Kefenle Bakmayı Bilmek

Muhammed Şiara

VAN 8.05.2013 13:44:43 0
Kefenle Bakmayı Bilmek
Tarih: 01.01.0001 00:00

Sizce ölmek basit bir şey mi?

 Ben insanlara şaşıyorum bazen! Ölümün olduğu bir yerde, ölüm yokmuş gibi davranıp kendi zevkleri, ihtirasları, arzuları peşinde nasıl koşabiliyorlar?

 İnsan, nasıl böyle bir beyin tutulmasına uğrar?

 Her gün bizden birileri öldüğünde kendimizi uzaylı bir yaratık olarak mı görüyoruz? Kendimizi ölmeyecek varlık olarak mı görüyoruz acaba! Böyle vurdumduymazlık var mı?

 Bunca ölümlerle, yaratıcı bir şey anlatmıyor mu sizce!

 Aslında hepiniz eşitsiniz demiyor mu?

 Eğer eşit olmazsanız, ben sizi aynı kefene koyup böyle eşitlerim demek istemiyor mu?

 Durum böyleyken nasıl olurda dünya için servetler yığabiliriz? İnsanlar üzerinde hegemonya, otorite kurabiliriz.

 Hangi akılla, eşitlik için mücadele etmeyiz de, birbirimize üstünlük taslamak için mücadele ederiz?

 Neden bu şekil de, onursuz ve haysiyetsiz yaşarız?

 Fakat ben; mezara kadar yaşayacak olan, böyle çok ahmak tanıyorum!

 İnsanlık tarihi bu korkunç unutuşla ve de aptallıklarla dopdolu!

 Ben, ölecek olan ve garipler üzerinden; efendilik yapan, babalanan, doğada var olan şeylerle ve emek sömürerek zenginleşen kişileri; aç kabadayı, korkak eşkıya, kendini bilmez zorba, hem kör hem cahil ve hem de sersem bir budala olarak görüyorum.

 Helal dairede zenginleşip -ki bu çok zor- bu şekilde yaşayan dindarlara da kendini düşünen, acımasız, gaddar dindarlar diyorum.

 Ölümü hiç unutmadan, hep bilerek, yanı başımızda sessizce durduğunu bildiğimiz halde, nasıl böyle zalim ve gaddar olabiliriz?

 Bu dünyada yaşamaya devam ederken bize uzak gibi görünen ölüm; çok azımız için bir ışık, çoğumuz için de sonsuz bir karanlık gibi…

 Sonsuz karanlık gibi görenler, bu dünyada o sahte ışığın peşine takılıyor. Ölmemecesine koşturuyor! Ve pat diye ölüm karşılarına çıkıveriyor!

 Unuttuğumuz ölüm karanlıktan çıkıyor ve karşımıza dikilip hesap soruyor.

 Gerçeği görüyoruz artık ama ne fayda!

 Aslında bir hiç olduğumuzu anlıyoruz ama iş işten geçmiş oluyor.

 Hiçliğimizi, yanı başımızda sürekli ölenlerin acılarıyla anlıyoruz fakat tekrar tekrar unutuyoruz.

 Ta ki kendimiz ölünceye kadar!

 Ölümü ışık olarak görenler için ölümün kudretli sessizliği;

 Hayatı anlamlı geçirmeyi, varlığı severek yaşamı değerli kılmayı, insana seviye kat etmeyi, bütün insanlara en az kendin gibi bakmayı, hür olmayı, hak ve hukuka riayet etmeyi ve ettirmeyi, adaletli ve ahlaklı olmayı, fakir fukarayı gözetmeyi, insanların üstüne çıkmamayı, düşene yardım edip eşit hale getirmeyi, ölümden korkmamayı, bu ölümden sonra yeni bir yaşamın meydana geleceğini bilmeyi anlatır.

 Ölüm; aslında müthiş bir eşitlik dersidir.

 Mesela; Peygamberimiz “ölmeden önce ölünüz” der. Kanımca demek istiyor ki; “Allah sizi mezarda eşitlemeden önce; siz yaşarken, hayat içerisinde insanlarla eşit hale geliniz.” der.

 Yoksa her kefen giyen, istese de istemese de, mecburen eşitlenecektir.

 Hiç kimsenin gözünün yaşına bile bakılmadan, acımasız ve adaletli bir sondur bu!

 Tek bir ölüm dahi bunları anlamaya yeter.

 Fakat yine de insanların birçoğu yaşarken adaletli olmamayı, eşit hale gelmemeyi, paylaşıp bölüşmemeyi tercih ediyorlar.

 Milyarlarca insan onca ölümlere şahit olduğu halde bu kısacık ömürde yine de dünya dünya, para para, mal mülk,  güç kudret, şan şöhret, mevki makam deyip deyip yaşıyorlar!

 Ecel geldiğinde de, ölü ölü bakıyorlar.

 Beş parasız kalıyorlar.

 Tabi bunu anlamak güç!