IŞİD SONRASI IRAK VE FEDERALİZM TARTIŞMALARI

DEĞİŞİME YÖNELİK İHTİMALLER

VAN 15.03.2017 10:38:14 0
IŞİD SONRASI IRAK VE FEDERALİZM TARTIŞMALARI
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bölgesel federalizm, birçok toplum lideri ve siyasetçinin, Bağdat’taki merkezi hükümet sisteminin giderek daha da aksadığı yönündeki algısı neticesinde uygulanabilir bir seçeneğe dönüşmüş bulunuyor. Bazılarına göre, federal hükümetle ilgili eyaletler arasında, ikisi arasındaki ilişkilerin seyrinde bir değişikliği gerektirecek derecede büyüyen bir ayrışma yaşanıyor.
Dünya Bülteni 
Saad Aldouri
Irak ordusunun DEAŞ’ın batı Musul’da işgal altında tuttuğu son mahallelere girmeye başlamasıyla Irak hükümeti, devlet destekli milis güçlerinin ve uluslararası koalisyonun desteğiyle, örgütü yenilgiye uğratmaya daha çok yaklaşıyor. DEAŞ’ın yenilgisi yaklaştıkça, Irak’ta yönetimin ve siyasi uzlaşmaların geleceği konusundaki tartışmalar da kızışıyor. Bölgesel federalizm, son yıllarda çok hassas bir mütalaa konusu olmaktan çıktı ve giderek ülkedeki siyasetçilerin dahi ciddi şekilde değerlendirdiği bir ihtimale dönüştü.
2005 yılında yeni Irak anayasasının kabulünden itibaren, bölgesel federalizme dair tartışmalar ciddi bir ivme kazandı. Ülkenin jeopolitik yapısında artan derecede kırılmalar gerçekleşmesiyle birlikte tartışma, belli siyasetçiler ve hiziplerin arasında iyice revaç buldu. Hem Sünni nüfusun hem de Şii nüfusun ayrı ayrı yoğun olduğu Basra, Diyala ve Ninova gibi bölgeler de dahil olmak üzere, ülke genelinde bölgesel federalizm çağrıları yapılmış bulunuyor.
Ancak Irak’ta bölgesel federalizmin tesis edilebilmesi için evvela merkezi hükümetle ülkenin 19 eyaleti arasındaki ilişkinin çok ciddi şekilde baştan müzakere edilmesi gerekiyor. Böyle bir süreç nihayetinde, resmi kararlar alabilme iktidarını ve kaynakları devredebilmek için, bölgelerle etkin ilişkiler geliştirebilecek güçlü bir merkezi hükümete bakıyor. Bu ise son senelerde görülmediği için ülkeyi şu anda karşı karşıya olduğu büyük yönetişim sorunlarına sürükleyen şeydi zaten.
BİR ÇÖZÜM OLARAK BÖLGESEL FEDERALİZM
Bölgesel federalizm, birçok toplum lideri ve siyasetçinin, Bağdat’taki merkezi hükümet sisteminin giderek daha da aksadığı yönündeki algısı neticesinde uygulanabilir bir seçeneğe dönüşmüş bulunuyor. Bazılarına göre, federal hükümetle ilgili eyaletler arasında, ikisi arasındaki ilişkilerin seyrinde bir değişikliği gerektirecek derecede büyüyen bir ayrışma yaşanıyor. 2003’ten beri artıp azalan derecelerde seyreden sosyal ve siyasi çatışma, Irak’ın devlet sistemine olan güveni zedelerken eyaletlerle federal hükümet arasındaki ilişkinin köklü bir şekilde yeniden düzenlemesine dair bir ihtiyaç olduğu düşüncesinin iyice kuvvet kazanmasına sebep oldu.
Bu ayrışmayı belki de en güzel özetleyen durum, DEAŞ’ın Haziran 2014’te Musul’u istila etmeyi başarmasıydı. Bu gerçekleşirken, Ninova eyaletiyle dönemin Başbakanı Nuri el-Maliki’nin arasındaki münasebet dibe vurmuş vaziyetteydi. Bu gelişme, Maliki’nin iktidarını daha da merkezileştirme ve iktidar tekeli oluşturma çabalarının karşısında yaşanan hayal kırıklığının bariz bir işareti ve Maliki’ye bir tepki olarak görüldü.
