Hümeze Ve Lümezeciler

Mustafa Demir

VAN 28.03.2013 10:58:59 0
Hümeze Ve Lümezeciler
Tarih: 01.01.0001 00:00

İnsanın kendi iradesi dışında bu dünya hayatı ona verildiği gibi, ölümünden sonra da yeniden inşa edilerek ahret hayatı verilecektir. Topluluklar halinde yaşayan insanların kendi aralarında çeşitli ilişkileri vardır. Bu ilişkiler bağlamında Hümeze suresinde insanların olumsuz tutum ve davranışlarından  ‘hemz’ ve ‘lemz’ diye söz edilerek haklarında bilgi veriliyor. Söz konusu davranışlarda bulunanlara yazı boyunca “hümezeci” ve “lümezeci” diyeceğim. İnsanların bir kısmı başkalarını küçük düşürmek, onlara zarar vermek, özellikle de toplum içinde saygınlıklarını zedeleyip itibarsızlaştırmak için, onlarla çeşitli şekillerde alay ederler. Başkalarının yanında onlar hakkında kötü propaganda yapıp çekiştirirler, haklarında olmadık kusurlar uydurup eğlenceye alırlar. Hümezeci ve lümezeciler emeği ile çalışıp helal kazanç elde edenleri işaret ederek bir takım haberler uydurur ve onları beceriksiz ve kötü ilân ederler. Dürüst insanların arasını açmak ve bozgunculuk ile kazanç elde edip, mal biriktirmek onların meslekleridir. Elbette bu davranışların hepsi gönülleri incitir, toplumda huzursuzluk ve güvensizlik meydana getirir.

Hemz ve lemz karakterli insanlar biriktirdikleri mal(kenz) ile güç sahibi olur ve elindeki güç araçları ile alay, eğlence ve ara bozma faaliyetlerini daha da artırırlar. Bir de bu bozguncu egemenler(müstekbirler), mallarının kendilerini bu dünyada sonsuza kadar yaşatacağını hesap ederler/öyle sanırlar. En azından yaşadıkları sürece böyle kalacaklarının hesabını yaparlar. Ama bunun böyle olmadığını çok çeşitli örnekleri ile görüyoruz. Paralarını kasalarına sığdıramayanların, yoksulluk ya da yaşlılık maaşına muhtaç kaldıkları, bir zamanlar etrafında birçok insanın pervane olduğu ve kendileri kibir içinde yüzenlerin sayıp durdukları paralarının da işe yaramadığı sıkça karşılaşılan bir olgudur. Hutame böyle bozguncu, alaycı ve dedikoducular için Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir. Bu ateşin yakıcı azabını suçluların ahrette tadacağı kesin, ama bu dünyada da cezasız kalmamaları gerekir. Bir gün önce azametli patron olanların, bir gün sonra hapiste gardiyana yalvarması yüreğini nasıl acıtır ve gönlünü ne kadar yakar… Halka zulmeden zalim bozguncu diktatörlerin, halkın onurlu hareketleri ile devrildiklerindeki durumları, ateşin onların kalplerinin en derin yerlerine işlediğini göstermez mi? Nice diktatör yöneticilerin bu halleri ibretle görülüp izlenmiştir. Onlar, saltanatlarının hep süreceklerini sanıyorlardı, ama öyle olmuyor, onursuzca rezil bir ölümle ölüp gidiyorlar.  

Yalan, alay ve başkalarına iftira ile elde edilen mal ve şöhretin halkın gözü önünde zalimin elinden alınması ve cezaya çarptırılması, hutamenin onu nasıl yaktığını göstermez mi?  İnsanlara zulmetmede araç olarak kullandıkları askeri rütbelerin sökülmesi, onların katılaşmış kalplerinde nasıl yangınlar meydana getirir? Kupkuru olmuş kalbi çıra gibi yanmaz mı? Aynı şekilde bu bozguncuların hele bir de kendi yakınlarına yaptıkları kötülüklerin verdiği acı, o yakınların kalbini şiddetle acıtmaz mı? Yanlış hesaplarla gönüller yakmak kimsenin yanına kâr kalmaz. Bu bozguncu Hümeze ve lümezeci fesatçılar malın, rütbenin, ünün ve çevrelerindeki asalak alkışçıların fayda vermeyeceği bir gün çok önemsiz ve değersiz kişiler olarak sokağa, zindana, ateşe ya da cehenneme atılacaklar. Allah’ın tutuşturulmuş ateşi, kendisine atılanları en ince zerrelerine kadar azabı ile muttali kılacak/tanıştıracak, korkunç bir şekilde her organına iyice hissettirecektir. Hutame öyle yakar ki, duymadık, bilmedik bir organ kalmaz insanda, ta bilinç ve gönüllere varıncaya kadar… Hümezeci ve lümezeci başkalarının kalbini yakarken kendisi de işte böyle yanar/yanacak…

