İş dünyası Van’da buluştu

Van’da, Dostluk Grubu ve DOĞUSİFED organizasyonunda, “İş Dünyası Van Buluşması” konulu toplantı düzenlendi.

VAN 5.10.2019 10:15:38 0
İş dünyası Van’da buluştu
Tarih: 01.01.0001 00:00

Bir otelde düzenlenen toplantıya TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) Başkanı Necdet Takva, DOĞUSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Suat Çiftçi, Dostluk Grubu Başkanı Mehmet Avcı, iş insanları ve ekonomi alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. Toplantıda konuşan  Van Dostluk Grubu Başkanı Mehmet Avcı, toplantının hayalini kurduklarını ve bugün bu hayali gerçekleştirdikleri için mutlu olduklarını belirtirken, Doğu Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (DOĞUSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Suat Çiftçi, ortak akıl ve uzlaşı kültürüne dikkat çekti. TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan'ın kalkınmaya ilişkin yaptığı konuşmanın yanı sıra Van TSO Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva, Van’ın ekonomik değerlerine vurgu yaptı. Toplantıda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski de bir çok konuya değindi.

"TOPLANTIYI VAN'DA YAPMA HAYALİ"
Programın açılış konuşmasını yapan Van Dostluk Grubu Başkanı Mehmet Avcı, yaklaşık 2 yıl önce TÜSİAD ile birlikte Van'da bir toplantı yapma hayali kurduklarını ifade etti. Avcı; “Hayalimizi gerçekleştirmek için defalarca bu konu ile ilgili girişimlerde bulunduk. TÜSİAD yönetim kurulu, davetimizi kırmayarak Van'da bir toplantı yapma kararı aldı ve bugün memleketimize adeta bir çıkarma yaptılar. Bunun için çok gururluyuz. Bu gün gerçekleştiriyor olduğumuz program Van ve bölge ekonomisi için büyük önem taşımaktadır. Ekonomide, kalkınmada, sosyal ve kültürel faaliyetlerde ilerlemek, büyük oranda güvene dayalı bir şekilde gerçekleşmektedir. Bu gün dünyanın saygın iş STK’larından biri olan TÜSİAD’ın yönetim kurulu toplantılarını Doğu Anadolu’nun kalbinde, yani memleketimizde yapıyor olması herkese, Van'ın güvenli bir şehir olduğunu, yatırımların ve organizasyonların rahatlıkla yapılabileceğini göstermektedir. Türkiye’nin kalkınması için en az kalkınmış bölgelere yoğunlaşmanın büyük önem taşıdığını belirtmek istiyorum. Batıda teknoloji, bilim, sanat, küresel entegrasyon konuşulurken Doğu Anadolu’da halen büyük oranda işsizlik, çocuk yaşta evlilik, terör olaylarını konuşmaktayız. Yatırımları doğrudan buralara getirme olasıklarının düşük olduğunu gördüğümüz için dolaylı yatırımların sağlanacak güven ve girişimlerle olabileceğinin kanaatindeyiz. Bugün buradan TÜSİAD'ın kamuoyuna vereceği mesajların yatırım ve girişimlere öncülük edeceğine inanıyor, memleketimiz ve bölgemiz için hayırlı olmasını diliyoruz” şeklinde konuştu.

ORTAK AKIL VE UZLAŞI KÜLTÜRÜ  
Doğu Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (DOĞUSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Suat Çiftçi, ortak akıl ve uzlaşı kültürüne dikkat çekti.
Bölgesel kalkınma için bunun önemli olduğunu ifade eden Çiftçi, şunları söyledi:
“Bölgemizin ihtiyacı olduğuna inandığımız iki temel unsuru hatırlatmak isterim. Bunlar, kardeşlik hukukunun geliştirilmesi ve ekonominin güçlendirilmesidir. Ülkemizde, bölgeler arasında ciddi bir gelir dağılımı sorunu olduğu hepimizin malumudur. Van'ın da dahil olduğu TRB2 bölgesinde Van, Muş, Bitlis ve Hakkari’de kişi başına düşen Gayrı Safı Milli Hasıla yıllık 3 bin 500 dolar iken, buna karşın Marmara'da kişi başına düşen Gayrı Safi Milli Hasıla ortalama 24 bin dolardır. Yani, ülke ortalamasının en dip noktasındayız. Sosyoekonomik gelişmişlik açısından 76. sıradayız. Yaşadığımız coğrafyada, sorunlarımızın temelinde zayıf uzlaşı kültürünün yattığını düşünüyoruz. Ülke olarak, son zamanlarda ciddi bir süreçten geçtiğimizi biliyoruz. Dün olduğu gibi, bugün de bu zor süreçleri hep beraber, ortak akıl ve uzlaşı kültürü temelinde, evrensel değerler çerçevesinde; Güçlü Demokrasi, Güçlü Ekonomi ve Güçlü Toplum ilkesi ile aşabileceğimize inanıyoruz.”  

