İslami finans mümkün mü?

Son zamanlarda gündemde olan İslami finans ve bankacılık konusunu; faizli sistemler ve İslam'ın sağladığı alternatifler bağlamında İslam Hukuku Profesörü Servet Bayındır ile konuştuk.

VAN 15.03.2017 10:10:07 0
İslami finans mümkün mü?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Faizli finansın bireye ve topluma kaybettirdikleri nelerdir?

Faiz Kur'an-ı Kerim՚de iki anlamda kullanılır: Biri “eylem” diğeri “iktisadi değerˮ içindir.  Bakara sûresi 275. ayette  “Allah alım satımı helal faizi haram kıldı” buyrulurken faizin eylem, diğer biri ifade ile yöntem olan türüne işaret vardır. Buna göre faiz gelir, menfaat şartlı borç verme işlemidir; borç verme işleminin gelir amaçlı kullanılması yöntemidir. Bu yöntemden elde edilen gelir de Kur’anda “faiz” olarak adlandırılır. Dolaysıyla faiz hem borcun, günümüz yaygın kullanmıyla, kredinin gelir aracı olarak kullanılması işleminin hem de bu işlemden elde edilen gelirin adıdır. Oysa bütün dinler ve kültürlerde borç işlemi bedelsiz, karşıklısız şekilde sadece yardımlaşma, dayananışma amaçlı bir eylem olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle borç verene verdiği değerin tümünü günü geldiğinde talep hakkı tanınmış, risk tümüyle borçluya yüklenmiştir. İnsanlar borcu asıl meşru kılınış amacı dışına çıkarıp onu bir gelir aracı olarak kullanmaya yeltendiklerinde borç verenler hiçbir sıkıntıya katlanmadan, risksiz olarak gelir elde etmeye başladılar. 



TÜM DÜNYA BİRKAÇ AİLE TARAFINDAN YÖNETİLİR OLDU

Bir şekilde eline sermaye geçirenler, ellerini sıcak sudan soğuk suya sokmadan, herhangi bir emek sarfetmeden ve dolaysıyla insanlık lehine katma değer üretmeden varlıklarını kat kat artırmaya başladılar. Bu durum bireylerden şirketlere, şirketlerden devletlere kadar yaygınlaştı. Böylece bir taraftan üretken, müteşebbis ruhlu, sermayeyi maksimum üretkenlikle kullanma kabiliyetine sahip iktisadi birimler atıl hale geldi, diğer taraftan sermayede tekelleşme oluştu. Bu bir sarmal gibi bütün ekonomileri kuşattı. Sonuçta bütün insanlık alemi bir kaç aile ve şirketin; onların yönlendirmeleri doğrultusunda kurulmuş siyasi ve ekonomik yapıların kölesi haline geldi. Bakara sûresi 279. ayetin işaret ettiği gibi bir taraf zalimleşti diğer taraf mazlum konuma düştü. Bu durum faizli sistem sayesinde gittikçe kötüleşmekte, toplumlardaki aşırı sınıf farklılıkları ve bunların sonucu iç ve dış huzursuzuluk ve çatışmalar insanlığı içinden çıkılmaz bir hale soktu.  

İSLAMİ FİNANS İÇİN ÖZGÜVEN GEREKLİ

Tam da bu noktada, bir alternetif olarak İslami finans ve İslami bankacılık mümkün mü? Mümkünse nasıl?

Genelde İslamî finans özelde ise İslamî bankacılık, arzu edilirse, çok rahatlıkla uygulanabilir. Çünkü İslamî finansın temeli reel ekonomi ve ticarete dayanır. Haram nitelikli ürün ve hizmetler dışındaki bütün reel ticarî aktiviteler İslam’da meşru görülüp teşvik edilmiştir. Dünyada reel iktisadî eylemi olumsuz karşılayacak herhangi bir insan ve ekonomik sisteme rastlanmaz. Dolaysıyla İslam’ın istediği, aslında bütün insanlığın onayladığı ve gerçekleşmesini arzuladığı bir iktisadî sistemdir. 

