İSLAMİYET’TE DİN BİLİM İLİŞKİSİ

Sevtap Mendi

VAN 12.05.2018 10:00:29 0
 İSLAMİYET’TE DİN BİLİM İLİŞKİSİ
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İSLAMİYET’TE DİN BİLİM İLİŞKİSİ

Bir toplumun kültürel yapısını belirleyen iki önemli etken vardır. Bu etkenlerden birisi bilim ve teknoloji alanındaki gelişim; diğeri ise inanç alanındaki ahlaki değerlerdir.

Günümüzde bilim ve teknolojide gelişmiş toplumlara baktığımızda aynı gelişmişliği ahlaki ve vicdani değerler noktasında gösterdiklerini söyleyemeyiz. Gelişmiş toplumlarda bilimsel aydınlanmanın sağladığı güç, dünyada savaşları, zulümleri ve ahlaksızlıkları önleyememiştir. Müslüman toplumlara baktığımızda ise durum çok daha vahimdir. Bilim ve teknoloji alanında gelişmiş toplumların çok gerisinde kalan İslam ülkeleri din alanında da dünyaya örnek olabilecek bir model sunamamaktadırlar. Mezhep ve etnik savaşlar üzerinden birbirini katleden, tekfir eden, mürekkep yalamış profesör ünvanlı din alimlerinin bile kavgacı, tahammülsüz tavırları insani ve ahlaki alanda da İslam toplumlarının sınıfta kaldıklarını göstermektedir.

Müslümanların bilim ve teknoloji alanında gelişmemiş üçüncü dünya devletleri konumundan kurtulabilmeleri ve tarihe etkin bir şekilde yön verebilmeleri için özellikle din ve bilim alanındaki konumlarını özeleştiri yaparak gözden geçirmeleri gerekmektedir.

Din ve bilim ilişkisi konusunda genel olarak üç farklı yaklaşımdan bahsedilebilir:

1.Din ve bilim alanında çatışmacı yaklaşım: Böyle bir yaklaşımda din ve bilimin birbiriyle çelişkili olduğu savunulur. Bu yaklaşımı benimseyenler genellikle ateizmin ateşli savunucularıdır. Fakat İslam dairesi içinde bilimin nedensellik ilkelerini ve akılcılığı dışlayan, gnostisizmden beslenen ekollerin de bu yaklaşım içinde bulunduklarını söyleyebiliriz.

2.Kompartımancı yaklaşım: Din ve bilim alanının birbiriyle alakasız alanlar olduğunu savunan bir yaklaşımdır. Din ve bilim yaşadığımız evreni tanımlama noktasında, evrenin başlangıcı ve sonuyla ilgili çok temel meselelerde ortak bir zeminde buluştukları için din ve bilim alanını birbirinden bağımsız alanlar olarak görmek eksik bir bakış açısıdır. Kur’an bir bilim kitabı değildir, fakat Kur’an’da yaşadığımız evrene dair çok önemli gerçekliklerden bahsedilmekte ve insanlar bilimsel çalışmalara sevk edilmektedir. Bilim; evreni deney ve gözlem yoluyla anlamaya çalışırken, din; insana bir hayat tarzı sunar. Kur’an bu anlamda insanın yaşamını ahlaki ilkelere göre inşa ederken, hem bilimin ilgilendiği fizik aleme, hem de insan aklının ulaşamadığı metafizik aleme dayanan bir ikna dili kullanır.

3.Uzlaşmacı yaklaşım: Uzlaşmacı yaklaşımda; din ve bilim alanının çatışması söz konusu olmadığı gibi tamamen birbiriyle ilgisiz alanlar olarak da düşünülmez. Evrensel yasalara dair iddialarında kuranın ve bilimsel verilerin çatışmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. İslamiyet’te din ve bilim ilişkisi noktasında kuranın genel tasavvuru, vahyi ve kainat ayetlerini birbirinden ayırmadan okumaya yönlendiren bir yaklaşımdır. İlk indirilen ayetlerdeki ‘’Yaratan Rabbin adına oku!’’(alak-2) talimatı hayatı, evreni insanı Allah’a referansla bütüncül okumanın formülünü sunan bir talimattır. Müslümanlar tarihsel süreçte 8-16. yüzyıllar arasında bu talimatı yerine getirebildiklerinden hem bilim üretebilmişler, hem de dünya toplumları arasında etkin bir rol alabilmişlerdir.

Batıda bilimsel aydınlanmanın temelleri İbn. Rüşt gibi Müslüman bilim adamlarının akılcı görüşlerinin batıya taşınması ile atılmıştır. Müslüman toplumlarda ise akılcı alimlerin tekfir edildiği, eleştirel düşüncenin rafa kaldırıldığı bir dönemin başlamasıyla bilim alanındaki gelişimler de duraklama ve gerileme sürecine girmiştir. Bugün maalesef dünya, dinsiz bilimin ahlaksızlığına ve bilimsiz dinin cehaletine şahit olmakta ve adeta insanlığın cinnet dönemi yaşanmaktadır.

İnsanlığın toplu katliamların yaşandığı bu cinnet döneminden çıkabilmesi için, İslam toplumlarının bilim üretebilmeleri, din ve bilimin arasındaki ilişkide uzlaşmacı ve akılcı bir yaklaşımı benimsemeleri elzemdir. Yaşadığımız inancımızı bilim karşısında teyit etme ve diğer dinlerle kıyaslama konusunda Kur’an’ın özgüvenini Müslümanlar da kararlılıkla taşımalıdırlar. Vahiy merkezli düşünen bir Müslümana göre ne Allah’ın kanunları Allah ile çatıştırılır, ne de birbirinden koparılır, Allah’ın gör dediği yerden bakabilenler için din alanındaki Kur’an’ın ayetleri de bilim alanındaki kainat ayetleri de Allah’ın insanlarla konuştuğu birer iletişim aracıdır.

Vakti geldikçe insana, kainatın uçsuz bucaksız ufuklarında ve bizzat kendi iç dünyasında mesajlarımızı göstereceğiz. Ta ki bu vahyin tartışmasız bir gerçek olduğu herkes için ortaya çıksın. Her şeye şahit olan Rabbin (insana) yetmedi mi? Fussilet/53