YATIRIMLAR SÜRMELİ
Çiftçi, şöyle devam etti:
“Son yıllarda bölgemizde yapılan duble yollar, tüneller, bölge hastaneleri ve benzeri çok ciddi kamu yatırımlarının yapıldığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Fakat önerimiz, bu yatırımların artarak devam etmesidir. Son söylediğim, ilk söylediğim olsun. Yapılacak iki şey; kardeşlik hukukunun geliştirilmesi, ekonominin güçlendirilmesidir.” 

YEREL YÖNETİMLERİN ÖNEMİ

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan da yaptığı konuşmada kalkınmanın yerelden başlatılması gerektiğine inandıklarını belirterek, şunları söyledi:
“TÜRKONFED olarak, bölgelerarası gelir adaletsizliğinin giderilmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın yerelden başlayacağına inanıyoruz. Bu noktada Van, zengin tarihi ve kültürel geçmişi ile dinamik ticaret hayatı sayesinde büyük bir potansiyel taşıyor. Fırsatların ortaya çıkmasının sağlayacağı kent ittifakları, Van’ın kalkınması ve rekabetçiliğini de pozitif etkileyecektir. Yerel yönetimlerin, yerel kalkınmada kilit aktörlerden biri olduğunu da ayrıca hatırlatmak isterim. Yerel yönetimleri güçlendirmek, yerel kalkınmaya omuz vermek demektir. Bu noktada seçilmiş yerel yönetimlerin, hukukun güvencesi altında denetlenmesini sağlamak ve yasa dışı faaliyetlerin tespitinde, yargı yoluna başvurmak sosyal bir hukuk devletinin gereğidir. Sürecin toplumda adalet duygusunu güçlendirecek şekilde şeffaf ve hesap verir bir şekilde uygulanmasını sağlamak; Türk demokrasisinin geleneksel standartları ile millet iradesine saygının da temelidir.”      

TÜRKONFED’İN ÖNERİLERİ

Turan, çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:   
“• Özel sektör ve kamuda kurumsallaşma seviyesinin artırılması. Kurumlarımızın bağımsızlığı kadar liyakate dayalı, şeffaf ve hesap verir bir yönetim anlayışını tesis edilmesi…
• Verimlilik esaslı, yüksek teknoloji kullanımı ile yüksek katma değerli üretim ve yine yüksek katma değerli markalı ihracat ile rekabetçilik gücümüzün artırılması…
• Doğu ile batı arasında 4 kata ulaşan gelir dağılımı dengesizliğini azaltacak, kalkınma odaklı kapsayıcı politikalarının geliştirilmesi…
• KOBİ’lerin sürdürülebilir büyümesi için finansmana erişim başta olmak üzere ödeme ve tahsilat sorunlarının çözülmesine yönelik yasal altyapının hazırlanması…
• Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ile AB’ye tam üyelik perspektifinin güçlü, kararlı bir şekilde devam etmesi…
• Toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliği temelinde hayatın her alanına kadınların aktif ve etkin katılımının sağlanması…
• Eğitim ve yargı başta olmak üzere yapısal ve ekonomik reformları hayata geçirilmesi... Ne yaparsak yapalım; kapıları açan anahtar hukukun üstünlüğüdür.” 

“BATIDAN DESTEK GÖREMİYORUZ”