Sermayenin kredi esaslı olarak değil de ticaret ve ortaklık esaslı olarak toplanıp işletildiği bütün yöntemler İslamî finans için uygundur. İnsanlık tarihi boyunca icad edilip uygulanmış ve İslam tarafından onaylanmış alım satım türleri, ortaklık türleri, mal transfer yöntemleri meşru kılınış amaçlarından uzaklaştırılmadan, günümüz finansal sisteminin ihtiyaçlarına cevap verir nitelikte dizayn edildiğinde finansal ihtiyacına cevap verilemeyecek herhangi bir sektör kalmaz. Nitekim günümüzde finansal kurumların işlemlerinin tümü faizden oluşmamakta, ekonomik sistem tümüyle faize dayanmamakta, dünyada çok sayıda faizsiz finansman yöntemi uygulanmaktadır. Müslüman idareciler, iş adamları ve ilim adamları dikkatlerini bu alana odaklamaları durumunda modern çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte çok sayıda finansal ürün ve finansal kurumu hayata geçirmeleri mümkündür. Bütün kusur ve eksikliklerine rağmen yaklaşık yarım asra yaklaşan İslamî bankacılık uygulamaları bu alanda önemli bir tecrübe birikime imkan sağlamıştır. Dolaysıyla mevcut İslamî bankacılıktaki sorunlu uygulamalar ıslah edilip, tümüyle İslam’a uygun kurumlar haline getirilebilirler. Bunun için öncelikle siyasi otoritenin ilgili kurumlarla işbirliği içinde konuya ciddiyetle el atması, problemli noktalardan arındırılmış finansal ürün ve kurum mevzuatı geliştirip uygulamaya geçirilmesi için çaba göstermesi gerekir. Problemin çözümü düşünüldüğü, yahut iddia edildiği kadar zor değildir. Yeter ki müslümanlar kendilerine güvensin, her alanda olduğu gibi bu alanda da öğretilmiş çaresizlikten kurtulup kendi ayakları üzerinde durma istek ve iradelerini ortaya koysunlar. 

FAİZİN DÜŞMANI KARZ-I HASEN


İslami finans bağlamında Karz-ı Hasen çalışmaları gündeme gelir mi? Karz-ı Hasen konusunda ne düşünüyorsunuz?

Karz-ı hasen, faizin aksine maddi menfaat beklentisi içerisinde olmaksızın, karşılığını Allah‘tan bekleyerek, yardımlaşma ve dayanışma amacıyla muhtaçlara borç verme işlemine denir. Kur’an-ı Kerim'de ve Allah’ın elçisinin sünnetinde ısrarla tavsiye edilen bir uygulamadır. Bu görev bireysel olduğu gibi kurumsal şekilde de hayata geçirilebilir. Nitekim İslam tarihinde Beytül mal, çeşitli vakıflar, esnaf sandıkları bu amacı da îfa etmek üzere tesis edilmiş kurumlardır. 

Tarihte uygulanmış ve başarılı olmuş bu kurumsal yapıların günümüzde hayata geçirilmesi çok daha kolaydır. Bunun için özel vakıflar, bankalarda açılacak özel fonlar, sektörel ve mesleki gruplar düzeyinde organizasyonlar tesis edilebilir. Nasıl ki günümüzde el birliği sistemi ile fon toplayan kurumlar, İslamî esaslara göre çalışmak üzere ortaya çıkmış sigorta sistemleri varsa aynı şekilde tümüyle karz-ı hasene odaklanmış müesseler de kurulabilir. Bunun için, faizsiz finansal sistemin özendirilip öz sermaye ile finansmanın teşvik edilmesi gerekir. 

Mevzuat iktisadi birimleri faizli krediyi değil de kendi öz sermayeleri ile finansmanı tercih eder şekilde yeniden dizayn edilmeli. Bu tür bir yapıda elinde fon fazlası olan taraf bunu ilgili kuruma karz-ı hasen yoluyla değerlendirilmek ve aynı miktarla geri almak üzere verir. Böylece fon fazlası faizsiz yöntemle piyasaya sürülmüş ve aynı zamanda muhtaç birinin acil fon ihtiyacı karşılanmış olur. Bu sisteme üye olan kişi gün gelip kendisi de nakde sıkıştığında o da bu fondan istifade edebilir. Bu tür dayanışma esaslı karz-ı hasen kurumları gerek bağımsız kurum gerekse mevcut finansal kurumlar bünyesinde özel fon havuzu şeklinde oluşturulabilir.

EV VE ARAÇ İÇİN KREDİ KULLANIMI

Toplumun büyük kesiminin merak ettiği bir konu olan 'ev veya araç için kredi kullanımı' konusunda ne düşünüyorsunuz?

