İşte panzehir bu!

İBRAHİM KARAGÜL

VAN 8.04.2015 10:46:53 0
  İşte panzehir bu!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

İşte panzehir bu!

Türkiye bugün Parlamento'nun yeni üyelerini oluşturacak aday listelerini tartışacak. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ilk genel seçim sınavında yol arkadaşlarını oluşturacak listeden siyasete yeni soluk getirecek, birikimlerini taşıyacak, zinde bir ekip görüntüsü verecek isimler çıkacağını umuyorum.
Çok sevdiğim, Türkiye'ye ciddi katkılarda bulunacağına inandığım bazı isimleri ne yazık ki listede göremedim. Elbette onlar mücadelelerine devam edecek. Nihayetinde siyaset mücadele yöntemlerinden sadece biridir. Eminim ki, bu arkadaşlar bütün hayatlarını o davaya hasretmiştir ve bundan sonra da aynen devam edeceklerdir.
Beni özellikle, siyasete yeni adım atacak idealist isimler ilgilendiriyor. Kendi bölgelerindeki statülerinden çok Türkiye için kendilerini ne kadar adayacakları ilgilendiriyor. Güçten çok bu idealizmin Türkiye'yi dönüştürdüğüne, biçimlendirdiğine, gönül köprüsü kurduğuna inanıyorum çünkü. Açıkçası benim tek kriterim bu ama siyasetin, tabiatı itibariyle, birçok kriteri var ve bu kriterler de titizlikle uygulanmıştır.

Yüreği coşkulu, zihni diri, dizleri sağlam

Listeye kabaca göz atınca bile çok değerli isimlerin olduğu görülüyor. Onların arasından muhtemelen güçlü siyasi kişilikler öne çıkacak. Belki bazıları geleceğin Türkiye'sinin kaderinde önemli roller üslenecek, iz bırakacak, liderlik özellikleri ortaya çıkacak. AK Parti ve diğer siyasi partilerin listelerinden seçilecek temsilcilerin, çatışma yerine ortak Türkiye ülküsü etrafında çaba harcayacaklarına dair o iflah olmaz umudumuzu koruyoruz. Kişisel hesaplardan, dar siyasi çatışmalardan çok çekti Türkiye.
Bu yüzden Davutoğlu'nun, tarihin en kritik geçiş dönemini yaşayan Türkiye için, güçlü bir ekip kuracağına, bu dönüşümü sağlayacak enerji ve iradeye sahip olduğuna, ekibini de bu yönde seferber edeceğine inanıyoruz. Bu millet, bağrından çıkan, kendi dilini kullanan, kendi ideallerini savunan o kadroya çok güçlü destek verecektir. Cumhuriyet tarihinde, millet ferasetinin, derinliğinin siyaset ile bütünleştiği böyle bir dönem hiç yaşanmamıştır. Allah, Davutoğlu'nun yüreğini coşkulu, zihnini diri, dizlerini sağlam tutsun. Ülkemiz için hayırlı olsun.

Erdoğan'ın o sihirli sözü tek umut

Siyasi partilerin seçim listelerinin açıklandığı gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İran'daydı. Bu ziyaret, geleneksel Türkiye-İran ilişkilerinin ötesinde anlamlar içeriyor. Bütün coğrafyanın parçalandığı, ülkelerin bölge ve şehirlere bölündüğü, mezhep kimliği üzerinden aynı sokaklarda yaşayan insanların birbirini boğazladığı, ilk kez kaosun bölgeselleştiği bir dönemde, iki güçlü ülkesinin bölgeye bakışıyla ilgili her işaret çok çarpıcıdır.

Bir süredir İran'ın Şii eksenli bölgesel yayılma haritasını izliyoruz. Irak ve Suriye bunun en kanlı iki örneği iken, son olarak Yemen'de çok güçlü bir İran atılımına şahit olduk. Dünyanın en stratejik boğazlarından biri olan Bab-ul Mendeb'e uzanan Tahran, hem küresel enerji koridorları üzerinde söz sahibi oluyor hem de S. Arabistan'ı çevreliyordu. Son dönemlerin en güçlü stratejik hamlesiydi bu ve beklenen karşılık geldi. Sünni Arap koalisyonu Yemen'e ortak askeri harekata başladı. Türkiye'nin de destek verdiği bu harekata Pakistan'ın da güçlü biçimde katılması muhtemel.
Şii-Sünni ayırımı üzerinden kaosu bölgeselleştirmeye yönelik küresel akıl, bunu bölgesel aktörler üzerinden yürütüyor. Bu aktörler bazen devlet bazen de örgütler oluyor. Bazı ülkeler ise bu üst projenin gölgesine sığınıp kendi haritasını çiziyor. Mezhep eksenli bölgesel yırtılmaya karşı Türkiye ve Pakistan dışında artık sağduyu sahibi ülke kalmadı. Erdoğan'ın, Irak içinde mezhep eksenli çatışmalar yaşanırken sarfettiği; “Ne İran kadar Şii, Ne S. Arabistan kadar Sünni” formülü bugünlerde çok daha önemli hale geliyor. Aylardır bu konudaki endişelerimi paylaşırken, hep “Bu gidişin panzehiri Türkiye” dedim. İşte sözünü ettiğim panzehir bu ve başka da bir umut kalmamış gibi.

“Beni ne Şia ilgilendirir, ne Sünni”

Erdoğan dün Tahran'da benzer cümleleri İran liderlerine karşı tekrarladı: “Beni ne Şia ilgilendirir, ne Sünni. Ben Müslüman diye bakıyorum. Bunu kabullenmek mümkün değil. Biz de biraraya gelip, artık bu kana dur demek zorundayız. Birbiriyle vuruşanları bir araya getirelim, bu savaşa son verelim.” Maalesef Sünni dünya da, Şii İran dünyasında da bunun üstünde bir söylem yok. Bu bir iflas halidir.

İşte sözünü ettiğim tek panzehir bu. Bu ipe sarılmaktan başka çaremiz yok. Başta Müslüman ülke liderleri olmak üzere, herkes şunu bilsin ki; böyle devam ederse bölgeselleşen kaos İran ve Türkiye'yi de vuracak. Hiçbir ülke bu felaketten yara almadan kurtulamayacak.

İşte bu yüzden, sadece AK Parti aday listelerinden değil, bütün siyasi parti listelerinden seçilecek kişiler yeni bir üst söylem, bakış geliştirmek zorunda. Hiç kimse çatışma ve ayrışmanın bir yerlere zarar verirken başka yerlere fayda getireceğini sanmasın. Önlem alınamazsa felaket herkesi vuracak.
Türkiye'nin panzehir olması gibi, yeni kabinenin de bunu idrak edecek bir üst söylem üretmesini diliyoruz. Türkiye'nin kendisi gibi bölgeyi de dönüştürecek bir güç olacağına dair umutlarımızı hiç yitirmeyeceğiz.