HERKESİN KONUŞTUĞU KONU...

N’olacak bu polislerin hali

VAN 12.02.2014 11:11:28 0
HERKESİN KONUŞTUĞU KONU...
Tarih: 01.01.0001 00:00

Abdurrahman Dilipak

Geçen gün bir polis, teşkilatla ilgili ilginç şeyler anlattı..

Emniyette terfisi engellenmeye çalışılanların nasıl sicilleri ile oynandığını ve terfi ettirilmek istenenlerin nasıl ödüllendirildiğini, ödül sisteminin nasıl işletildiğini vs.. Bir dokun bin ah işit..

İşe alınmada üniversiteye girişte soruların kimler tarafından çalınıp, servis edildiği şimdi daha iyi anlaşılıyor.. Başarı denen şey örgütlenmiş. Birilerinin ayağına pranga vurulurken, birilerine doping yapılmış..

İki düzineye yakın polis varmış.. İstihbarat, terörle mücadele, mali polis ve kaçakçılık en gözde yerlermiş.. Ve paralel yapı önce buralarda örgütlenmiş.. Burada terfi bekleyen bütün kademeler ödül ve disiplin cezaları ile biçimlendirilmiş. Birini görevden alsanız da yerine gelecek kişi yine aynı yapıdan gelecek.. Özellikle Emniyetteki bu disiplin cezalarının hangi sebeble kimler tarafından niçin verildiğini araştırıp, haksız işlemlerin iptali gerekir..

Aslında Emniyet gibi en çok örgütlendikleri yerlerden biri de adliye. Mübaşirinden gardiyanına kadar, hepsinin aynı zamanda “özel istihbarat”la iltisaklı olduğu iddia ediliyor.. Hatta mübaşir ve gardiyanların ayrıca “özel eğitim”den geçirildiği de iddialar arasında..

Emniyet ve adliyenin öncelikle gözden geçirilmesi gerekiyor..

İddiaya göre, paralel yapının psikolojik harp elemanları, hedef seçtikleri kişilerin “cemaatçi” olduğuna dair dedikodu yaydıkları ve ihbarda bulundukları da iddia ediliyor..

Bir polis, Emniyetteki ihbarların önemli bir kısmının servis edilen bilgilere dayalı olarak içeriden örgütlendiğini söylüyor.. Gerçek bir ihbar yok, ihbar sonradan başka isimler üzerinden ya da isimsiz olarak içeriden tezgahlanıyormuş.. Zaten suç isnat edilmek istenen kişinin üstüne, evine, işyerine suç belgesi sayılacak materyallerin operasyon sırasında yerleştirildiği öteden beri yaygın bir iddia idi.

Şimdi, paralel yapının Emniyet Sen’in genel merkez ve taşra teşkilatları yöneticilerini ihraç etmek için hazırlık yaptıkları iddia ediliyor.. 104 kişinin dosyasının hukuk bürosunda incelemede olduğu söyleniyor.. Polis ve askerlerin sendika kurmalarına karşı çıkılıyor ama, grev hakkı olmayan, ideolojik ve politik bir özellik göstermeyen nev-i şahsına münhasır mesleki bir örgütlenmenin zarardan çok fayda sağlayacağını düşünüyorum. Aksi halde herkesin hakkını sağlaması gereken polis kendi hakkını bile koruyamaz duruma da düşürülebiliyor.. Çalışanların mesleğinin onurunu yüceltici, verimliliğini, etkinliğini artırıcı, çalışanların ve ailelerinin fiziki, ruhsal sağlığını güçlendirici çalışmalar yapmaları gerekir..

Haklarında usulsüz disiplin işlemi yapılan 41.000 küsur polisin dava açmaya hazırlandığı ama adliyedeki cemaatçi yapının tasfiyesini bekledikleri söyleniyor..