Toplumumuzda ev ve araç kredisi konusunda çok fazla zihin karışıklığı var. Kimileri bazı fetvalardan hareketle, bir ev, yahut aracı olmayanların faizli finans kurumlarından alınacak faizli kredi ile bunlara sahip olmasında bir sakınca görmüyorlar. Bunu da İslam’da olağanüstü şartlarda gündeme gelen zaruret ilkesine dayandırmaktalar. Öncelikle şunu belirtelim ki, İslam’da haram bir şeye zaruret sebebiyle cevaz verilmesinin önemli kriterleri vardır: Bunlardan en önemlileri, zaruret durumunun ağırlığı, ihtiyacı helal yolla giderme imkanının bulunmaması ve ihlal edilen yasağın miktarıdır. Zaruret ölüme yahut organ kaybı vb. aşırı ve katlanılmaz zarara sebebiyet verici bir ağırlıkta olmalı. Çölde susuz kalıp ölümle burun buruna gelme durumu gibi. Böyle durumda ölmeyecek miktarda haram şeyin (içki gibi) içilmesine müsade edilir. 

FAİZSİZ BANKACILIK VARKEN FAİZLİ BANKALARDAN KREDİ KULLANILMAZ

Diğer bir temel kriter ihlal edilen haram miktarının o tehlikeyi giderecek miktar ve oranda olmasıdır. Yani susuzluktan ölmek üzere olan kişi haram olan içecekten ancak ölmeyecek miktarda içebilir; yoksa nasıl olsa bana helal oldu deyip dilediği kadar haram tüketemez. Kişinin ev ve araca sahip olmaması kanaatimce bahsedilen zaruret kapsamına girmez. Yani kişi bir evi yahut aracı olmadığı için ölümle karşı karşıya kalmaz. Ayrıca artık günümüzde ev ve araç finansmanında yararlanılabilecek başka meşru yollar da mevcuttur. Örneğin, günümüz katılım bankaları helal yolla finansman sağlamak üzere kurulduklarını deklare etmişlerdir. Şayet bu kurumların faizsiz çalıştığı kabul edilirse diğer faizli kurumlara zaruret gerekçesiyle gidilmesinin meşru zemini kalmaz. Zaruret gerekçesini ileri sürenler, ya bu kurumların da faizli olduklarını ileri sürmeleri ya da görüşlerinden vazgeçmeleri gerekir. Bir yandan ülkemizde beş adet faizsiz çalıştığı ileri sürülen finansal kurumun varlığı kabul edilip diğer yandan faizli bankalara zaruret sebebiyle müracaat edilebileceğini ileri sürmenin mantıki açıklaması olamaz. Dolaysıyla yapılması gereken, mevcut faizsiz finans kurumlarının gerçek faizsiz kurum haline getirilmesi için gerekli kamuoyu baskısını artırmak, ilgilileri bu konuda teşvik etmektir. Yoksa insanları faize alıştırıcı hilelere yöneltmenin mesuliyeti ağır olur.   

Müslüman toplumu İslam iktisadı hakkında yeteri kadar bilinçli mi sizce?

Müslümanlar İslam iktisadı konusunda da diğer iktisadi sistemler konusunda da maalesef yeterince bilinçli değiller. Finansal okur yazarlık oranı İslam toplumlarında oldukça düşük. Oysa Kur’anı kerimde gençlere malları teslim edilmeden, yani onlar hayata atılmadan önce iktisat eğitiminin, varlık yönetiminin, teşebbüs ruhunun verilmesi emredilmektedir(Nisa,4/6). Yaşları ne kadar olursa olsun varlığını gerektiği gibi değerlendirmekten yoksun olanların ellerine servetin verilmemesi gerekir. Çünkü Kur'an'a göre mal, insanlığın ayakta durmasına, onur ve haysiyetini korumasına vesile olan bir sütundur, omurgadır; insan ancak mal ile ayakta dik durabilir.

