İslamcıların Kürtlükle imtihanı

Ömer Altaş

VAN 11.08.2015 11:39:11 0
İslamcıların Kürtlükle imtihanı
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bir kişi Müslümansa sadece Müslüman’dır.

Bu savı, herkes anlasın diye, anlam kaybını göze alarak popüler kültürün diline tercüme edelim:

Bir İslamcı sadece İslamcıdır.

Zira İslamcılık; “oluşun” başlangıç noktası hükmü ile gelir. İslamcılık; barışın, özgürlüğün ve isyanın son ufuk çizgisi olarak kendini kodlar.

Bu nedenle bir İslamcı karakter sonrada başka bir ideolojiye geçiş yapmaz.

Ne Hristiyan ne Budist olur.

Önce İslamcı sonra Türkçü bulunmaz.

Sonradan Alevi, Solcu ya da ırkçı olan İslamcıya tanık olunmaz.

Dini ıstılahla, bir İslamcı, yakinen iman ettiği için “kâfir” de olmaz.

Bir İslamcı en fazla günahkâr olur.

Ama gördük ki, ülkenin sıcak sürecinde, bazı İslamcılar Kürtçü oldu!

Bu nedir?

Bazı maslahatlardan dolayı mayınlı konuya girmeyi ertelemiş olsak da irdelemeye değer bir sosyal-psikoloji bu: Kürtçü İslamcılar.

Oysa başlangıçta İslamcıların ortak kararı şuydu:

“Milliyetçilik kötüdür, etnik referanslar cahiliye âdetidir.”

Ama son yıllarda İslamcılardan bazıları, aşamalardan geçerek, yeni bir kanaat edindiler:

Önce, “Kürt milliyetçiliği gerekli” oldu.

Sonra, “Kürt milliyetçiliği iyi”.

Ardından Kürt milliyetçiliği temel referans oldu.

Bu tutum, Milliyetçi Kürt hareketlerinin değil bazı eski İslamcıların geldiği yeri tarif ediyor.

Yani 80- 90 kuşağının bazı şuurlu Müslümanlarını; kendi tabirleriyle muvahhitleri, inkılapçıları, ümmetçileri.

Demek ki onlar, bu süreçte, olguları sıraya koymayı, eklektizmi öğrendiler!

İslamcılığın önüne Kürtlüğü koyabilme yeteneği kazandılar!

Cudi kadar Kürt, Hira kadar İslamcı olmayı becerdiler!

Kürtlerin çoğunluğunun, HDP’ye verdiği oyun anlamı etraflıca tahlil edildi. HDP Meclis'e girdi. Yeni Türkiye sürecinde çok önemli bir aşama daha kat edildi. Bu demokratik ve gerekli bir olay.

HDP’nin meclise taşınması; aynı zamanda Türkiye İslamcılığının bir başarısıdır.

Bu terakkiye, İslamcı referanstan başka hiçbir ideolojinin takati yetmezdi.

İslamcılık olmasa güvenlikçi konsept devam eder, alternatif bulanamazdı.

İslamcılık öyle güçlü bir ideolojik hegemonya ile ülke sorunlarına el attı ki hiçbir güç önünde duramadı.

Gel gör ki, bazı İslamcılar avangart davalarını savunmak yerine kürtlük bilincinde PKK ile yarışa girdiler.

Türkiye siyasetindeki HDP ‘realitesi’, bazı İslamcıların yanlış istikametini doğru yapmaz.

PKK, HDP, DTK, KCK ve YPG gibi Kürtçü yapılarda bu anlamda çelişki yok. Yolları-yordamları başından itibaren belli.

Hatta muhafazakâr Kürtlerin, HDP’yi tercihi konjonktürel olarak olağan ve anlaşılır.

Peki, bazı İslamcılara ne oluyor?

Ne oldu toplumların nöbetçilerine?

Dağlar gibi, toplumsal psikolojiyi dengede tutan İslami yapılara?

Onları, Uhud’dan bu kadar çabuk ve zamansız indiren neydi?

Hangi bedele yenik düştüler?

Normalleşme iradesinin en zayıf anını kollayıp saldıran güçlerle neden birlikte oldular?