Van TSO Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva, yaptığı konuşmada Van’ın ekonomik değerlerine vurgu yaptı.
Van’ın iş insanları olarak Türkiye’nin batısından gerekli desteği göremediklerini, aksine bu desteği İran ve Irak’ta yaşayan insanlardan gördüklerini belirteren Takva, şöyle konuştu:  
“Van şehri, dünyanın en güzel şehirlerinden biridir. Tarihte 5 kez yerle bir olmasına rağmen, bugün nüfusu itibari ile Türkiye’nin 19. büyük şehridir. Küçükbaş hayvan varlığı ile Türkiye’nin ilk şehridir. Bugün, maden potansiyeli, canlı hayvan varlığı, mera büyüklüğü, jeotermal alanları, yıl içinde aldığı güneş rezervi, Dicle’yi besleyen su kaynakları ve tarihi mirası ile insanların, binlerce yıldır vazgeçemediği, yaşam alanı olarak seçtikleri kadim şehirler arasında yerini almıştır. Bugün itibari ile ekonomik performansı, TÜİK’in açıkladığı verilere göre, Ülkemizin 81 vilayeti içerisinde, son sıralarda yer almaktadır. İşlenmemiş iktisadi potansiyeli, genç nüfusu, tarihi değerleri, dünyanın en büyük doğalgaz ve üçüncü büyük petrol rezervine sahip İran İslam Cumhuriyetine 90 km’lik mesafede olmasına rağmen geçmişin ihtişamını bugüne taşımada, derin bir ironi ile karşı karşıya kalmıştır. Genel Ülke ekonomisine bağlı olarak, şehrimiz ve bölgemiz, yaşanan olumsuzlukları en derin şekilde hmiş, büyük gayretler göstermesine rağmen, zenginleşme yönünde bir sonuç alamamıştır. Bizler Van Ticaret ve Sanayi Odası olarak; ülke genelinde ekonomik anlamda ileri seviyelerde olan ve sanayisi gelişmiş birçok ilimize ziyaretler gerçekleştirerek, iş dünyasını kentimizin ekonomik kalkınması yönünde sorumluluk almaya davet ettik. Hükümet temsilcileri başta olmak üzere ekonomik kalkınmadan sorumlu birçok kurum ve kuruluş ile ilişkiler geliştirerek, özelde kentimizin genelde bölgemiz ve Ülkemizin ekonomisine, Van ili olarak katma değer yaratmayı hedeflediğimizi ve işbirliği yapmamız gerektiğini çokça dile getirdik. Ancak bu çağrılarımıza en anlamlı cevabı; İran İslam Cumhuriyeti yetkilileri ve halkı başta olmak üzere Irak Kürdistan Bölgesinde yaşayan insanlar karşılık verdi. Ülkemizin batısından bu çağrımıza anlamlı bir desteği ve sahiplenmeyi ne yazık ki göremedik. Sizlerin bugün burada olmasının, bu çağrımıza değer katacağını umuyoruz. Bizler hiçbir yatırımcının, zarar edeceği, duygusal yaklaşımlara dayalı girişimleri doğru bulmuyoruz. Bu yaklaşım, çok konuşulan ancak sıradan bir fantezinin ötesine geçmeyen bir bakış açısına hizmet eder. Öncelikle, şehrimizin potansiyellerini keşfetmelisiniz. Sizlerden ilk beklentimiz budur. Ve inanıyorum ki burada bulunan herkesin mutlaka, karlı bir yatırım kararı alabileceği bir potansiyelimiz vardır. Sizlerden ricamız; tarihin, medeniyetin, güneşin kenti olan Van’ın farkına varmanızdır. Van ili bugünkü durumu hak etmiyor. Van Ticaret ve Sanayi Odası olarak, yapılacak tüm yatırımlara destek olacağımızı ve tüm imkânlarımız ile arkasında duracağımızı belirtmek isterim. Sizlerin de desteği ve samimi iş birlikleri ile yapacağımız küçük dokunuşlar, Ülke genelinde sosyal bütünleşme başta olmak üzere ve sonuçta sağlanacak ekonomik entegrasyon ile daha güçlü bir Türkiye’yi ve daha huzurlu bir Doğu Anadolu’yu birlikte inşa edebiliriz.”

VAN’IN GENEL FOTOĞRAFI
 

Açılışın son konuşmasını TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, yaptı.

Van’ın genel durumunu özetleyerek söze başlayan Kaslowski, şunları söyledi:
“Kentimiz 65’i 0-29 yaş grubunda olan nüfusu ile genç nüfus açısından Türkiye ortalamasının üzerinde. Eğitim başarı sıralamasına baktığımızda ise, Van ili Türkiye’de 75. sırada. Van’a baktığımızda, işgücüne katılım oranları düşük, işsizlik oranının ise ülke ortalamasından hayli yüksek olduğunu görüyoruz. İldeki genel ekonomik faaliyetin asıl odakları olan tarım ve hayvancılık dışarıda bırakıldığında, kentsel nüfus arasındaki işsizlik oranının çok daha dramatik boyutlarda olduğu görülüyor. Van’da, dış ticaret ve turizm, sınır kenti olması nedeniyle öne çıkıyor. Coğrafi konumu sonucu İran, Irak, Ermenistan ve Azerbaycan ile yakın olması çok büyük potansiyel getiriyor. Bu potansiyelin kullanılabilmesi için büyük çaba göstermeliyiz.”

