Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce bugünkü yazısında uzun süredir devam eden hükümet-cemaat gerginliği üzerinden herkesi kapsayacak mesajlara yer verdi... İşte Hüseyin Gülerce'nin 'Bu ülke kimsenin olamaz…' başlıklı o yazısı
Gerilim ve kutuplaşma anaforu, cumhurbaşkanlığı seçimine doğru, toplum vicdanını rahatsız edici boyutlarda devam ediyor.
Hâlbuki Türkiye, bu gerilim ve kutuplaşma atmosferinde sağlıklı olarak yaşamaya devam edemez. Bu yüksek siyasi ve toplumsal tansiyon, mutlaka bir arıza çıkaracaktır. Buna rağmen umutlu olanlar az değil.
Umudu yeşertenlerin bugünkü gürültüde duyulması zor olan esaslı dayanakları var. Birincisi, eninde sonunda bu ülkede demokratik değerler, hoşgörü, uzlaşma, özgürlüklerin genişletilmesi, ferdin hürriyetlerinin öne çıkması, farklılıkların zenginlik olduğunun kabulü ve paylaşmak hâkim olacaktır. Bu ülke kimsenin olamaz. Kimse devleti bütün birimleri ile teslim alamaz, kimse toplumu peşine takıp gidemez. Göreceksiniz, kim “benim olacak” diye düşünüyorsa yanılacaktır… Çünkü bu ülke hepimizin. Türk’ü ile Kürt’ü ile Sünni’si ile Alevi’siyle Batılı-modern-laik kesimiyle mütedeyyin-makul büyük kitlesiyle Türkiye hepimizin… Bütün kesimler için tutunacak tek bir dal var. Birbirimizin konumuna saygılı olarak, konuma saygının fikirlere ve düşüncelere de saygı olduğuna inanarak, evrensel insanî değerlerde buluşmak… En önemlisi hukukun üstünlüğü ve eşit yurttaşlık temelinde paylaşmayı kabullenmek, daha da ötesi benimsemek, savunmak… Bunu sözde bırakmamak… Liyakatli olanın, dürüst olanın, çalışkan olanın aidiyeti, ideolojisi, inancı ne olursa olsun, kim olursa olsun önünü açmak... Onlardan insanımız, ülkemiz, milletimiz, devletimiz ve insanlık için faydalanmak... Tercihe şayan olanların, en makbul olanların, sadece bizler gibi düşünenler, bizim mahallede yaşayanlar olmadığını vicdanlarımıza kazımak… Nefislerimizi aşabilir, devreye samimiyetimizi sokabilir, “ben…ben…” demeyi bırakabiliriz. Bizim toplum olarak tarihten tevarüs ettiğimiz böyle bir vasfımız var. Daha önce başardık, yine başarabiliriz…
Umudu yeşerten ikinci hakikat şudur: Bu topraklar, bu coğrafya zor bir yerdir. Burada halkın gönlünde olmayanın ayakta kalması zordur. Bakınız biz bir cihan devleti kaybettik ve kalan sağlardan herkese Türk olduğunun dayatıldığı bir ulus çıkarmak istendi. Hâlbuki biz farklılıklarımızla bir millettik. Türk’tük, Kürt’tük, Laz’dık, Çerkez’dik, Boşnak’tık, Arnavut’tuk, saymayayım hepimizi. Biz, bir arada bizdik. Onun için vesayetçiler kazanamadı. Bizi tek tip yapamadılar. On yılda bir tekrarladıkları darbeler, bünyemizi zaafa uğratmaktan başka işe yaramadı.
Bugün de kimse aynı yollara sapmamalı... Sonunda, paylaşmayı bilenler kazanacak.