Anlaşılıyor ki, onlar davalarını bir ‘sıkışmış psikolojiye’ kurban ettiler.

Sonra da bu ‘ihaneti’ gerekçelendirmek için bin dereden su getirdiler.

Öyle ki, bugün bile demokratik İslami iradeye karşı herkesten daha çok düşmanlık yapıyorlar!

Düne kadar kınadıkları “Türk milliyetçilerinin” yüzüne bundan sonra nasıl bakacaklar?

Zamanında nice samimi İslamcıyı bile; “gizli Türk milliyetçisi”, “gizli Kemalist” olmakla suçladılar.

Nice dindar Anadolu insanı, onlar karşısında suçluluk psikolojisi içinde yaşadı. Kendinden şüphelendi.

Kendini anlatmaya çalışana hiç kimseye aman vermediler:

“Ben bir Anadolu insanıyım. Türküm ve Müslümanım. Anne-babamdan böyle gördüm böyle yaşadım. Başka bir şey duymadım, bilmem de. Devletimi, milletimi, dinimi, kitabımı her şeyden çok severim” şeklinde düşünen herkesi Cahiliye çukuruna attılar.

Öyle doğmuş öyle büyümüş nice “olağan”, Türkiye tipi, jeopolitik Türk milliyetçisini anlamaya çalışmadan tekfir ettiler.

“Sizin dininiz size bizim dini bize” dediler.

Sıradan bir Yörük köylüsü bile ırkçılıkla suçlandı.

İslamcı tezlerin toplum dışına itilmemesi için samimi-stratejik çabaları biliyor ve gerekliliğine inanıyoruz. Bu rafine iradeyi dışta tutarak; gelinen aşama böyle mi olmalıydı?

Birileri mücadele dolu geçmişlerini heba ettiler.

Şimdi kınadıklarından daha fazlasını benliklerinde yaşıyorlar.

Onlar, bölgenin netameli şartlarına rağmen ümmet perspektifinde sabit kalsalardı onur abidesi olacaklardı.

Ama yollarını değiştirdiler.

Şimdi Kürtçülüğü, ideolojik İslami zeminde kavramsallaştırmaya çalışıyorlar. IŞİD onlara can suyu oldu. PKK’nın IŞİD tiyatrosunun, bile bile etkin bir parçası oldular.

O hale geldi ki, Çözüm süreci başladığında moralleri bozulmuştu. Çözüm süreci başlayınca “günahları” deşifre olmasın diye gürültü çıkardılar. İçlerinden bazıları İsmail Beşikçi’lik yaptı; PKK’nın bağımsız Kürdistan ufkundan koptuğu tezini kulislerde umarsızca dile getirdiler. PKK, kendi tanımlarıyla “Kürdistanilikten” kopmuş gerici bir yapı oldu. Öcalan ise ruhunu Türk devletine sattı! Kürt İslamcılar işi öyle bir noktaya vardırdı ki silahlı mücadeleyi yürüten yapıları, barışa yanaştıkları için Kürtlüğe ihanet etmekle suçladılar. Amaçları kendilerine alan açmak olduğu için PKK’dan çok Kürtçülük yapmak onlara kader oldu.

Bakıyoruz, Kürtlerin yaşadığı bölgedeki kimi İslami yapılar nedense bir türlü denge tutturamıyor. Siyasal tercihleri daima aşırı oluyor. İfrat ve tefrit arasında başlarını bir oraya bir buraya vuruyorlar.

Oysa 1980 sonrasında dünya genelinde gündem olan; bağımsız, özgürlükçü, anti-emperyalist, anti-milliyetçi evrensel İslami hareketlerin Türkiye’de en büyük membaıydılar.

Bütün İslami yapılar içinde, asr-ı saadet bilinciyle, etkin bir şekilde yer aldılar.

Şimdi nasıl fotoğraf verdikleri umurlarında değil.

Önce bölge dışında kalan İslami hareketlerden koptular.

Sonra kalbi yarmışçasına niyet okudular. Hepsinin Türkçü olduğunu keşfettiler!

