Hikmet, Sünnet Midir?

EJDER AŞİT

VAN 22.03.2017 09:50:42 0
Hikmet, Sünnet Midir?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Hadis rivayetlerini Kuran ile aynı mesafede gören zihniyetin temel eleştirisini yaptığım yazılarımın sonuncusunu biznillah yayınlıyorum. Ayetlerin hakkını vermeyip zanni rivayetlere yoğunlaşan ve ayetlerle çatışmasına bakmaksızın Nebinin ağzına vahiy dışı sözler isnat edenler yekûn tutuyor. Bu onların doğruluğuna delalet etmez. Bilakis hakkın taliplisi sürekli az olmuştur. Ayrıca marjinal olmayı da hak olarak görmemek gerekir.

Öteki yazımlarda yazmayı unuttuğum fakat meselenin önemine binaen hatırlatılması gereken bir olay var ki, hadisleri vahiy görenlere açık cevap niteliğindedir: Zeyd-Zeynep meselesi… Ahzab Suresi-37. ayette bu konu anlatılır. Nebi Zeyd’e eşi Zeyneb’i boşamaması konusunda telkinlerde bulunmaktadır. “Hani Allah'ın kendine nimet verdiği senin de kendisine lütufta bulunduğun kişiye(Zeyd’e): 'Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın' diyordun…” fakat Zeyd Nebi’nin telkinlerine rağmen eşi Zeyneb’i boşadı ve onun sözünü dinlemedi. Şayet hadisler vahiy olsaydı; Sizce Zeyd eşi Zeynebi boşayabilir miydi? Veya bu denli cüretkâr davranabilir miydi? Meseleyi Allah ve resulüne itaati emreden ayetler gölgesinde nasıl değerlendirebiliriz? Zeyd’in yaptığı apaçık bir karşı çıkış sayılmaz mı?

Mutezile Tehlikeli bir fırka mıdır?

Hadis rivayetlerini tenkit eden fırkaların başında ‘Mutezile’ ekolu gelmektedir. Naklin aklın esaslarına göre yorumlanması gerektiğini söyler. Ama yaygın ve yanlış kanaat Mutezilenin sünnet ve hadise bir değer atfetmediği, bu yüzden onu tenkit ettiği ve aykırı davrandığı şeklindedir. 

Mutezilenin karşısında rivayet kaynaklı ‘Ehli Sünnet ve’l Cemaat’ olarak kendilerini tanımlayan başka bir ekol bulunmaktadır. “Sünnet müdafaası” altında diğer ekolleri öteleyen bilinçli ve kasıtlı bir yol izlemektedir. Kendi dışında fikirlerini tenkit eden her ekolu-bilhassa Mutezileyi- dinin tefrikasıymış gibi gösterip kendine bir meşruiyet alan oluşturmaya çalışmaktadır. 

Hâlbuki Kuran, hiçbir zaman müslümanların bu şekil gruplaşmaya müsaade etmez. Hakikati gruplara değil hakka ve ayetlerin çerçevesinde çizilmiş çizgiye göre olduğunu belirtir. Burada herkes payıyla sevinmekte, cüz’ünü kül’e nispet ederek hakikat meşruiyetleri için delil ihdas etmektedir.

‘Mutezile’ olsun ‘Ehlisünnet ve’l Cemaat’ olsun her ikisi de siyasi bir yapılanmadır. Bunlara davet eden, müslümanları gruplaşmaya ve fırkalaşmaya davet etmiştir. Allah’ın müslümanlara farz kıldığı risalet(davet) görevini yerine getirmemiştir. Tehlikeyi biriyle sınırlandırmak konuyu sapıtmaktır. Allah bizi Kuran’da müslüman olarak isimlendirdi(Hacc-78). Bu fırkaların herhangi birine tabi olmak, iyi müslüman olmak anlamı taşımaz. Hakikatin peşine düşmeyip hak olarak kendilerini görenler tehlikelidir.

Hikmet Kavramı Sünnet midir?

Katade ve İmam Şafii gibi âlimler Bakara 129. Ayet doğrultusunda “hikmet”in sünnet manasında olduğunu belirtmişlerdir. Ama hikmet kavramının geçtiği diğer ayetleri görmezden gelmişlerdir. Çünkü hikmet kavramının geçtiği birçok ayette hikmetin tilavet edilmesinden bahsetmektedir. Tilavet karşısındakini düşündürmeye zorlayacak deliller sunmaktır ki, kavle tekabül eder. Hâlbuki sünnetin tilavet edilmesi söz konusu değildir.

Ayetler hikmetin sadece Nebiye has bir durum olmadığını diğer tüm Nebi ve Resullerin hepsine verilmiş olduğunu ve akıl sahiplerinin de buna ulaşabileceğini söylemektedir(Bakara suresi-269). 

Şayet bu iddiayı kabul etsek bile, Rabbimiz direk arapça kelime olan Hadis’i pekâlâ kullanabilir, müslümanların düştüğü bu kavram kargaşasını sona erdirebilirdi. Amaç ve anlam farklı ki farklı kavramlar kullanılmıştır.

Rabbimiz üzerimizdeki fazlı büyüktür. Kitap nedir iman nedir bilmezken öğreten O’dur(Şura-52). Bundan büyük fadl ve ikram olur mu? Kitap bilmeden ve iman etmeden rıza olur mu?

Okumalarımdan hikmetten anladığım şey şu oldu: Allah resulünün ayetlerden hüküm çıkarması ve çıkarma metodu hikmet, uygulaması da sünnet olmuştur. Yani sünnet canlı vahiydir, protip yürüyen Kuran konumuna gelmedir. Hikmet sünnetin kendisi değil sünnete giden metotudur. Ayetleri alt alta koyup sonucuna baktığınızda aklınıza ilk gelen budur.

Dolayısıyla hikmet sünnet olamaz.

Âlim olarak geçinen bazı müsveddeler Kur’anın hiçbir yerinde bu kitaba uyun diye bir uyarının olmadığını söylemektedir. Bu söylemlerine karşın şu mübarek ayet karanlıklarına ışık versin inşallah: ‘’ VE İNDİRDİĞİMİZ BU KİTAP MÜBAREK BİR KİTAPTIR ONA TABİ OLUN(ENAM-155)… 

Bu bahisle ilgili son cümleler olarak, zihni kargaşalarımızın bitmesi için kavramların tam olarak yerli yerine oturtulması ve kuran ışığında tekrar’dan yeni bir okumaya tabi tutulması gerekir. Eğer biz dini hacı hocalara bırakır, okumalardan uzak durursak sonumuzun pek hayırlı olacağını sanmıyorum…