İslam’da ruhbanlık yoktur

Hayrettin Karaman

VAN 27.07.2018 10:17:17 0
 İslam’da ruhbanlık yoktur
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İslam’da ruhbanlık yoktur
Bu konudaki notlarımı nakletmeyi bu yazıda da sürdürdüm; maksadım şunu ifade edebilmektir:

Kimse dini istismar ederek mehdilik, İsalık, peygamberlik, evliyalık taslamaya kalkışmasın; hepimiz beşeriz, hata eder ve günah da işleyebiliriz, Allah’ın rızasına ermiş kullar da olabiliriz. İslam’da doğru ve iyi olanın ölçütü hokkabazlık, büyücülük, gözboyama, keramet denilen olağan dışı haller ve olaylar değildir; ölçüt Kur’an’dır, sünnettir, güzel ahlaktır, Ehl-i sünnetin üzerinde ittifak ettiği kurallardır.

“Sonra onların izinden peygamberlerimizi peş peşe gönderdik. Arkalarından Meryem oğlu Îsâ’yı da gönderdik, ona İncil’i verdik, ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirdik. Kendilerinin icat ettikleri ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiştik; sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmışlardı, ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik, ama çokları yoldan çıkmışlardır.”(Hadid:57/27).

Allah onlara ruhbanlık gibi bir görev yüklememişti; fakat Hıristiyanlığın başlangıcında samimi müminler ağır sosyal ve siyasî baskılara mâruz kaldılar. Bu durum karşısında onlardan bir kısmı sırf bu katliam ve çatışmalarda eriyip gitmemek ve böylece dinlerini koruyabilmek amacıyla dağlara, ücra yerlere çekilip kendilerini ibadete verdiler. Fakat zaman içinde bu hareket amacından saptırıldı ve dinin istismar aracı olmasını kurumlaştıran hatta toplum içi ve toplumlar arası çatışmaları körükleyen bir örgütlenmeye dönüştü

Hıristiyanlık’ta kutsal ruhbanlık sakramenti, Hıristiyan tebliğinin Îsâ tarafından havârilere devredilmesi geleneğine kadar çıkarılır. Ruhbanlık sırrının Yeni Ahid’deki zeminine delil olarak Mesîh’in insan ve Tanrı arasında arabulucu konumu gösterilir. Kilisenin başı olan Mesîh yetkilerini havârilere, havâriler de din adamlarına aktarır. Mesîh’in temsilcisi olarak seçilen din görevlileri üç rütbe altında toplanabilir: Piskopos, rahip (veya papaz), diyakos (papaz yardımcısı). Bunların atanmasında belirli kural ve usuller vardır. Kardinal adı verilen din adamları grubu yüksek dereceli piskoposlardan oluşur ve bir anlamda kilisenin en üst düzeydeki genel kurulunun temsilcileridirler. Piskoposların üzerinde yer alan papalık kurumu, temel bir hiyerarşi olmaktan çok, idarî bir görev mahiyetindedir. Papa bütün Katolikler’in başı, Îsâ’nın Petrus aracılığıyla vekili ve Roma piskoposudur. Ortodokslar arasında yetkileri en geniş piskoposlara ise patrik ve metropolit unvanları verilir. Özellikle reform kaynaklı bazı kiliseler ibadet için özel din adamlarının varlığını gerekli görmezken, çoğu kiliseler, kökenini Yeni Ahid’e çıkardıkları din görevlilerini kilisenin varlığı için zorunlu sayar. Katolik ve Ortodoks kiliselerine göre din adamlarının görevleri ve hiyerarşisi ilk havârilerden günümüze kadar değiştirilmeden gelmiştir; bugünkü hiyerarşisi de dünyevî kurallara göre belirlenmiş olmayıp “luro divino”ya (ilâhî karara) dayanır. Protestanlar ise din adamlarının kutsiyetine inanmazlar. Onlara göre Yeni Ahid’de birtakım görevlilerden söz ediliyorsa da tarihî şartların gerektirdiği durumlara göre bu görevlileri değiştirme imkânı her zaman vardır. Bununla birlikte Protestan kiliselerinin bir kısmı (Calvinciler, İsveç Lutherciliği ve Anglikan kilisesi) geleneksel din görevlileri anlayışını herhangi bir kutsiyet atfetmeden uygulamaktadır (bu konuda daha fazla bilgi için bk. Mehmet Aydın, “Hıristiyanlık”, DİA, XVII, 350, 351, 352).

Kur’an’da Hıristiyan din adamlarından bazı erdemleri ve özellikle tevazuları sebebiyle olumlu biçimde söz edildiği görülürse de (Mâide 5/82), ruhbanlık anlayışı ve bu kavramın peygamber olmayan kişilerin ilâhî yetkilerle donatılmış gibi gösterilmesine alet edilmesi tasvip edilmez. Nitekim bu âyette ruhbanlarca istismar edilen dinî otoritenin Hıristiyan toplumu üzerindeki olumsuz etkilerine işaret edilerek Yahudilerin rabbileri kutsallaştırması gibi Hıristiyanların da zamanla Îsâ’yı ve rahipleri kutsallaştırdıkları belirtilmiştir. Ayrıca Kur’an’da, ruhbanlığın aslında Hıristiyanlıkta bulunmayıp sonradan ihdas edildiğine işaret edilmiş, fakat Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için bazı Hıristiyanlarca başlatılan bu hareketin gereğinin yerine getirilmediğine dikkat çekilmiştir (Hadîd, 57/27; Mustafa Sinanoğlu, “Hıristiyanlık”, DİA, XVII, 365).