Kürt bölgesi dışında kalan herkese; -negatif ideolojik anlam yükleyerek- “Türkler” dediler.

İlk olarak, tam bu noktada kimliklerini, kaybettiler: Bölge dışında kalan herkesi ve her şeyi“Türklük” başlığı altına sıkıştırdılar.

Bu yargı, İslamcı terbiyeye rağmen göz göre göre olunca “hayâsız” olarak tanımlanmayı hak ediyor!

Eskiler, “insan önce hayâsını kaybeder” der. “Sonra her şeyini..”.

PKK vesayeti, zayıf kişiliklerini yere yıktı.

Ne onlarla “onurlu” bir mücadeleye girebildiler ne de onlar gibi TC ile yüzleşebildiler!

Ne sustular ne de hicret ettiler!

Sadece söylem düzeyinde en keskin çizgiyi savundular.

Doğal olarak altı boş söylemler onları PKK sahiline sürükledi.

Bakışları PKK’nın bakış açısı oldu.

Dilleri KCK’nın dili oldu.

Tepkileri YPG-H tepkileri ile aynı oldu.

Kurum ve kuruluşları PKK’nın kurum ve kuruluşları gibi faaliyet gösterdi.

Ortaya bu sosyoloji(!) çıktı.

İyi anlaşılsın diye bir daha vurgulayalım:

Onlar, her şeyiyle Kürt milliyetçileri ama devrimci İslamcılığı da kimseye bırakmıyorlar!

Her yerde en büyük düşman olarak İslamcı eski yol arkadaşlarını hedef gösteriyorlar.

Devşirme İstanbul İslamcılarının medyada yaptığı gibi, İslami hareketin bütün kodlarını PKK siyasetine satıyorlar.

Bu 5. zindandan kurtulmalılar.

Nefislerini cahiliyeden arındırmalılar.

Bölgedeki çetrefilliğin ve zorluğun herkes farkında. Ama eskiden İslamcılık demek dirayet demekti.

Bazı eski İslamcı simalar, son süreçte Kürtçülüğe teslim olarak hayal kırıklığı yaşattılar.

Gelişmeleri nahak yorumladılar.

Özcesi, hak ve hürriyet savaşçısı olunur ama Kürtçü olunmaz.

Bölge İslamcıları PKK’ya rehin verdikleri ruhlarını geri almalı.

Özgürleşmeliler.

Gerici-alt bir referansa sarılmamalılar!

Ama onlar İslami referansı bölgede yalnız bıraktılar.

Kürtleri, PKK ile baş başa bırakan en önemli sosyal etkenden biri oldular.

Bundan böyle MHP’yi hiç kınayamayacaklar. Demek, “İnsanlar MHP’ye nasıl oy verir” öyle mi?!

CHP’yi, Kemalizm’i kınamaktan vazgeçmek zorunda kalacaklar.

Sürecin kendilerini daha nereye sürükleyeceğini kontrol edemeyecekler.

Sözlerinin anlamı kalmadı.

Artık, ‘İslamcı” kimliği ile konuşmayı, röportaj vermeyi, TV’lerde açık oturumlara katılmayı bıraksınlar. Sadece; Kürt düşünür, Kürt aktivist, Kürt STK başkanı vs. gibi sevdikleri dili kullansınlar.

Paralel ’in İslamcıları, eski düzen İslamcıları ve Kürtçü İslamcılar İslami siyasetten koptular.

Görülüyor ki, bu ülkede İslami hareket , bu 3 alil unsuru bünyeden atarak yoluna devam edecek.

Kürt İslamcıları, Türklük ve Türk milliyetçiliğine karşı geliştirdikleri tüm argümanlara, bundan sonra Kürtlük ve Kürt milliyetçileri olarak kendileri muhatap olacak!

İroniye bakın ki; Kürt İslamcılar, “cahiliyeden arının” tebliğine muhatap olacaklar.

Doğası gereği, bir İslamcı sadece İslamcıdır.

Bir İslamcı, başka bir ideolojik duruş sergiliyorsa o duruşun esas kaynağı “dava” değildir.

Bir İslamcı Kürtçü olduysa, onun derdi, “Kürtlük” değildir!