HUZUR (!) EVLERİ ve ANA BABA HAKKI

Yasin Aydoğan

VAN 9.09.2018 10:47:11 0
HUZUR (!) EVLERİ ve ANA BABA HAKKI
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisisenin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.

(İsrâ : 23)

Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.

(Ankebût : 8)

Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.

(Lokmân : 14)

Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.

(Lokmân : 15)

Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.

(Ahkâf : 15)

Aile olma, yuva kurma ve yeni bir etapta hayata devam etme kararı alan bir kadın bir erkek yalnız, iki kişi olarak başladıkları hayatlarında, zamanla çoluk çocuğa karışırlar, annelik babalık tecrübesini yaşarlar, uykularından, yediklerinden-içtiklerinden keser-kısarlar, onlara gelecek hazırlamak uğrunda çırpınırlar, sorumluluk üstlenirler, kol kanat gererek, türlü zahmetlere girerek ciğerparelerini büyütürler, okuturlar, evlilik çağına ulaştırırlar, evlendirirler, yuvadan uçururlar ve yine başladıkları yere dönerek  iki kişi kalırlar ve hayatın son etabına girerler. Zorlu etaptır bu. Artık aynı eski güce sahip değillerdir, her şeye yetemez, yetişemezler, el ayak tutmaz olur, bel taşımaz-taşıyamaz olur. Bakıma muhtaçtırlar, ilgiye hizmete ihtiyaç duyarlar.

İnsanın da dört mevsimi var, ilkbahar onbeşine  kadar, yaz otuzbeş yaşına, sonbahar ellibeş yaşına kadar, sonrası ise ölüm vaki oluncaya dek kış mevsimidir artık, saça sakala kar yağar, yaşlılık dönemine girmiştir artık insan.

Anne baba içinde, evlat içinde imtihan alanı değişmiş ve yeni bir sınav başlamıştır.

Üzerimizdeki hakları tartışılmaz, varlık sebebimiz kılınan anne ve baba hakkı üzerine çok konuşmak lazım gelir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bk.lığı verilerine göre Türkiye genelinde yaklaşık 330 civarında huzur evi var. Bu kurumlarda 20 bini aşkın yaşlı insanın hizmet aldığı bilgisi veriliyor. Hiç kimsesi olmayan, hayatta bir başına kalan muhtaç insanlar için bu tip müesses kurumlar ihtiyaç olabilir elbette. Ancak kanaatimce sayısı da çok sınırlı olmalıdır.

Bir anne babanın yeri, kesinlikle evladının yanıdır, çünkü yaşlılık döneminde her şahsın bir sese ve nefese ihtiyacı daha çoktur. Bu açıdan hayırlı evladın hem Salih ameli hem de vazifesi sebeb-i varlığı olan anne babasına hizmette-hürmette kusur etmemesidir.

Bir toplumda huzur evlerinin çok olması o toplumun ykarıda-girişte  zikrettiğimiz Ayat-ı Beyyinatı nazarı dikkate almadığını Allah’ın hayatı inşa eden hükümlerine duyarsız kaldığını ele verir.

Kur’an’dan rafine edersek eğer şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz : Anne babaya itaatte sınır vardır, hizmette sınır yoktur. Hangi inanca tabi olurlarsa olsunlar hizmet etmeli, ihtiyaçlarını karşılamalı, hürmette kusur etmemeli, küçük olduğumuzu unutmamalı, üzerimizdeki haklarını her daim teslim etmeliyiz. Biyolojik olarak Rabbimiz onları varlığımıza sebep kılmış, Takdiri İlahi böyle şekillenmiş bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bizi hayat yolculuğu süresince çok emek sarfederek büyütmüş ve kol kanat gererek Allah’ın onların fıtratına kodladığı merhamet, şefkat duyguları ile gözetmiş ve üzerimizde ödenmesi imkansız hakları iktisab etmişlerdir. 

Ancak bizden talepleri hususunda  Alemlerin Rabbinin direktifleri devreye girer. Onlara itaatimiz sınırlanmıştır, sınırlara bağlanmıştır. Hududu çizen de Allah’tır (c.c). Allah’ın ahkamına aykırı hiçbir işte hiç kimseye (anne baba da olsa) itaat sözkonusu değildir.

 Lakin iyi davranış meşru hizmetlerini görme ihtiyaçlarını karşılama konusunda ne yapsak haklarını ödeyemeyiz.

Bu manada insanın Hukukullah’ı Allah’ın hakkı) ödemesi imkan dışıdır, hukukul valideyni (anne baba hakkı) ödemesi ise çok zordur.

Seküler yaşam tarzı bizi de çok aslımızdan esasımızdan koparıyor-uzaklaştırıyor.

İslam terbiyesi almış toplumlarda insanlar birbirlerine anne babalarının ahvalini sorarken şöyle derlermiş ; “Valide-i muhtereminizin keyfi, sıhhati, afiyeti nasıl, sağlık ve selamettedirler inşallah.”

Seküler derinliksiz ruhsuz hayat tarzına sahip aymaz, arsız, vefasız kimseler şöyle soruyorlar : “Senin moruk hala yaşıyor mu?”

Ve anne babasına huzurevini reva gören kurnaz evlatlar bir de anneler babalar gününde yalancıktan bir buket çiçekle açıklarını-yırtıklarını kapatmaya çalışırlar.

Ana babasına huzurevini (!) reva gören anne babalar evlatlarına ““Sen ki bana evinde bir yer açamadın, beni yük telakki ettin, taşımaktan ictinab ettin, ölürsem kabrime gelme istemem!” deseler haklarıdır.

İman iddiasına sahip, ana babasına hizmette-hürmette kusur eden ve onları huzurevine ihrac eden kimseler Ayat-ı Beyyinatı yeniden tefekkür ederek mutezasınca amel ve imanlarını da gözden geçirsinler.