ÇOCUKLARIMIZA FİNANSAL EĞİTİM VERMELİYİZ

Bu nedenle mal, aklı ermezlere yani onu gerektiği gibi verimli şekilde kullanma beceri ve bilgisinden yoksun olup saçıp savuranlara teslim edilmemelidir(Nisa, 4/5). Günümüz İslam dünyasında ise insanlarımız ellerindeki varlıkları değerlendirme yöntem ve bilgisinden yoksundur. Nitekim dünya servet kaynaklarının büyük kısmı müslüman coğrafyada bulunmasına rağmen bu servete gayri müslimler hükmetmektedir.  İslam ülkelerinin finans kurumlarının büyük kısmının başında İslamî düşünceden uzak faiz zihniyetiyle yetişmiş kişiler görev yapmakta, paraya onlar yön vermekteler. Bu sayede İslam ülkelerinin servetleri batılı kurumlara akmakta. Finans mühendisliği kavramı İslamî literatüre yeni girmekte, finansal kavramlar batılıların ürettiği şablon ve içerikte kullanılmaktadır. Kavramlarla zihinler yönledirilmekte, sömürü düzenleri bu sayede güçlendirilmektedir. Klasik İslamî kaynaklara müracaat edildiğinde çok sayıda finansal içerikli işlem, kurum ve kavrama rastlanır. Ancak bir anket yapılsa müslümanların bu kavramlardan haberdar olma oranının yüzde sıfırlarda olduğu görülür. Onun için ilk okuldan itibaren -Allahı'n emri gereği- çocuklarımıza finansal eğitim vermemiz gerekir. Finansal piyasalara batılıların ürettikleri kurum ve kavramlar değil müslümanların kavram ve kurumlarının hükmeder hale gelmesi lazım. Aksi halde mevcut sömürü düzeninden kurtulmamızın imkanı yoktur. Bu alanda ülkemizde olumlu adımların atıldığını da ifade edelim. 

İstanbul Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi ve Sabattin Zaim Üniversitesinde İslam İktisadına yönelik eğitim programları başlamış durumda. Bu programların git gide lisans ve daha alt seviyelere indirilmesi ülkemizin bu alanda finansal okur yazarlık seviyesini yükseltecektir. 

Son olarak Ak Parti yönetiminin iktisadi çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Buraya kadar saydığımız konularda, geçen 12 yıllık süre içerisinde, AK Parti yönetimlerinin olumlu nitelikli somut katkılarının olduğunu söylemek zordur. Hatta zihninlerdeki faize yönelik olumsuz algıların kimi yanlış politika ve yönlendirmelerle aşındırıldığını, faizin adeta teşvik edilip insanların faize alıştırıldığını söylersek haksızlık yapmış olmayız. 

Bir çok alanda zihniyet değişikliğini sağlayan, vesayetçi ve statükocu bir çok kurumu olması gereken meşru zemine çeken, din ve inanç alanında Cumhuriyet tarihinin en büyük özgürlük devrimini gerçekleştiren Ak Parti hükümetleri, faizsiz ekonomi konusunda beklenen adımları bugüne kadar henüz at(a)madılar.

Katılım bankalarının onca eksiği ve problemli uygulamaları varken onları ıslah edici mevzuat değişikliğine gidilecek yerde faizli bankalarla aynı potaya konulup daha da sorunlu hale getirildiler. Yeşil ambalaja büründürülmüş GES ve Kira Sertifikası gibi gerçekte faizli borç senetlerini İslamî finansal ürün adı altında piyasaya sürdüler. Yıllardan beri kurgulanıp oluşturulmuş faizli krediyi teşvik edici, faizsiz finansmanı cezalandırıcı nitelikli finansal mevzuatta iyiye yönelik herhangi bir dönüşüm sağlanamadı. 

Bu günlerde bürokratik çevrelerde iyi ve doğruya yönelik bazı kıpırdanmalar gözleniyor. Siyasi otoroiteden, bu dönemde faizli sistem meselesine artık bir neşter vurması, hiç olmazsa faizli ve faizsiz finansmanı vergi, maliyet vb. açılardan eşit seviyeye getirmesi beklenmektedir. Özellikle Katılım bankacılığı ve diğer faizsiz finansal kurumlara ilişkin mevzuat eksikliğinin giderilip katılm bankalarının kişilerin inisiyatifine bağlı ve belirsiz konumdan çıkarılması gerekmektedir. Sadece finansal alana ilişkin değil, aynı zamanda katma değeri yüksek nitelikli teknolojik ürünlerin teşvik edilmesi, genç nesillerin sabit maaşa razı memur olma hayalleri ile değil de müteşebbis ruhlu bireyler olarak yetiştirilmesi için eğitim alanında gerekli adımların atılması da mevcut hükümetten beklenmektedir.

Röportaj: Cuma Obuz