İdlib’de direnişe durmak: Seyirci olmayacağız

Ergün Yıldırım

VAN 9.09.2018 11:00:04 0
İdlib’de direnişe durmak: Seyirci olmayacağız
Tarih: 01.01.0001 00:00

İsyancılar ve devletler ne kadar çok birbirine benziyor! Yıkımın temeli de buradan geliyor. Adalet ile zulüm, otorite ile terör, aydınlık ile karanlık, uygarlık ile barbarlık birbirine karışmış durumda. Felaket bütün berbatlığıyla bizi kuşatmış. İnsanlık adaletten, aydınlıktan ve iyilikten koparak barbarlığa yuvarlanmış. Bunlar Ortadoğu’da oluyor. Bizim coğrafyamızda. İnsanlığın bu kaotik karanlığından fışkıran yıkım burnumuzun dibinde gerçekleşiyor. Trajedidir bu. İsyancıların ve devletlerin birbirine geçmesi, birbirlerinin bedenlerinde erimesidir bu trajedi.


İsyancılar yıkıyor, yakıyor, krizlerden besleniyor. Devletler de yıkıyor, yakıyor ve kaostan besleniyorlar. Doğu Guta’da Esedin binlerce insanı katledip yuvalarından çil yavrusu gibi dağıtırken, Rusya masum çocukları katletti. Kaçanlara bombalar yağdırdı. Rusya, bu pratiğiyle devletlerin yıkıcı doğasını en lanetli biçimde sergiledi. Aynı şey daha üç gün önce İdlibte isyancılara müdahale adıyla bombalar yağdırırken en az 20 çocuğu öldürerek de bunu gösterdi. Esed rejimi, barbarlığını Rusya’nın kanatları altında yapıyor. Rusya, büyüklüğünü yakarak ve yıkarak gösteriyor. İran barbarlığını Haşdi Şab’i milislerini kurt sürüleri gibi sahaya sürerken ortaya koyuyor.

ABD, devlet barbarlığını 2003 işgalinden beri rutinleştirmiş. Gureyb işkence merkezinde cehennemi icra etti. Musul’dan isyancıları çıkarmak için bütün kenti yerle bir etti. İnsansız ve ruhsuz bir Musul var şimdi. ABD, Rusya’ya karşı gövde gösterisinde bulundu. Daha ekonomik ve daha hızlı yıktığını gösterdi. İki emperyalist devlet son teknolojilerini kullanıyorlar. Daha iyi öldüren ve daha iyi katleden makinalarını deniyorlar. Denedikleri katil makinalarından doğan katillikleriyle övünüyorlar. Çünkü burada katliam kolektiftir, soyuttur, hızlıdır, gösterinin hazzına dayanır. Katliamlar ve yıkımlar da büyük güçlerin birer dişlisi haline gelen insan yaratıklar tarafından yapılıyor. Herkes görevini yapıyor. Herkes devletinin çıkarını yerine getiriyor. Herkes devletinin emrini uyguluyor. Paylaşılan, suç olmaktan çıkıyor. Paylaşılan suç, ortak gövde içinde erir. Bu ortak gövdede kaybolan özneler, robotlara dönüşür. Şehirleri bombalıyorlar, insanları öldürüyorlar, çocukları katlediyorlar. Buna iş diyorlar. Merhametsiz insan taslaklarından birleşik bir canlı makine bu… İnsanlar da yok, özneler de. Sadece kollektivizm ve onun hayvani varlığından fışkıran zulümler ve katliamlar var.

ABD ,Rusya ve İran İsyancıları ,isyancıların yöntemleriyle vurmak için milis güçlerle çalışıyorlar. İranın Haşdi Şab’isi , ABD’nin PKK-PYD’si… İsyancılarla savaşmakla kalmıyorlar. Kendilerine muhalif olan herkese her şeyi reva görüyorlar. Halkı ya ölüm ya terk seçeneğiyle yüz yüze bırakıyorlar. Evleri yakıyorlar, kadınlara tecavüz ediyorlar, etnikçi ve mezhepçi kinlerini kusuyorlar. Devletlerin adına “özel kuvvet” dedikleri bu yapılar, hiçbir norm tanımadan teröristler gibi savaşıyor. Terör, bu devletlerin bedenlerine sızmış, onların ruhlarını ele geçirmiş. Şimdi karanlık ruhlarıyla şeytani arzularını yerine getiriyorlar.

İdlib, ruhlarını teröre teslim eden bu devletlerin insafıyla yüz yüze şimdi. Üç milyon insan büyük bir korku içinde. Sadece Türkiye haykırıyor. “İdlib’e seyirci kalmayacağız!”. Bunu Erdoğan haykırıyor. Dünyaya beş dilden haykırıyor Cumhurbaşkanımız: “Türkiye olarak, baştan beri Suriye’de akan kanın durması için mücadele ettik. Hiçbir ayrım gözetmeden Suriyeli kardeşlerimize sahip çıktık. Dün olduğu gibi bugün de tek bir Suriyeli kardeşimizin dahi burnunun kanamasını istemiyoruz. Rejimin çıkarları uğruna on binlerce masum insanın öldürülmesine göz yumulması durumunda, biz böyle bir oyunun ortağı da seyircisi de olamayız”

Türkiye’nin umut haykırışıdır bu. Ortadoğu’da süren zulümlere karşı direnişidir. Diktatör rejimlere ve emperyalistlere karşı direnişin manifestosu. Halkların bilincinde yeni bir uyanış safhasını haber veren bir manifesto. Emperyalistlerin, diktatörlerin ve isyancıların dışında bir seçeneğin varlığını anlatan bir manifesto. Avrupa bunu duydu. Zalimliğe karşı umudun sesi olan Erdoğan ve Türkiye’yi duydu. Türkiye, artık umuttur, adalettir, bağımsızlıktır, direniştir.

YENİ ŞAFAK