Ahretteki hutame; sabitlenmiş sütunlar arasında sürekli yanan müthiş bir ateştir, içine atılanların üzerlerine kapılar kapanıp, kilitleniyor. Öyle bir kilitlenme ki, bir daha hiç açılmıyor. Oraya atılan, malının kendisini şan, şöhret ve şatafat içinde ebedi yaşatacağını sanıyordu ya… İşte şimdi ebedi yaşayacak, ama cehennemde, yani hutamede.   Basit ruhlu, malının mahkûmu, esiri olmuş, maldan başka hiçbir değer tanımayan, insani değerlere hiç önem vermeyen, yanlış hesaplarla kendilerini ebedi olarak ateşlere atan ve çevresindeki suçsuz günahsız insanların gönüllerini yakan bozguncu kişilerin o gün vay hallerine! Mal saymaktan başka zevk tanımayan, malını saydıkça sayan insanların şerrinden korunmak da kolay değildir. Gerçekten çok bilinçli ve cesaretli olmak gerekiyor. Çünkü çeşitli yerlerde onu bunu kınayıp, itibar toplayacağını zanneden ahlaksız insanlar toplumda çoksa, o toplumun kurtuluşa ermesi/iflahı zordur. Hutamenin çok şiddetli, her şeyi kırıp geçiren bir ateş olarak anlatılması, aynı zamanda buraya atılan insanların işlediği suçlarının da çok ağır olduğunu gösterir. Bu nedenle hümeze ve lümeze türünden tutum ve davranışların toplumda yayılmasının önlenmesi çok önemlidir. Hiç de öyle kolay olmayan bu işte görev en çok da Müslümanlara düşmektedir. Ancak ortak iyinin ve insanlık vicdanının sesi olanların çabaları gönüllerin yanmasını azaltıp durdurabilir.

İnsanların arkalarından alay ederek çekiştirmek, namus ve onurları ile oynayarak onları incitmek, ayıplayıp kınamak, şunu bunu dürtüştürerek dedikodu yapmak, yani; “hemz”e dadanmak çok kötü bir hastalıktır ve en kötü uyuşturucuya müptela olmuş, krizlerle kıvranan insanların haline benzer bir ürperti verir. Bunun gibi insanları dil ile incitmek, hoşlanmayacakları lakaplar takmak, başkalarına gammazlamak, dostların arasını açmak, yani; hemz ve lemzi alışkanlık haline getirmek insanın hutameye atılmasına sebep olacak çok büyük bir suçtur. Bu gibi gammazların vay haline! Bilirsiniz ülkelerin stratejik birimleri, büyük bilim merkezleri ve şirketlerin işleri ile ilgili casusluk yapmak en büyük suçtur ve cezası da genellikle ölümdür. Laf getirip-götürmek ile gizli bilgilerin ilgili kişi ya da kurumlar arasında izinsiz ve bir çıkar karşılığında taşınması da öyledir ve bunlar da bir çeşit Hümeze ve lümezedir. Tarihte ve günümüzde bunun birçok örneği var.

Bir başka büyük Hümeze ve lümeze alanı da medyadır. Bu alandaki Hümeze ve lümezecilik o kadar yaygın ve etkilidir ki, hakkında Fransızcadaki journal(dergi, gazete) sözünden Türkçeye uyarlanarak “jurnal”, “jurnalci” diye kavram bile türetilmiştir. Bu kelime yaklaşık olarak “Gammaz” kelimesine karşılık gelir. Gammaz kelimesi Arapça “ğmz” kökünden türetilmiştir ve Türkçe anlamı, gizlice fısıldayan, göz kırpıp ayartan, birine iftira ederek zarar veren, fitneci, münafık ve kovucu demektir. Yakın tarihimizde özellikle 2. Abdülhamit döneminde bu kelimeler çok meşhurmuş. İstihbarat örgütleri, onların medyadaki uzantıları, yönetim muhalifleri ile saray erkânı arasındaki mücadelelerde haber, bilgi, sır taşıyanlar daha çok “jurnalci” bazen de “gammaz” olarak adlandırılmışlar. Günümüzde bu tür işleri yapanlara köstebek veya casus, bu işlerde gizlice kullanılan cihazlara da böcek denmektedir. Özelikle darbeler, muhtıralar ve askeri vesayet dönemleri ile otoriter ve totaliter yönetimlerde fişleme denen hümeze ve lümeze faaliyetleri çok yoğun olarak kendisini gösterir.

