Irki ve dini faşizm: Avrupa/İsrail kıskacı

Kemal Öztürk

VAN 26.07.2018 10:19:29 0
 Irki ve dini faşizm: Avrupa/İsrail kıskacı
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Irki ve dini faşizm: Avrupa/İsrail kıskacı
Başta tüm Almanya, Avrupa medyası Mesut Özil meselesini tartışıyor. Tartışmanın merkezinde Avrupa’nın geçirdiği cinneti koymuyorlar tabi. Neredeyse tüm Avrupa’nın savrulduğu yerin, ırkçı bir faşizm olduğunu cesaretle söyleyen yok.

Cesaretleri mi yok, durumun farkında mı değiller bilmiyorum.

Yazarların, siyasetçilerin, kanaat önderlerinin çoğu, “bize ne oldu, biz böyle değildik?” deyip duruyorlar.

LİBERAL DEMOKRASİNİN RUHU ÇIKMAK ÜZERE

Size ne olacak, İkinci Dünya Savaşı öncesindeki halinize döndünüz. Irkçı, faşist, diktatoryal rejimler kapınıza dayandı. Çok değil on sene sonra Avrupa’da liberal demokrasinin ruhuna Matta İncil’inden dua okurlar.

Fransa’da başörtüsü yasağı, Avusturya’da cami yasağı konulurken, sonraki yıllarda öteki tüm dinlere ve milletlere Avrupa’yı dar edecek rejimlerin doğduğunu anlamazlıktan geliyorlar.

Şimdi Avrupa son 5 yılda gelen Suriyeli, Iraklı, Libyalı, Afganistanlı ve Pakistanlı göçmeleri nasıl kovarız diye tartışıyor. Yakında bir formül bulacaklar. Zorla o insanları Avrupa’dan sürecekler.

Sonra hep birlikte göreceğiz, Avrupa’daki tüm yabancılar için aynı şeyi yapmayı tartışmaya açacaklar.

30 milyonu Müslüman, sayısı tam bilinmeyen milyonlarca yabancı yaşıyor Avrupa’da. Irklar birbirine karışmış, evlilikler, çocuklar olmuş. Yeni melez nesiller doğmuş. Fark etmez. Irka dayalı faşizm, melezliği de kabul etmez. Hitler gibi Ari ırk ayrımı yapacak hepsi. Tüm yabancılar, Avrupa’nın damarlarında dolaşan faşizm geniyle yüzleşecek ve büyük acılar çekecekler bir gün.

Eğer gidişat böyle olursa, yeni bir Endülüs dramı, bu sefer sadece Müslüman ve Yahudilere karşı değil, tüm yabancı milletlere ve dinlere karşı yaşanacaktır Avrupa’da.

DİNE DAYALI FAŞİZM

İsrail, Avrupa’nın ırka dayalı faşizmini, dine dayalı bir formatta uygulayacağını ilan etti geçtiğimiz günlerde.

Faşizm kendinden, kendi gibi olanlardan, kendi gibi inananlardan başkasına yaşam hakkı tanımamaktır.

İsrail, Yahudilik dini ve ırkını kutsayıp, ondan başka kimseye söz ve yaşam hakkı tanımadığını ilan ettiği günden beri, Hristiyan dünyası neden sessiz acaba?

Kudüs’te sadece Müslümanlar yaşamıyor. Hıristiyanlar da var. Vatikan için Kudüs hala kutsal bir yer değil mi?

İsrail’e bir söz söyledikleri anda, benzer faşizmi kendilerinin yaptığını yüzlerine vuracaklar da ondan ses çıkarmıyorlar sanırım. Başörtüsünü, camiyi, ezanı, ibadeti, dini sembolleri yasaklamak, faşizm değil de nedir?

Sanırım Evangelizmin kollarında son nefesini vermek üzere olan Amerikan liberalizmini de burada anmak gerekir. İsrail’le beraber, Kudüs’te dini faşizmin inşasında Trump ve Evangelistler hayli pay sahibiler. Haklarını yemeyelim!

Onların geleceği de, Trump gibi çatlak olmasa da, Başkan Yardımcısı Pence gibi Evangelist bir liderin elinde, koyu dindarlığa bulaştırılmış bir faşist rejim gibi gözüküyor.

MÜSLÜMAN DÜNYASI

NE YAPACAK?

Avrupa ve İsrail’in ne denli faşizme kaydıklarını artık hepimiz biliyoruz. Asıl konuşmamız gereken, buna karşı biz ne yapacağız?

Halimiz ortada. Pakistan, Irak, Yemen, Suriye, Afganistan’da son bir haftada Müslümanların, Müslümanları öldürmek için gösterdiği çabalar sonuç verdi! Yüzlerce ölü ve yaralı var.

Avrupa ve Amerika’nın bize bir şey yapacaklarını sanmıyorum. Biz yeterince birbirimizi öldürüyoruz zaten!

İslam dünyası kendi içindeki krizleri çözmeden Avrupa, ABD ve İsrail’de yükselen ırki ve dini faşizme diyecek tek bir sözü olamaz.

Kavramları biraz zorlasak, sağa sola çeksek, İran’ın Şiizmi, Suud’un Vahhabizmi’ni de pek ala bir faşist rejime benzetmek mümkün olacak.

Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz:

İslam dünyasının umudu Türkiye. Fikir, düşünce, açılım, yenilik olacaksa bizim topraklardan doğacaktır. Bu tarihi birikim, bu fikri alt yapı ve medeniyet bakış açısıyla bir çıkış yolu biz bulmak zorundayız.

Bizim de halimiz ortada işte.

Bu anlattıklarım korkutucu ve karamsar gelebilir bazılarına. Ki dünkü yazımı alıntılayan medya kuruluşları genelde bu yönde gördüler.

Ancak şunu unutmayalım, tarihin en büyük dönüm noktaları, en güçlü fikir akımları, en parlak sistemleri hep büyük buhranlardan, krizlerden sonra olmuştur.

Ben İslam dünyasında doğurgan bir patlama ve açılım bekliyorum şahsen. Görmeye ömrümüz yeter mi bilmiyorum tabi.