İLAH’LAR ŞİRKETİ

OSMAN COŞKUN

VAN 18.08.2017 10:15:00 0
İLAH’LAR ŞİRKETİ
Tarih: 01.01.0001 00:00
Herhangi bir konuda Allah’ı saf dışı bırakan bir eylem veya düşünce sahibini müşrik yapma açısından yeter bir eylem tarzıdır. 
Aslı şirk olan kelimenin çoğulu şirketler demektir. Daha çok insanlar arasında kurulan ticari ortaklıklar veya şirketlere konu olan şirket kelimesi Allah ile ilgili kullanıldığı zaman:  Allah’a ait herhangi bir özelliği onun sonradan yaratmış olduğu yaratılmışlara veya yaratılmışların aklının ürünü olan sistem, ideoloji veya yönetim biçimlerinden birine vermektir. Diğer bir ifade ile bu sistemleri yöneten, işleten, hayata hâkim kılınması için bu uğurda mücadele eden kişi ve kuruluşlara yardımcı olan her türlü gayret şirktir. Şirk ise sahibini müşrik yapar. Şirk Allah a karşı yapılan en büyük zulümdür ve aynı zamanda büyük bir iftiradır. Rabbimiz yarattığı kullarından sadır olacak her türlü günahı affedeceğini söylerken zulüm üzere yaşayıp tövbe etmeden ölenleri asla bağışlamayacağını: “Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur.” (Nisa-48) Buyurarak iman edenlerin bu konuda dikkatli olmalarını onlardan istemiştir.
Allah ile beraber ikinci bir ilah edinmek şirk iken bu eylemi kabul edip hayat tarzı edinen kimselere ise müşrik denir. Tarih de insanoğlu Allah’ın varlığını veya yokluğunu tartışmadan ziyade  esas tartışma Allah’ın onlardan istediği emir veya yasaklarını kabul veya ret konusu ile ilgili olmuştur. Kuran’ın bize bildirdiğine göre Allah’ı yok sayan bir insan topluluğunun olmadığını ancak Allah ile beraber başka ilahlar edinen toplulukların bulunduğunu bunların ise toplumlarının çoğunluğunu oluşturduklarını haber vermektedir: “ Gökleri ve yeri yaratan, güneşi, ayı, buyruğu altında bulunduran kimdir? Diye sorsan şüphesiz Allah’tır derler. Öyle ise niçin döndürülüyorsunuz? Yemin olsun ki onlara “Gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir diye sorsan şüphesiz Allah’tır derler. Övgü Allah içindir fakat çoğu bunu akledemezler. ”(Ankebut-61-63) Bu ve benzeri ayetleri daha da çoğaltmak mümkün iken bu kadarının yeterli olduğunu düşünerek yazımızın kapasitesini aşmak istemiyorum. Şirkin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. İnsanların çoğu Allah’a ortak koşmaksızın iman etmezler ayeti meselenin olmuş, bitmiş bir vaka olmadığını kıyamete ramak kala da olsa insanların çoğu iman edecek ancak şirk koşarak iman edecek olmalarından dolayı Allah’ın azabından asla kurtulamayacaklardır.
Kuran’a yaklaşımları kökten yanlış ve sakat olan kitabın mensupları şirk ve müşrik denilince Ebu Cehli kafir denilince de Firavun u anlayarak kendi döneminde misyon ve vizyonu aynı olan çağdaşı kafir ve müşrikleri tanıma noktasında yanılmakta ve bu önemli konuyu ıskalamaktadır. Böylesi bir hata ise telafisi mümkün olmayan yanlış uygulamaları da beraberinde getirmektedir. Kuran özellik olarak geçmişten, şimdiki zamandan ve gelecekten bahsederek kıyamete kadar gelecek olan insanlara da hitap etme özelliğine sahiptir.  Zira kurandan hesaba çekileceğimizi kitabı gönderen Rabbimiz bizzat bildirmiştir. Bizlere düşen hesaba çekileceğimiz kitabı ciddiye almak olmalıdır. Kuran bizlere ortakların çoğunun birbirine hainlik edeceğini ancak hainlik etmeyenlerin çok az olduğunu ifade ederek insan için ancak kendi çalışıp çabalamasının önemli olduğunu ifade ederek ortaklığı çok fazla önermemektedir. Bu söylediklerimiz daha çok ticarete konu olur iken Allah ile beraber başka bir ilah edinmenin ise asla mümkün olmadığını bütün bu uyarılara rağmen aksi davranış için de bulunanların ise büyük bir zulüm içinde olduklarını tekrar tekrar gündeme getirerek konunun ne kadar hassas ve önemli olduğunu da belirtmektedir.