Belli gruplar, eyalet meclisi üyeleri ve siyasetçiler, Bağdat’taki merkezi hükümeti önemli altyapı ve yatırım projeleri geliştirmek için gereken kaynakları ve desteği sağlama konusunda yetersiz görüyor. Özellikle yakın zamanda DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerde yaşayanlardan bazıları, merkezi hükümetin, diğer bölgelerdeki DEAŞ mücadelesini öncelemeye devam ettiği için, şehirlerin ve kasabaların yeniden imar edilmesi konusunda çok ağır davrandığını düşünüyor. Bazı siyasi temsilcilere göre, eyalet genel meclislerine yeteri kadar yetki verilmemesi, bu tür bölgelerin yeniden inşasına başlamalarına engel oluyor. Selahaddin Valisi Ahmed Abdullah el-Ciburi geçtiğimiz günlerde, Tikrit’teki imar projelerinin başlamamasına Tikrit’in DEAŞ’tan kurtarılmasından sonra işleri ağırdan alan bakanlıkların ve federal dairelerin sebep olduğunu söyledi.
FARKLI GRUPLARIN FARKLI FEDERALİZM TALEPLERİ OLABİLİR
Son aylarda, Üsame en-Nüceyfi gibi önde gelen Sünni siyasetçiler, Ninova eyaletine daha büyük yetkiler vermek niyetiyle kendi yetki devri planlarını duyurdular. Ancak bu örnek, diğer eyaletlerin de karşı karşıya kalacağı bir meselenin varlığını gösteriyor: Eyaletlerin farklılık arz eden demografik yapıları, bizzat bu eyaletlere güç ve yetki devriyle ilgili bir zorluk çıkarıyor. Sadece Musul’a ve Ninova eyaletine bakarsak, bu bölge Kürtler, Yezidiler, Hıristiyanlar ve Türkmenler gibi bir dizi farklı etnik ve dini grubu barındırıyor ve bu gruplar, çoğunluğu teşkil eden Sünni Arap nüfusun liderlerinin teklif ettiğinden farklı bir yetki devri düzenlemesi talep edebilirler.
Halkın merkezi hükümetin adaletsiz bulduğu uygulamaları yüzünden giderek daha büyük bir hayal kırıklığına saplandığı Basra’da, bölgesel federalizm için benzer kampanyalar zaten yıllardır devam ediyor. Basra, ülkenin başlıca petrol ihraç merkezi olmasına rağmen, çok sayıda Basralı, devletin birçok vaadini yerine getirememiş olmasından ve petrolden elde ettiği gelirin belli bir kısmını büyük ihtiyaç duyulan altyapı projelerine aktarmamasından dolayı kendisini mağdur hissediyor. Bu durum da bölge sakinlerinin Basra’yı yarı-özerk bir bölgeye dönüştürme çağrısında bulunmalarına yol açtı; nitekim konuyla ilgili bir halk oylaması yapmaya yönelik bazı teşebbüslerde bulunuldu bile. Basralılar, Seçim Kurulu’ndan 2015 yılında izin aldıktan sonra halk oylaması yapabilmeyi umuyorlardı, fakat çabaları henüz bir netice vermedi.
ALTERNATİF YÖNETİM MODELİ ARAYIŞLARI
Bütün bunlar halk tabanındaki, devletin başarısız olduğuna dair yaygın kanaate işaret ediyor ve yönetimi daha da yerelleştirebilmek için bölgesel federalizm gibi alternatif modellere ihtiyaç duyulduğu düşüncesini kuvvetlendiriyor.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), daha büyük bir bölgesel federalizm fikrini destekleyenlerin nezdinde, böylesi bir düzenlemenin faydalarına örnek teşkil ediyor. IKBY’nin kendi kaynaklarını, sanayiini ve altyapısını kontrol ediyor olması, Nüceyfi gibi siyasetçiler tarafından, merkezi hükümet kontrolüne ideal bir alternatif olarak gösteriliyor. Ancak bu istikamette çalışanlar, IKBY ile Bağdat’taki merkezi hükümetin ilişkilerinde yaşanmış olan sıkıntıları görmezden geliyor.
