İslam adına Müslüman katliamı!

Abdülhamit Bilici

VAN 23.10.2013 11:56:05 0
İslam adına Müslüman katliamı!
Tarih: 01.01.0001 00:00

Vefatının 10’uncu yıldönümünde rahmetle andığımız Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, problemleri iç-dış günah keçilerine yükleyip kendini temize çıkarmak yerine, kendi sorumluluğumuzla yüzleşmeyi öneriyordu: “Dünyadaki Müslümanları düşündüğümde ilk sorum şu olur: Acaba hak ettiğimiz kaderi mi yaşıyoruz, yoksa mağlubiyetlerimiz konusunda hep başkaları mı suçlu? Eğer biz suçluysak ki, ben bu kanaatteyim, yapmamız gereken neyi yapmadık yahut yapmamamız gereken neyi yaptık?”

İslam tarihinin önemli başkentlerinden Şam, Kahire ve Bağdat bugün kaosa teslim. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu şehirler, insanların yarınından emin olmadığı, her an bir köşesinde bombaların patladığı merkezlere dönmüş durumda.

Sevinç ve kardeşlik zamanı Kurban Bayramı’nda bile Bağdat’tan gelen ve 10 yıldır kanıksadığımız acı haberler değişmedi: “Bağdat kanlı bir saldırıya daha sahne oldu. Bir kafeteryaya düzenlenen intihar saldırısında 52 kişi öldü, 40’tan fazla kişi yaralandı. Şiilerin yoğun olarak yaşadığı El Amil semtindeki kafeye giren bombacı, üzerindeki bombayı patlattı. Saldırı henüz üstlenilmedi. Ölü sayısının artabileceği belirtildi.”

Bayram boyunca yaşanan benzer saldırılarda ölenler 200’ü geçti. Her patlamada en az 40-50 insanın hayatını kaybetmesi artık çok rutin. Ne kurbanlarla ilgili en küçük detay var ne de bu kadar insanı katleden caniler hakkında. Saldırının yapıldığı semtten, ölenlerin Sünni mi, Şii mi olduğu tahmin ediliyor. Bir de bazen bir örgüt adı açıklanıyor. Normal bir ülkede bir tanesi yıllarca tartışılacak hadise, bir günde olup bitiyor. Bir kriminal incelemenin yapılıp yapılmadığı, hayvan itlaf edilir gibi insanların katline niçin izin verildiği, niçin önleyici bir çalışma yapılmadığı, bu katliamları yapanların kimlikleri, ülkeleri, nedenleri; yabancı işgalcileri hedef alıyorlarsa çarşı pazardaki Iraklıları niye öldürdükleri gibi soruları ne soran var, ne merak eden. Vahşeti etraflıca ele alan bir çalışma da yok.

Tıp dergisi Lancet’in, toplayabildiği bilgilerle yaptığı bir analiz, birkaç saniye duyup geçtiğimiz intihar saldırılarının korkunç yüzünü gösteriyor. Sadece 2003-2010 arasında 1.003 intihar saldırısı yapılmış. İslam adına bu saldırıları düzenleyenler, işgal güçlerini öldürüp cihat yaptıkları, cennete gidecekleri şeklinde yönlendirilseler de netice vahim: Saldırılarda 12 bin 284 Iraklı hayatını kaybederken, sadece 200 yabancı ölmüş. Ölen sivil Iraklı sayısı, yabancıların 60 katı. Yaralananlar on binlerce.

Ölen yabancılar isim isim, ülke ülke biliniyor ama yerliler sadece isimsiz bir istatistik. Genel profil olarak intihar saldırılarını gerçekleştirenlerin yaş ortalamasının 22 olduğu söyleniyor. Bir kısmı yerli, bir kısmı başka ülkelerden gelen bekâr, Sünni gençler. İçlerinde öğrenci de var, taksi şoförü de.

Hem sivilleri hem kendini öldürmek gibi bir cinnet içindeki bu gençlerin düşünce dünyaları, motivasyonları hakkında Time dergisi ilginç bir haber yapmıştı. Doğruluğundan emin olmak zor olsa da ilginç detaylar vardı. Ebu Musab el Zarkavi grubu üyesi Mervan, komutanından sonbahardaki saldırı için düşünüldüğünü duyunca “en mutlu günüm” demişti. 11 kardeşten biri olan Mervan’ın babası Felluce’de orta halli bir işadamıydı. Saddam’ı sevmiyordu. Ama devrilmesinin ardından Amerikalılar ülkeden ayrılmadığı için abisi gibi o da örgüte katılmıştı. Mahallesindeki okulda yapılan gösteriye ABD askerlerinin ateş açması sonucu 12 kişinin ölümü de kararında etkili olmuştu.

Direnişe katılan her Iraklı gibi ailesiyle bağını kesen Mervan, intihar saldırısı yeri ve günü belli olunca onları veda için arayacaktı. Örgütü, alkol, müzik ve Batı etkisine karşıydı. İslam, şehitlik ve Irak’a hâkim olmak için savaşıyordu. İntihar saldırısı, ciddi disiplin ve ruh hazırlığı gerektiriyordu. Bunun için liderlerin konuşmalarını dinliyor, kitap okuyor, eski saldırı görüntülerini izliyordu. Emir beklerken bazıları cennete götüreceği 70 kişilik listeyi hazırlıyor, bazısı kendi mezarını kazıyordu. Mervan, bombanın etkisiyle buharlaşmayı arzuluyordu. Iraklı yetkililer, elleri patlattığı arabanın direksiyonuna kelepçelenmiş veya ilaç verilerek bu işe sokulmuş eylemcilere rastladığını söylese de Mervan bunları inkâr ediyor. Düşmana korku salmak için terörü meşru gördüğünü ayetlerle izah ediyor. Tercih hakkı yoktu ama ona kalsa hedefi, araba ile ABD ve Irak askerlerine saldırmaktı. Masum insan ölmesin diye dua ediyordu ama onlar da cennete gideceği için çok dert etmiyordu.

İşte yürek yakan tablo: Bir yanda genç yaşta kafası yıkanıp, ölüm makinası haline getirilen gençler. Diğer yanda İslam adına katledilen Müslümanlar. Ve dünya çapında imajı karartılan İslam. Fethullah Gülen Hocaefendi gibi Müslüman alimler, her fırsatta "Müslüman terörist olamaz, terörist de Müslüman olamaz" dese de İslam coğrafyasının birçok yerinde bu cinnet hali yayılıyor malesef. O halde 'Bilge Kral' Aliya İzzetbegoviç'in kritik sorusunu kendimize soralım: Yapmamız gereken neyi yapmadık yahut yapmamamız gereken neyi yaptık?