İnsanlar güvende değil demektir.

Bu boşluktan(kamu güvenliğinin olmadığı veya sağlanılamadığı durumlarda) sokak kabadayılıkları hortlar,

VAN 28.07.2015 23:42:14 0
İnsanlar güvende değil demektir.
Tarih: 01.01.0001 00:00

Toplumları oluşturan insanların birlikte yaşamalarını sağlayan en önemli iki etken vardır biri güven, diğeri ise adalet. Bir toplumda güven/güvenlik ve adalet laçkalaşmışsa toplumsal ahengin düzenin sağlanması, adaletle muamele edilmesi çok zor olur.

Siyaset yapılırken, adalet yerine güç revaçta olur ve adalet sağlanmadığı zaman yani adilane siyaset yapılmadığında ortaya güven bunalımının çıkması kaçınılmaz olur. Yaşadığınız toplumda güven bunalımı baş gösterir ve at izinin it izine karıştığı durumlarda bu sefer toplumsal güvensizlik başlar, insanların birbirlerine ve devlete karşı güvenleri yok olur.

Kamu güvenliğinin sağlanmadığı veya sağlanılamadığı izlenimi verilen toplumlarda güç unsuru olarak görülen yapılar bu boşlukta kendi düzenlerini oluşturmaya çalışırlar, bu yapılar oluşturdukları veya oluşturacakları ortamda sadece kendilerine ve kendi yandaşlarına hayat hakkı tanır ve adalet derken de kendi anladıkları adaletlerini geçerli kılarlar.

Bu boşluktan(kamu güvenliğinin olmadığı veya sağlanılamadığı durumlarda) sokak kabadayılıkları hortlar, her önüne gelen kendini güç olarak görür gücünü göstermek için kanunsuz işlere bulaşır. Böyle bir ortamda, sosyolojik olarak hiçbir kişi veya kuruma(devlette dâhil) güven duyulmaz. Herhangi bir yapıya durduk yerde güven duyulmaz;  güven verilir, verilmeyen güvene karşılık neden güvenilmiyor diye soru sorulması anlamsızlaşır. Hele hele bu soruyu devlet denen güç yaparsa!..

Bir dönemler devlet birtakım vatandaşları üzerinden korkutmak sindirmek etkisizleştirmek için istihbarı çalışmalar yaparken bunun sıkıntısını çeken insanların şimdi illegal yapıların aynı kişi veya kişiler hakkında istihbarı çalışmalar yapması, kimlik yoklaması yapması ve sözde güvenlik tedbiri alması çevresinde yalnızlaştırmaya çalışması güven bunalımına yol açar. Çünkü kimin kimi koruduğu kimin kime güvenmesi gerektiği belli değildir.

Devletin yaptığı ve yapması gerekenleri "güvenlik, istihbarat, asayiş vs" başka organlar yapmaya başladıysa sıkıntı had safhadadır demektir. İnsanlar güvende değil demektir. Kamu güvenliğinin hiçbir anlamının kalmadığı demektir.

Adaletin özne olmaktan çıkarılıp nesne haline getirildiği ortamda güçlünün adaleti geçerli olur, adaletin gücü değil. Adaletin olduğu yerde yapılan uygulamalar bir şeyler ifade eder, adaletsiz bir ortamda yapılan uygulamalar, uygulama yapanlar açısından da, adına uygulama yapılanlar açısından da zulüm olmaktan başka bir işe yaramaz.

Kimin güvenliği sağladığının belli olmadığı durumlarda güvenlik sorunu oluştuğundan vatandaş kendi güvenliğini sağlama ihtiyacı hisseder. Bu durumda halk silahlanması gerektiğine inanıyor, Allah muhafaza bir iç karışıklığında bunun önünü kim nasıl alacak?

Güvenliği alacak olan devlet, güvenliğini almaya çalıştığı halka güven vermelidir, güven vermeden halktan kendisine güvenmesini beklemesi doğru bir yaklaşım değildir. Vatandaşlarını korkutmak isteyen bir devlet, kendi halkına korku salmaya çalışan bir yapı korkaklığın eseridir. Korkudan dolayı uygulanılan güvenlik, ister istemez bir takım sosyal değişimleri doğuracak ve halk kime güveneceğini bilemeyecek.

Geçmişte bu ülkede vatandaşlara kendilerine göre şu veya bu şekilde şekil vermeye çalıştılar oysa insanlar bu ülkenin insanlarıydı. “potansiyel suçlu veya potansiyel tehlike” adını verdikleri insanlar kendileri gibi inanmayan, kendileri gibi yaşamayan, kendileri gibi düşünmeyen insanlardır. Ve insanımız üzerinde zulmü besleyen korkuların artmasına da sebebiyet veren bu güvensizlik korkusudur.

Yapılan ve yapılmak istenen siyasette adalet ve güven/güvenlik olmadıkça yapılan işlerin hiçbir anlamı olmayacak. Silahlı mücadele hiçbir zaman çare olmadı, devlet elindeki silah gücünü caydırıcı olmanın dışında hiçbir şekilde halkına karşı kullanmamalı. Yine hükümetin başlattığı barış ortamının en kötü halinin iyisi olmayan en iyi bir savaştan daha iyi olduğu unutulmamalıdır. Bu toplum güvenmeyen bir toplum olmaktan kurtarılmak isteniyorsa öncelikle devletin kamu otoritesini sağlayarak güven vermesi gerektiğinin elzem olduğunu düşünüyorum.

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.