Bağdat ve Erbil arasında gerilen ilişkiler, bütçe ödenekleri ve tartışmalı bölgeler konusunun derin görüş ayrılıklarına sebep olmasıyla, her iki entitenin de çalışmalarının altını oydu. IKBY tarzı yarı-özerk sistemi destekleyenlerin ortaya koyduğu görüşlerden birine göre, merkezi hükümetin zayıflığı bölgenin işine geliyor. Ancak hakikat bunun tersi: Etkili bir federal hükümet, yönetim yetkilerini devretmek ve bölgelere destek sunabilmek için daha hayırlı olacaktır.
DEĞİŞİME YÖNELİK İHTİMALLER
Eyaletlere daha çok yetki devredilebilmesi için bir takım yasaların önceden geçirilmiş olduğunu hatırlatmakta fayda var. Mesela Irak anayasasının 21. maddesinde yapılan ve Haziran 2013’te kabul edilen değişiklikler, Irak’ın eyaletlerine, eyaletlerdeki hükümet birimlerinde çalışan memurların tayin süreçlerinde tam kontrol sahibi olma, her bir eyaletteki askeri faaliyetlerle ilgili eyaletlerin valileriyle merkezi hükümet arasında otorite paylaşımı gibi daha önce görülmemiş seviyede yetkiler verme maksadı taşıyordu. Ancak bu değişikliklerin bir çoğu, işe yarar şekilde fiiliyata intikal etmedi.
Haydar el-İbadi başbakan olur olmaz, daha geniş bir adem-i merkeziyet uygulamasına desteğini açıkladı ve eyaletlere bir sene içinde daha büyük yetkiler devretmeyi vaat etti. Ancak bu reform vaatleri de bir kez daha tam olarak hayata geçemedi. Bunun temel sebeplerinden biri, başbakanın zayıf konumu ve meclisten yeni yasa geçiremiyor oluşu. Eski Başbakan Maliki gibi güçlü siyasi figürler ve onların müttefikleri, bu tarz büyük reformların önünü kesiyor.
Merkezdeki iktidarın dağıtılması, yerelleştirilmesi ve bölgesel federalizmin gerçekleştirilebilmesi için, Bağdat’taki federal hükümette ciddi değişikliklerin yapılması gerekiyor. Bunun gerçekleşebilmesi için de karar alma mercilerine yönelik güven kaybının tamiri gerekiyor.
STATÜKONUN DEVAMI İMKANSIZ
Eyalet meclislerine önemli ölçüde yetki devredilmesine yönelik, adem-i merkeziyet eksenli bir dizi yasa çıkarıldı. Ancak bu çıkarılan yasalar çoğunlukla göz ardı edildi. Dolayısıyla bu durum, adem-i merkeziyet istikametinde reform yapma ve ilgili yasaları uygulama konusunda kararlı, güçlü bir federal devletin, böylesi tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesindeki en esaslı unsur olduğu savını güçlendiriyor.
DEAŞ sonrası ortamda siyasi statükonun devam edemeyeceği açıkça ortaya çıkmış bulunuyor. DEAŞ’ın son üç yıldır Irak topraklarında varlık gösterebilmesi, ülkedeki yönetim yapılarının başarısızlığının belirtilerinden biri. Uygulanabilir bir çözümün bulunabilmesi için, hem yerel düzeyde hem de eyalet ve devlet düzeylerinde tüm Iraklı unsurların dahil edileceği yeni bir müzakere sürecinin yaşanması gerekiyor.
Bu da bizi çok temel bir sonuca ulaştırıyor: Siyasi yelpazenin genelinde bir anlaşmaya varılamaması durumunda, Irak’ta kurulacak bir federal devlette bölge veya eyalet düzeyinde bir yetki devri gerçekleştirilmesi mümkün değil.
Mütercim: Ömer Çolakoğlu
[Irak konusunda uzman olan Saad Aldouri, Chatham House’ın Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) Programı’nda araştırma asistanıdır]