“YAPISAL REFORMLAR GECİKMEMELİ”
 

Ekonomi ve sosyal refah için yapısal reformların öncelikli olarak ele alınması gerektiğine işaret eden Kaslowski, sözlerine şöyle devam etti:

“Bildiğiniz üzere hafta başında her sene Ekim ayı içinde yayınlanan ve gelecek 3 yılı için makro ekonomik tahminleri ve ilgili yapısal uyum politika ve önlemlerini içeren Orta Vadeli Plan, yeni ismi ile YEP kamuoyu ile paylaşıldı. İş dünyası yatırım yaparken orta ve uzun vadeye odaklanır. Yatırımlarını artırabilmek için istikrar ve güvene ihtiyaç duyar. YEP’de öngörülen 2020-22 dönemi milli gelir büyümesi, Türkiye potansiyel büyümesi civarında aynı zamanda beklentilerin üzerinde, yüzde 5 olarak öngörülmüş. Bu büyümeyi elde etmek için doğal olarak yine yüzde 10’lar düzeyinde özel sektör yatırımları öngörülmüş. İç ve dış talep; yatırım iştahını tetikleyecek durumda değil. Dış talep açısından, en büyük pazarımız olan Avrupa’dan gelen emareler iç açıcı değil. Dünyanın kalan bölgeleri açısından da dış ticarette büyüme beklenmiyor. Bu yapısal önlemlerin önceliklendirilmesi çok önemli. Hangi reform, hangi makro değişkeni nasıl etkileyecektir? Hangi reform nispeten daha önemli ve önceliklidir? Bunu iyi anlamamız gerekiyor. Yapısal reformlar asla gecikmemeli. Önceki yıllarda da programlarda güzel hedefler görmüştük. Maalesef yapısal tedbirler geciktiğinde bu hedeflere ulaşmak mümkün olmuyor. Sürdürülebilir kaliteli büyüme için eğitim, vergi ve işgücü piyasası reformlarını çok önemsiyoruz. Yeni programda yargı reformuna da yer verilmesi sevindiricidir. Yargıda uzmanlaşma ve hız önemlidir. Ancak yargı bağımsızlığının olmadığı durumda adaletten bahsetmek mümkün değildir. Her şeyden önce yargı bağımsızlığını güçlendirecek adımların atılmasını bekliyoruz.”  

DÖVİZ BORCU

Türkiye’nin var olan döviz cinsinden borcuna da değinen Kaslowski,

Şöyle devam etti:

“Mevcut koşullarda birikmiş finansal sorunlarımız büyüme üzerinde baskı yaratmaya devam edecek. Küresel koşullar ucuz finansmanı desteklediği ölçüde sorun yokmuş gibi görülse de geçmiş yıllarda kurda görülen yüksek artış şirket bilançolarında önemli oranda hasar yarattı. Ülkemizin döviz cinsinden yüksek miktarda borcu var. Yeni Ekonomi Programımızın açıklandığı gün bir veri daha açıklandı; özel sektör ve kamunun toplam dış borcu milli gelirin 61,9’una ulaştı. En son 2001 krizinde 56’yı görmüştük. Geçtiğimiz 4 yılda doların değeri TL’ye kıyasla 2,5 kat arttı. Geri ödenebilir durumdaki pek çok kredi bu nedenle ödenemez hale geldi. Bankalar mümkün olduğunca bu borçları yeniden yapılandırıyorlar. Ancak bu sefer de taze kredilere, ekonominin sağlıklı alanlarına kredi akışı yavaşlıyor. Kaynaklar sorunlu kredilerde kilitli kalıyor. Bu sorunu çözmeden ne şirketlerin yeni yatırım yapabilmesi ne de bankaların büyük oranda yeni kredi verebilmesi mümkün değil. Geçtiğimiz yıl yaşadığımız tam olarak buydu. Bugün reel sektörde güven hala zayıf. Şirketler birbirlerine vade açmaktan dahi çekiniyorlar. Önümüzdeki dönemde yatırımları artırmak, güveni sağlamak için sorunlu kredileri sistemden temizlemek gerekiyor. Bu kolay bir iş değil. Ancak bunu ilk yapan Türkiye olmayacak. Bizim gibi gelişmekte olan hatta gelişmiş ülkeler bu sorunları yaşadı. Çözüm için çeşitli alternatif yöntemler var. Ama hepsinin başlangıç noktası aynı. Şeffaf ve güvenilir bir şekilde analizlerin yapılması ve taraflarca ortaya çıkacak maliyetin bölüşümünün yapılması. Sistemde bugün önemli ölçüde sağlıksız borç var, bunlar kredi kanalının verimli işlemesine engel oluyorlar. Son dönemde 46 milyar TL’lik kredinin aslında sorunlu olduğu ve takibe alınması gerektiği açıklandı. Piyasalar tarafından çok olumlu karşılanan benzer açıklamalar devam edebilir mi? Bu konuda daha fazla şeffaflığa ihtiyacımız var. ABD ve Avrupa’da parasal genişlemeye tekrar gidilmesi bize kırılganlıklarımızla baş etmek için zaman tanıyor. Borç yükünü hafifletme ve maliyetini düşürme fırsatı veriyor. Şeffaflık konusunda daha fazla cesaret isteyen adımları da atabiliriz bu dönemde. Enflasyonla mücadeleye devam etmeli, fiyat istikrarını mutlaka sağlamalıyız. Reform gündemine hız vererek ve güveni artıracak adımlar atarak, doğrudan yatırımları tekrar çekecek bir ortam yaratabiliriz.”

