, CHP gibi "muhafazakâr laikçi"leri de normalleştirmeye başlamıştır.
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun CHP ve MHP çatısı tarafından aday gösterilmesi özellikle laik ve Kemalist kesim tarafından ciddi tartışmalara neden olacaktır. Kemalizm tartışması mutlaka yeniden başlatılacaktır. Parti içinde bu olay gerilimlere neden olacaktır. Kopma kolay kolay olmaz ama partinin kimlik sorunu parti içinde ve tabanında sert bir şekilde tartışılacaktır. Bu da demokratikleşme açısından sağlıklı bir haldir. Burada bir fırsat da doğmaktadır. Kemalist ve laikçi siyaset ile tartışma sonunda yol ayrımına gidilebilecektir. Fakat genel kanı şudur ki ilkesel olarak başlamayan bir tartışma, günün şartlarına uygun devam ettiğinden sağlıklı bir sonuç ne yazık ki çıkmayacaktır.
Gelelim İhsanoğlu'nun Çankaya için şansının olup olmayacağına...
Seçimlerin ilki 10 Ağustos tarihinde yapılacak. Yani Ramazan Bayramı tatilinden bir hafta sonra. Şöyle değerlendirelim genel olarak CHP tabanını oluşturan laik kesim o tarihlerde tatil beldelerinde, yurt dışında olacak. Mayosunu giymiş deniz kenarında güneşlenirken, tatiline ara verip uçağa atlayıp Ekmeleddin İhsanoğlu'na bir oy da bir oydur deyip İstanbul'a gidecek midir? Böyle bir motivasyonu CHP'li seçmen için Ekmeleddin İhsanoğlu oluşturabilecek midir? Seçimi kazanmak demek bu kararı vermek demektir. Hangi CHP'li seçmen böyle bir durumda oy kullanacak?
12 yaşından beri siyasetin içinde yaşamış Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısında siyasi konuşma yapmak başlı başına bir konudur. Daha İhsanoğlu'nun hafızalarda çok taze olan Mısır darbesine ve Suriye'deki katliama sessiz kalması konuları gündeme gelmedi bile.
Ya mitingler ne olacak? Mitingleri kim organize edecek? Alanı kim dolduracak? Kim hangi bayrağı sallayacak? Miting meydanlarında konuşmaları sadece Ekmeleddin İhsanoğlu mu yapacak? CHP ve MHP liderleri alanlara gidip miting yapacak mı? Bütün bu tartışmalara girmeden İhsanoğlu için Çankaya şimdilik biraz yokuşta kalıyor. Fakat bu girişim CHP'nin yoluna eskisi gibi devam etmesini imkansız hale getirmiştir.
CHP bunu fırsata çevirir mi? İlk kanaat çok zor!
Sabah
