HDP’nin Türkiyelileşmesi

SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN

VAN 16.03.2015 11:03:34 0
 HDP’nin Türkiyelileşmesi
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

HDP’nin Türkiyelileşmesi

2015 seçimlerinin sonuçlarının siyâsal partilerin sıralamasını değiştirmeyeceği çok açık gözüküyor. Bütün mesele oy oranlarının ne olacağı noktasında düğümleniyor. Elbette bu hususta alan araştırmalarının ne söyleyeceği belirleyici olacaktır. Burada söyleyeceklerim herhangi bir somut araştırmaya dayanıyor değildir.  Sâdece bazı sezgi yüklü kavrayışlar üzerinden hareket ediyorum. Bu sebeple yanılma riskini de üstlenmiş durumdayım.

2015 seçimlerinin merkez muhalefet açısından pek de parlak geçebileceğini düşünmüyorum. CHP’nin hiçbir şansı olmadığını görüyorum. Tutalım ki CHP oy oranını korudu. Bunun bir başarı sayılabileceğini, CHP tabanını tatmin edebileceğini söylemek herhalde safdillik olur. CHP seçmenlerinin küskün ve bıkkın kesimlerinin bu seçimlerde Vatan Partisi, MHP ve HDP arasında yeni tercih arayışlarına giriştiğini görebiliyoruz. Oranı ne olur bilemem, ama bu durum CHP’ye oy kaybettirecek bir etken olarak tezâhür ediyor. Bu dinamik üzerinden MHP’nin kendi tabanını konsolide edeceğinden; özellikle de, AK Parti'ye kaptırdığı ama çözüm sürecinden ürken ve bu sebeple MHP’ye dönen bir kesimin varlığından bahsedebiliriz. Buna ilâveten BBP ile anlaşması durumunda, MHP’nin oy oranını bir düzey arttırabileceğini öngörebiliyorum. Vatan Partisi ve MHP’ye kayacak oyların müzmin ulusalcı çevreler için geçerli olabileceğini söyleyebiliriz. 
Daha ilginç olan bir husus ise HDP ile ilgili olandır. HDP’nin Kürt seçmenlerden aldığı kemik oyları muhafaza ettiği açık olarak görülüyor. Kürt seçmenler arasında  %10’a yaklaşan ve AK Parti ile HDP arasında gidip gelen kararsızların ne yapacağı çok büyük önem kazanıyor. Ama diğer iki dinamiği de dikkate almak gerekiyor. Bunlardan en fazla dikkat çekeni, özellikle Alevî kökenli CHP’li yurttaşlardan HDP’ye yönelik bir teveccühün daha gür bir tonda dile getirilmeye başlamış olmasıdır. İkincisi memleket genelinde liberal çevreler ve bir kısım “sol”un HDP’ye dönük desteğini de görüyoruz. Buradan hareketle, HDP’nin seçim stratejisinin Türkiyelileşmek iddiası olacağını söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Selahattin Demirtaş’ın sergilediği performans bunun ateşleyicisi olarak değerlendirilebilir. (Hoş, 6-7 Ekim olaylarında Sayın Demirtaş bütün bu izlenimleri berhava etmişti, ama olsun postmodern siyâsetin hafızası o kadar da güçlü olmadığı için bu da unutulabilir).Bu strateji HDP’ye seçim barajını aşmak yolunda ne oranda bir katkı sağlayacaktır, kestirebilmiş değilim. Ama eğer bu dinamikler HDP’nin barajı aşmasına elverirse, yeni dönemde meclis aritmetiğinin çok şaşırtıcı olacağını söylemek malûmu ilâm etmek olacaktır.

HDP’nin Türkiyelileşmesi meselesine ayrıca bir siyâsal iddia olarak bakmak gerekiyor. Doğrusu bu “Türkiyelileşme” kavramı bana son derecede plâstik; hatta derme çatma gelmektedir. Türkiyelileşme kavramının kullanıldığı her söylem bende, yalap şap, üzerinde düşünülmemiş bir aydın fabrikasyonu izlenimi bırakıyor. Türkiyelileşmenin açılımı , “Türklerin yaşadığı yer” anlamına gelmiyor mu? Siyâsal kimlik meselesini çözememek, işi, hem de böylesine eğreti bir şekilde coğrafyaya yıkmak en hafifinden bir basitleme değilse nedir? Elbette bu ayrıca tartışılması gereken bir mesele, ama buna girmemin sebebi, Türkiyelileşme iddiasının içeriğini daha berrak ortaya koymak içindi. Türkiyelileşmek iddiası, Kürt siyâsetinin, kendisini Türk siyâsetine onaylatma çabasından başka bir şey değildir. Buradaki hassas nokta, bu benimsetme işinin bir “Türk Sorunu” doğurmadan başarılmasıdır.  O zaman soru şudur: Türk sorunu doğurmayacak bir Kürt siyâseti ne kadar Kürt siyâseti olarak kalabilir? Bu, en temel düzeyde iki yeni doğrultuyu düşündürüyor. Ya, Kürt siyâsetini göreli olarak geriye çeken yeni bir siyâset geliştireceksiniz ya da Kürt siyâsetini ancak başka siyâsetlerle donatmayı ya da birleştirmeyi başaracaksınız. İlki görece olarak partiyi kemik tabanı, Kandil, özellikle radikal genç tabanıyla arasını açabilir. Ayrıca Kürt siyâsetinin görece geriye çekilmesi, pragmatik ya da dinsel sâiklerle hareket eden Kürt seçmen kitlesinin seçmen tercihlerinde AK Partiyi daha baskın hale getirebilir. Bu da HDP açısından Dimyata giderken eldeki bulgurdan olma riskini doğurur. Nihayet bu bir strateji değişiminden çok esaslı bir doktriner değişim ve onun hazmını gerektiriyor.

Gelelim ikinci doğrultuya: Bu, Güneydoğu ya da Doğu’daki Kürt sorununun, Orta Anadolu, Karadeniz, Ege ya da Trakya’daki muadillerini bulmayı zorunlu hale getiriyor. Bu hiç de kolay değil. Ezilenler genellemesi ya da eğretilemesi ile bu işin içinden çıkabileceğini sanmıyorum. (Soma faciasında hiç kimsenin aklına ölenlerin etnik kimliği gelmedi). Dolayısıyla, HDP’nin temelde Kürt siyâsetini koruyarak Türkiyelileşmesi vaadi, etnik kodların dışında siyaset yapmayı öngören önemli bir dönüşüme işâret etmesi sebebiyle önemsenmelidir. Ama bu konjonktürel olarak bir siyâsal çekim ve destek sağlasa da, kısa vâdede  sanıldığı kadar kolay içi doldurulabilecek bir iddia olarak gözükmüyor.