Polis teşkilatı aslında kapalı bir kutu.. Yapının tepeden tırnağa yeniden ele alınması gerekiyor aslında.. Bu işi bilenlerin bazılarına göre polis kolejleri ve akademisi kapatılmalı.. 7 bölgede üniversitelerin belli bölümlerinden mezun olanlar, yüksek lisans programına alınmalı, bunların 6 ayı örgün, kalanı uzaktan eğitim ya da interaktif eğitim şeklinde olmalı ve bu kişiler polis kadrolarına aktarılmalı.. Polis teşkilatı ele alınırken, Jandarma, korucu, zabıta da birlikte ele alınmalı..

İstihbarat tek elde ya da tek havuzda toplanmalı.. Yerel polis ve Türkiye polisi ayrıştırılmalı.. Yerel polisler kendi memleketlerinde görev yapabilmeli.. Normal şartlarda belediyeye bağlı olmalı.. Gerektiğinde merkezi komutaya bağlanabilmeli..

Mesela asayiş, trafik, turizm, çocuk polisinin merkezle ne alakası var.. Adli polis, mali polis yeniden tanımlanmalı..

Polislerin üçte ikisi yerel yönetimlere devredilebilir.. Bu işin çok geciktirilmemesi gerekir..

Polislerle yapılan bir istatistiğe bakıyorum da, mesela geçen yıl haziran ve ekim aylarında 6’şar polis intihar etmiş. 5 polis de mayıs ayında.. Son on üç yılda en yüksek intihar 2000 ve 2001’de.. 2013 3. sırada. Her yıl yılda 20 ile 40 arasında polis intihar ediyor.. En yüksek intihar 36-40 yaş arasında, 2 sırada 21-25 yaş grubu. En yüksek intihar oranı İstanbul’da.. İntihar edenlerin %54’ü evli.. %31’i bekar, dul %9, nişanlı %6.

Öyle anlaşılıyor ki, İstanbul yaşamak için de, ölmek için de ideal bir şehir!

Bu arada cemaatin Emniyetteki sayısal ağırlığı %12 civarında.. Ama etkileri sayılarından çok daha fazla! Hâlâ adamlar açık açık iktidara meydan okuyabiliyor ve kendilerine karşı çıkma ihtimali olanları arkası arkasına zor görevlere gönderebiliyor.

Emniyet mensupları, sadece Emniyette değil, Valilikte de etkin görev yapıyorlar. Koruma şube bütün hassas kişi ve kurumların içinde.. İstihbarat her yere girip çıkıyor zaten.. Adliyenin içindeler, dışındalar, savcılarla beraber çalışıyorlar..

Emniyette düzelme olmadan bir yerde olmaz.. İşi bilenler, aslında disiplin cezası verilenler ve taltif edilenlere bakıldığında kim kimdir anlaşılıyor diyorlar.. Bu kırılan notları kim kırdı, ya da ötekileri kim taltif etti, bu kişilerin sicil dosyaları arşivde mevcut.. Sınav sorularını kim hazırladı, kim sızdırdı, bu tezgahı kim nasıl hazırladı bunu bulmak da zor değil diyorlar. O zaman bu listeleri önünüze koyduğunuzda ne yapılması gerektiği de ortaya çıkıyormuş..

Bu işin, tek bir elden ve işi bilen bir grub tarafından seri şekilde yapılması gerektiği konusunda görüş birliği var.. Bu arada tüm sınavlar, işe alımlar, soruların sızdırıldığı iddialarının ciddi bir şekilde soruşturulması gerek.. Sorumluların derhal görevden alınmaları ve haklarında idari ve hukuki işlem yapılması gerek..

Hani derler ya, “et kokarsa ne yaparsın?”, “tuzlarım”, “ya tuz kokmuşsa!”.. Emniyet, savcılık ve adliye, gardiyanı, mübaşiri ile yeniden tepeden tırnağa ele alınmalı.. Hem de hiç vakit kaybetmeden! Selâm ve dua ile..