İran ve İsrail aynı tasmalanırken…

Nedret Ersanel

VAN 12.08.2015 10:25:21 0
İran ve İsrail aynı tasmalanırken…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İran'ın uluslararası ve bölgesel dengelere entegrasyonuna ilişkin yeni gerçekliğe herkesin alışması gerekiyor…
Ayın 3'ünde Doha-Katar'da gerçekleştirilen Körfez İşbirliği Konseyi Dışişleri Bakanları ile ABD Dışişleri Bakanı John Kerry arasında gerçekleştirilen toplantıdan çıkanlara bakarsanız, İran'a en soğuk hoş geldin karşılamasının yapıldığı bu ülkelerin bile hızla oyuna dahil olduğunu görebilirsiniz… ('Joint Statement of the U.S.-GCC Foreign Ministers Meeting', 03/08, ABD Dışişleri Bakanlığı resmi sitesi.)

Çıkarılması gereken hülasa şudur; Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, ABD/Batı'ya, İran nükleer anlaşmasını desteklediklerini söylediler. Bu Washington için büyük başarıdır. Bu ülkelerin desteğini almak değil iş; Beyaz Saray, Ortadoğu'ya yönelik beklentilerine, planlarına uygun yapılacaklar listesine bu yeni düzenlemeyi de eklemiş bulunuyor.
Yani, hepsi dahil, Suriye, Irak, İran, Kürtler, Kıbrıs, Yemen, Kafkasya, enerji ve yolları, vb…
Fakat.
Bir sorun var…

'BEN SADECE KÜÇÜK, YALNIZ BİR ADAMIM'

Bu uzlaşı, hem kısmen ABD'nin hem de özellikle bölgedeki Sünni Arap devletlerinin, İran anlaşmasına itiraz ederek dünyada gittikçe yalnızlaşan İsrail'le yollarını ayırmaları anlamına geliyor!
Uzak değil, daha bir hafta önce dahi İsrail, bu ülkelerin müttefiki olduğu üzerine hayli yüksekten konuşmalar yapıyordu. (ABD ile Körfez ülkeleri arasındaki işbirliğinin maddeleri, nükleer anlaşmanın bu ülkelerin güvenlik kaygılarını tatmin ederken, İsrail'in taleplerine aynı ihtimamı göstermiyor gibi.)
Bunun önemi konusunda düşünmek lazım ama…
Bitmedi.

Dalga, açık biçimde hem Washington'u hem de 2016 Amerikan başkanlık seçimlerini vuracak…
“ABD Başkanı Barack Obama, İran ile varılan nükleer anlaşmanın Kongre'de yapılacak oylamada reddedilmesi için çalışmalar yürüten İsrail lobisi AIPAC'i sert sözlerle uyardı. İlk kez bir ABD başkanı AIPAC'e meydan okuyor.” ('Obama en güçlü İsrail lobisine karşı savaş açtı.', 09/08, Milliyet.)

Bu konuda Obama'nın şu sözlerini, 'bölgemizde dökülen kanların nedenleri' listemize hep birlikte eklemeliyiz; “ABD'yi Irak savaşına sokan şahin söyleme milyonlarca dolar akıtan lobiciler...” Herhalde lafın tamamını söylemeye ve ucunun nereye dokunduğunu söylemeye gerek yok.

Tersine, İsrail ve lobilerinin can yakabileceğini de gösterelim; 1. Eski Başkan, baba Bush, AIPAC için, “Ben sadece Amerikan Kongresi'ndeki binlerce lobiciye karşı gelen, küçük, yalnız bir adamım” demişti. 2. Kongre'deki en önemli Demokrat liderlerden -yani Başkan'ın partisinden- Chuck Schumer, İran anlaşmasına karşı olduğunu açıkladı. Duyduğunda Obama'nın yüzünün ne hal aldığını tahmin edebilirsiniz.

AMERİKAN RÜŞVETİ BONZAİ ETKİSİ YAPAR

İran nükleer anlaşmasının bölge ülkelerinde yarattığı derin kaygıların giderilmesinde ABD/Batı kendine özgü 'rahatlatma teknikleri' kullanıyor.

Başta adı geçen Körfez ülkeleri olmak üzere, İran'ın ister nükleer silaha sahip olacağına inanan ister denkleme yeniden katılmasıyla kendini tehdit altında hisseden bütün ülkeler, Amerika tarafından “silahla” besleniyor. Yani, ABD İran tehdidini bu ülkeleri kendine bağlı kılarak hafifletiyor. Dikkatli bir göz Amerika'nın, savunma gereklerinin tüm araçlarını bu ülkelere sattığını kolaylıkla yakalayabilir.

Bunların içinde eğitimden istihbarata, savaş gemilerinden mühimmata her şey var ama.. Asıl iş şu; ABD, Arap ülkelerini kendi balistik füze savunma sistemine entegre etmeye çalışıyor. Bu bir aks oluşturmak, müttefikler sistemine dahil ederek cepheye katmak, İran korkusuyla daha büyük savaşa asker yazdırmak demek.

YA İRAN EHLİLEŞMEZSE?..

İran'a güvenilmemesi üzerine Ortadoğu'da tekrarlanan, İsrail eliyle de iyice pişirilen söylem ne denli gerçekçidir bilemem. Ancak şunu biliyorum, dış politika geleneklerinde bir ülke yeniden sahaya sürüldüğünde, sağa-sola saldırmasın diye, her atılışında boğazını biraz daha sıkan tasmalar takılır.

Bakın ABD Dışişleri Bakanı Kerry bu konuda ne diyor; “Bölgedeki tüm ülkeler, Tahran'ın politikalarında bir değişiklik olmasını ümit ediyor. Ancak biz, bunun gerçekleşmeme olasılığı ve sonucuna karşı hazırlıklı olmalıyız”...
Siz, “hazırlıklıyız zaten” anlayınız…

Habercilikte kötü huydur; bir ülkeden işbirliği için başka ülkeye heyet gittiğinde pul kadar yer ayrılır da, aynı ülke için sert bir cümle kurulduğunda manşete çekilir. İran'ın Türkiye dahil bölgedeki tüm ülkeler hakkında söyledikleri ile davranışları farklıdır. Tabii ki, “biji Kürdistan” diye bir çıkış duyduğumuzda bakışımız hızla güney-doğu (komşumuza) döneriz ama Cumhurbaşkanı'ndan Cumhurbaşkanı'na bir telefon herkesi sakinleştirir! (Bu görüşmenin sonuçlarından biri, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in Suriye önerileriyle birlikte dün Ankara'ya geleceğiydi. Ertelendi. İran Dışişleri bir açıklama yapacaktır. Sonra arkasına bakalım!)

Bir-iki tane daha bizim uykumuzu açan, başkalarınınkini kaçıran cümle kurup, öyle kapatalım mı; a) ABD, Ortadoğu'ya dönüyor! b) İran, ABD'nin bölgeye dönüşünün en önemli kartı. c) İlk iki maddenin Türkiye için bir anlamı var!

twitter.com/nedretersanel