Hümezeci ve lümezecileri daha kolay tanımak, hutameyi neden hak ettiklerini anlamak için onların tipolojik özelliklerini bir daha görmekte yarar var. Hümeze gıybetçi, lümeze ayıpçı; Hümeze yüze karşı, lümeze arkadan; Hümeze açıkça, lümeze gizlice; Hümeze gözünü kırparak karşısındakini kızdıran ya da ayartmaya çalışan; Lümeze kardeşlerini kötülükle anarak ayıplayan ve Hümeze de lümeze de insanların hoşlanmayacakları, onları küçük düşürüp itibarsızlaştıran dalavereler çeviren tehlikeli tiplerdir. Dikkat edilirse buradaki tutum ve davranışların hepsi kötü şeyler, bunların tamamı dünyanın her yerinde hoş karşılanmayan evrensel kötü tutum ve davranışlardır. Bunlardan herhangi birini yapmayı alışkanlık haline getirmek günahtır. Kurtulmak isteyenler için çare; tövbe ve psikolojik tedavidir…

Mekki surelerde karşılaşılan “küstah zengin” tipi ve eleştirisi bu surede de var. Bu küstah kişilerin tekil olarak anılması, onların en önde gelenler ve diğerlerini temsil etmelerindendir. Günümüzde de böyledir; konu bağlamında bir kişiyi anmak diğerlerini de çağrıştırır. Dolayısıyla bu örnek tipler onlar gibi olan herkesi hatırlatır. Surenin, Hümeze ve lümeze tarzında davranışların kendilerinde fazlasıyla görüldüğü Mekke’nin tanınmış, ileri gelen müstekbirlerinden Cemil b. Amir, Ümeyye Bin Halef, Velid Bin Muğire, Ahnes bin Şureyk hakkında indiği rivayet edilmiştir. Elbette ayetlerin bu kişilerin tutum ve davranışlarıyla ilgili inmiş olması sadece onlar için geçerli olduğunu göstermez. Yukarıda da belirttiğimiz gibi onların örnekliğinde bütün zamanlarda aynı davranışları sergileyen herkesi kapsar.

Surede sözü edilen Hutame için 6’ncı Ayette “Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir” denmiş ve hakkında kısaca bilgi de verilmiş. Bu bilgide pek alışılmayan, bilinmeyen bir söylem dikkati çekiyor. O da bu ateşin gönüllerin üzerine çıkması ve ateşte olanların üstüne kilit vurulması olayıdır. Olaya baktığımızda Hutamenin tenden geçip ruhlara, maneviyat üzerine çıktığını, başka bir deyişle kalp ve gönüllere işlediğini ve bu yakışın, canları öldürmeyip durmadan devam ettiğini görüyoruz; cehennemin yüreğe yerleşmesi, orada ateşi hissetmek… Sanki ağırlaştırılmış, kalp ve gönülleri fazlasıyla inciten işkencelerle sürdürülen bir ceza infazı gibi… Bu cezaların en korkunçlarından biri olsa gerek. Ateş insanın dışında değil, içinde ve bu ateş yüreği, gönlü, insanın tüm anlam dünyasını yakıyor. Özeti: ahlaki bir analiz, sonuç; mal hırsı, yani mal efendi, insan köle… Çözüm; yukarıda söylediğimiz gibi tövbe ve psikolojik tedavi; ıslah… Olmazsa; Hutame…

İşte konu kaynağımız suresinin meali: Rahman Rahim Allah’ın Adıyla.

“Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı adet edinen kimsenin vay haline! Ki o, mal toplayarak defalarca sayıp durandır. O, malının kendisini sonsuza kadar yaşatacağını hesap eder. Hayır! O önemsiz/değersiz bir kişi olarak hutameye atılacaktır. Ve Hutame nedir, derinlemesine, ayrıntılarıyla bilir misin? Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşi. Ki o, çıkar gönüller üstüne. Elbette onların üzerine kapatılıp kilit vurulmuştur (Hümeze 104:1-9).