İran haklıdır ama…

Faruk Aksoy

VAN 8.11.2018 09:54:31 0
 İran haklıdır ama…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İran haklıdır ama…
Halkına ağır bedeller ödetmemek için kendisine karşı yapılan açık operasyonlarda bile, bazen anlaşma yolunu seçen Türkiye’nin yaşadığı onurlu mahcubiyeti “ilkesizlik” olarak tanımlayan İran’ın içinde bulunduğu zor durumunu anlayabiliyoruz.


Farklı tartışmaların tarafları olsak da, İran komşumuzdur, başına kötü bir şey gelmesini istemeyiz.
Küresel düzenin “nükleer güç” meselesini bahane ederek, İran üzerinden sergilediği ikiyüzlülüğü, tutarsızlığı, daha açık söylemek gerekirse, din eksenli yürüttüğü kirli savaşı ve sonuçlarını, haysiyetli dünya devletlerinin takdirlerine sunuyoruz.

Çok net söylüyorum, Türkiye’nin vicdanında Amerika haksızdır, İran haklıdır.

Ama…

Evet, İran haklıdır ama bu işin Türkiye açısından da, derin bir “ama”sı vardır.

İran, imparatorluktan cumhuriyete geçen, rejim değiştiren, fakat bu değişikliğe rağmen kendisine karşı tutarlı politikalarını değiştirmeyen Türkiye’nin, kıymetli duruşunu hiçbir zaman takdir etmedi.

İran’ın bu tutumu bizi her zaman üzdü…

Oysa Türkiye, İran’ın en sıkışık döneminde, barışçıl nükleer çalışmalar yapmasının en doğal hakkı olduğunu, müttefiklerinin itirazlarına rağmen savundu.

Türkiye, kendi değerleriyle çatışma pahasına, Batı ile olan münasebetlerinde elde ettiği imtiyazı, her zaman İran’ın lehine kullandı.

Türkiye, laik bir devlet olmasına rağmen, İran’daki Molla rejimini tehdit olarak görmedi, bilakis saygı duydu.

Arşivler ortadadır, isteyen açar bakar…

Bütün bunlar yaşanırken İran, Türkiye ile ilgili nasıl bir dış politika izledi, Türkiye’nin devlet yapısıyla, rejimiyle, inancıyla ilgili nasıl bir tutum sergiledi?

İran, Dağlık Karabağ meselesinde kimin yanında durdu?

İran, Irak parçalanırken birinci öncelik olarak neyin peşine düştü?

İran, Suriye iç savaşında, Türkiye’nin önünü kapatacağım diye milyonlarca insanın perişan edilmesine niçin göz yumdu?

İran’ın bu politikaları kadim komşuluğumuzu derinden yaraladı, bizi ele-güne karşı savunmasız bıraktı.

Fakat biz, fırsattan istifade edecek tıynette bir millet olmadığımız için bugün de asil bir komşu gibi davranacağız.

Amerika’nın, “İran’ı sıkıştırıyoruz, İran’ı çökerteceğiz, siz de bir el atarsanız, PKK başta olmak üzere, bölgede sizin için de sorun teşkil eden yapıları halletmenize göz yumarız,” tarzı tekliflerine kulak asmayacağız.

Daha da önemlisi, bizim de camdan bir evimiz olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız.

Kuzey Irak’taki, Barzani referandumunu, biraz da İran’ın karşı çıkmasıyla kadük hale getirdik, bunu hatırlayacağız.

İran’ın tasfiyesi üzerinden bize uzatılan PKK havucunu, kapana kısılma pahasına, yemeye kalkmayacağız.

Eğer bu tuzağa düşersek, Suriye benzeri bir çıkmazın içine gireceğimizi de hesaplayacağız.

Bizim ambargodan muaf tutulmamızı, kendi ihtiyaçlarımızı giderme adına verilmiş bir fırsat olarak değil, komşumuzun dar zamanında bizim ona vereceğimiz bir hayat öpücüğü olarak anlayacağız.

Bakın, Amerika cehennemin taşlarını nasıl döşüyor, oyunu nasıl kuruyor, emin olun böylesi şeytanın bile aklına gelmez.

İran’a, ambargo kararı aldığı günün hemen ertesinde, Murat Karayılan’ın, Cemil Bayık’ın ve Duran Kalkan’ın kellesine ödül koyuyor.

Daha iki ay öncesine kadar silah sevkiyatı yaptığı teröristleri nasıl oluyor da hedef gösteriyor?

Bunu, İran’a taşınsınlar, İran’ın kontrolüne girsinler, diye yapıyor.

PKK’lı baronlar İran’a geçince, Amerika, Türkiye’ye doğru dönecek, parmağı ile İran’ı gösterecek ve diyecek ki: “İşte ben, bu İran’a ambargo uyguluyorum, senin düşmanlarına kucak açan bu İran’ı bitirmek istiyorum, peki sen kiminle berabersin?”

16 Nisan referandumundan önce bu köşeden: “Bunlar, Kuzey Irak merkezli korsan devletin sözde bağımsızlık mücadelesini Suriye’de veriyorlar, biz bunu göremiyor muyuz da, Barzani’yi, Ankara’da ağırlıyoruz, yarın bu bölgede kurulacak bir devleti tanıyacak mıyız?” diye sordum.

Şimdi bugün PKK defterini, Türkiye ve İran değil de, Amerika kapatıyorsa, terör devletinin kurulduğuna kanaat getirdiği için kapatıyordur.

Pers ülkesini büyük bir hamuşana çevirmek isteyenler, yarın bir gün bizi konuştururlar mı zannediyorsunuz?...