O halde İlah’lar şirketi demekle neyi ifade etmek istediğimizin sanırım zamanı gelmiştir. Allah ile beraber başka ilahlar edinmenin adı “İlah’lar Şirketi” anlamına gelmektedir. Herhangi bir konuda Allah’ı saf dışı bırakan bir eylem veya düşünce sahibini müşrik yapma açısından yeter bir eylem tarzıdır. Bunu şöyle biraz daha açmamız mümkündür şöyle ki: Allah hem gökteki varlıklar hem de yerdeki varlıklar için belirli yasalar ve kurallar koymuştur. Göklerdeki varlıkları kulluğa davet ettiğinde onlar bu çağrıya olumlu cevaplar vererek yaratıldıkları günden itibaren bu kurallara uymuşlardır diğer bir ifade ile kendileri hakkında takdir olunan kaderlerine razı olmuşlardır. Mesela güneş aya ayın da güneşe yetişip onu geçmesi mümkün değil. Her ikisi de kendileri için belirlenen yörüngede akıp gitmektedirler. Fakat aynı şeyleri yerdeki varlıklar özelliklede insanoğlu için söylemek pek mümkün olmamıştır. Zira sadece kendisini yaratana kul olması gereken insan düşmanı olan şeytanlarında ayartması ile kendisi için çizilen rotanın dışına çıkmıştır. Şöyle ki iyi niyetli bile olsa yaptığı işin kendisini müşrik-kâfir ve zalim yapacağını hesap edememiştir. Zira şeytan ona sağından yaklaşarak Allah ile onu kandırmıştır: “Kuran’ın indirilmesi güçlü ve Hâkim olan Allah katındandır. Ey Muhammed! Biz sana Kuran’ı gerçek olarak indirdik. Öyleyse dini Allah’a has kılarak ona kulluk et. Dikkat edin gerçek din sadece Allah’ın gönderdiği dindir. Allah’ı bırakıp da onun dışında ilah ve rabler edinenler “onlara bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz derler.” Doğrusu ayrılığa düştükleri şeylerde Allah aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz yalancı ve inkârcı kimseleri Allah doğru yola iletmez.” (Ankebut 1-2-3 )
Şirk sahiplerinin niyetlerinin iyi olması ortaya koydukları davranışlarının da iyi olduğu anlamına gelmemektedir. Onların amacı aracılarını Allah’a daha çok yaklaştırma niyeti ile böyle bir davranışı yapmaya sevk ettiklerini söylemektedirler. Oysa bilmiyorlar ki Allah yarattığı insanoğlundan hiç de uzak değildir. Aksine ona şah damarından daha yakındır. Kimi veya kaç tane aracı koymanızın hiç önemi yok. Aracıya biçilen rol önemlidir. Bazen bu aracı bir insan olur iken bazen ise Allah’ın hükümlerine alternatif hükümler ortaya koyan tagutiy bir sistem veya yönetim biçimi olabilir. Diğer bir ifade ile Allah ile yarattıkları arasında herhangi bir konuda benzerlik veya denklik görmek böyle inanmak ve yaşamak İlah’lar Şirketinin üyesi olmak anlamına gelmektedir. Bu şirketin üyelerinin tamamı Allah’ın varlığını inkâr etmezler hatta tartışma konusu bile yapmazlar. Allah’ın varlığını kabul etmeyen zaten müşrik olmaz.
Müşrik olmak için Allah vardır inanıyorum fakat Allah benim yaşam tarzıma, düşünceme, paramı nerden kazandığıma, nereye harcayacağıma, siyasetime ve ticaretime karışamaz veya karışmamalı anlayışı ile yaşamlarını devam ettiren ve buna rağmen kendilerini İslam’ın bir mensubu olarak gören anlayışın sahipleridir.  Bunlar İslam’ın dua boyutunu ön plana çıkararak belli gün ve haftaların kutsallığı kabul ederek bu gün ve geceler de dua seanslarını hiç kaçırmazlar. Hatta bir takım ibadetlerini de aksatmaksızın yerine getirirler. Ancak iş Allah’ın dininin yeryüzüne hâkim olması söz konusu olunca Allah’ın verdiği Müslüman isminden farklı isimler edinerek ya sosyalist ya kapitalist ya da demokratik kanunları hayatlarına uygulamaktan asla çekinmezler ve bir rahatsızlık da duymazlar. Bunlara Allah’ın indirdikleri ile hükmetmek veya hükmedilmek konusu kendilerine iletilince yan çizerek cahiliye hükmünü arzu edip tagutla muhakeme olmakta herhangi bir sakınca görmezler. Zira bunlara göre Allah’ın kitabının mehcur edilmesi diğer bir ifade ile hükümlerinin uygulanmayışı imanlarının konusu değildir.
Allah ilk insandan itibaren gönderdiği dinin İslam olduğunu son kitap olan Kuran-ı Kerim de sık sık hatırlatmaktadır. İslam’ın mensupları zamanla gönderilen bu dini gönderilen kaynaktan öğrenmek yerine aynı dinin mensupları tarafından kendi elleri ile yazıp az bir paha karşılığında satarak bu Allah’ tandır diyerek yazılan kitaplardan öğrenmeye başladıkları andan itibaren şirketlerin sayısı artmıştır. Bu durum İslam olan ile olmayanın birbirine karışmasına neden olmuştur. Özelliklede son din olan İslam söz konusu olunca telafisi mümkün olmayan tahribatlar ortaya çıkmıştır. Kuran’dan uzaklaştıkça İlah’lar şirketlerinin sayısında da çok önemli artışlar olmuştur. Bu artışlarda başat rol oynayan ve İslam’dan ayrı bir din olan tarikat ve tasavvufun etkisi diğer unsurlardan çok daha fazla olmuştur. Her tarikatın yetkilisi mürtleri tarafından ayrı birer otorite ve rab kabul edilerek diğer ilahlardan üstün kabul edilmişlerdir. Son dönemlerde bu şirketler arası kavgalara sık sık şahit olmaktayız. Başka bir yazıda buluşmak  üzere Allah’a emanet olunuz.

kaynak iktibas dergisi