"YEREY YÖNETİMLERİN ROLÜ..."

Yerel yönetimlerin kalkınmadaki önemine de değinen Kaslowski, şunları kaydetti:

“Bölgesel kalkınma ve ülkenin tümünde yatırım ortamının iyileştirilmesinde yerel yönetimlerin rolü çok önemlidir. Yerel demokrasinin hayata geçmesinde tüm aktörlerin sorumluluğu vardır. Ülkemizin yaşadığı tüm olumsuzluklara ve güvenlik sorunlarına rağmen sorunlarımızı demokratik çerçeve içerisinde özgürlükleri kısıtlamadan çözme kapasitesine sahibiz. Özgürlükler kısıtlandığında güvenlik sorunlarının da derinleştiğine şahit oluyoruz. Bizim için özgürlüklerle güvenlik arasında bir çelişki yok. Tersine özgürlük alanlarının genişlemesi şiddet eğilimini azaltır, diyalog yoluyla sorunların çözümünü kolaylaştırır.  Aynı çerçevede, Belediye başkanlığı veya benzeri seçimle gelinen bir kamusal görevin hem hukuk devleti kuralları çerçevesinde denetimi, hem de demokratik meşruiyetine saygı önemlidir. Demokrasi de, ülkedeki güven unsurunun tam olarak sağlanması da bunu gerektirir.Tüm çalışmalar demokrasi alanında ilerleme kaydeden ülkelerin gelişmiş ülke ligine daha kolay atladıklarını gösteriyor. Yalnızca ekonomide değil, temel hak ve özgürlükler, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, insan hakları gibi konularda da ilerleme kaydetmek zorundayız. Özgürlük alanlarının genişlemesi, insanların düşündüklerini özgürce ve korkmadan söyleyebilmesi yaratıcı ve eleştirel düşüncenin gelişebilmesi için şarttır. Gelişmiş ülke kategorisine geçebilmek için önemli hedeflerimizden biri artık ülkemizde demokrasi ve hukuk devletinin tartışma konusu edilemeyecek bir düzeye getirilmesi olmalıdır. Bu çerçevede, içerde ve dışarda ülkemize, kurumlarımıza ve demokrasimize güveni artırmak ekonomimizi de güçlendirecektir. O zaman yatırım ortamı da iyileşecek, iş insanları olarak işlerimize, rekabet gücümüze odaklanabileceğiz, istihdam yaratabileceğiz. Aynı doğrultuda, ülkemizin 21. yüzyılda küresel rekabeti gücü için elzem olan Avrupa Birliği süreci ve çağa uygun bir gümrük birliği anlaşması güncellenmesi de mümkün olacaktır. Türkiye hem Avrupa siyasal ve ekonomik sistemi içinde yer alan, hem de bir Avrasya merkez olarak yükselen bir ülke olmayı başardıkça dünyada güçlü bir demokrasi ve ekonomi ve teknoloji ve sosyal kalkınma ülkesi olacaktır. Van da coğrafi konumunu ve ekonomik potansiyeli ile bu yönde bir Türkiye vizyonunun, 21. yüzyılda güçlü bir Türkiye hikâyesinin dinamizm kaynaklarından biri olmayı hak etmektedir.”
Açılış konuşmaları ardından toplantı basına kapalı devam etti.
Haber: Adil HARMANCI

Kaynak: (Prestij Haber Merkezi) - Prestij Haber Merkezi