HAYDİ TEFEKKÜRE

Var olma şuuruyla tefekküre dalmak ve yaratılan her bir ayeti anlamak, aslında hayat gayemize ulaşmaktır. Ki tefekkür de gayemize ulaşmamızda en güzel ibadetlerden sadece bir tanesidir.

VAN 18.09.2015 10:08:54 0
HAYDİ TEFEKKÜRE
Tarih: 01.01.0001 00:00

Her yokuşun bir inişi vardır. Her inişin az da olsa bir zorluğu. Ve her zorluğun bir kolaylığı…
İşte insanoğlu böyle bir kolaylığın verdiği rahatlıkla unuttu Rabb’ini. Ve böylece ahlâki değerlerini, inancını, değer yargılarını, kişiliğini yani insanlığını unuttu. Hâl böyle olunca, akletme yeteneğini de kullanamaz oldu. Çünkü akletmeye sevk eden tefekkür, hayatından çıkmıştır insanoğlunun.
Her zaman, her yerde ve her koşulda onu düşünmeye, farkındalıkları farketmeye iten aklı, yaratıldığında kendisine verilmiş en büyük nimetti. O nimetin farkına varamayınca; hayatı, küçük bir dairenin içerisinde nefes alıp vermeye dönüştü. Çizmiş olduğu sınırları aşamayan insanoğlu, o sınırlar içerisinde yaratılış gayesinden uzakta bir mekana hapsolmuştu. Onun bu mekanı, sadece kendisinin kim olduğunu, ne yapması gerektiğini bulmaya yönelik bir fırsattı aslında. Ama insanoğlu yine bencilliğini ve nankörlüğünü göstererek bir kez daha yenildi kendisine. Artık anlamıştı düşüncesizliğini. Taki sahte rablerle tanışıncaya kadar. Firavun kanunlarının düzensizliğini görünceye kadar..
Sonra akletmeye başladı insanoğlu. Düşünmeye; her yerde ve her şartta sorgulayarak kabul ettirmeye zorladı kendini. Sahte rablerin sahte kanunlarına, modernizme yani sağlıklı düşünememeye direndi. Sonucu belliydi; akletmeyen insan yenilgiyi alarak, yaşamanın gerektirdiği tefekkürü bir hiç bilerek hayatını noktaladı. Sonrası da içten içe ‘keşke sahte kanunlara güvenmeseydim, başka rabler edinmeseydim, akletmeyi bilseydim’ tarzındaki iç hesaplaşmaları.. İşte akletmemenin, doğru düşünmemenin doğurduğu sonuçlardı bunlar.
Ne zaman ki insan, çıkmaza düşerse tefekküre dalar Rabb’ini. Sonra başına gelecekleri düşünmeye başlar. Ve kıyama durur. Sonra hemen duaya oturur. Ve anlar ki ‘akledilmeyen nimet geri alınır’.
Var olma şuuruyla tefekküre dalmak ve yaratılan her bir ayeti anlamak, aslında hayat gayemize ulaşmaktır. Ki tefekkür de gayemize ulaşmamızda en güzel ibadetlerden sadece bir tanesidir. Rabb’imizin her bir ayetini anlamamız, anlatmamız ve yaşamamız için bu ayetler üzerinde doğru düşünmeyi bilmeliyiz. Sağlıklı bir şekilde düşünebilmek için de doğru vakitler bulabilmeliyiz. Her yerde Allah’ın ayetlerinin olduğu muhakkaktır. Bu yüzden bizler de her yerde tefekküre dalabilir, Rabb’imizin her bir ayetini her yerde okuyabiliriz. Bu yüzden insanoğlu, yaşam gayesini gerçekleştirmeye iten tefekkürü, nefes alıp vermeye dönüştürmeli; küçük bir dairenin sınırlarını aşmaya itmelidir kendini. Belki de bu şekilde yaratılış gayesine ulaşarak Allah’ı razı eder ve razı edilmiş bir şekilde hayatını noktalar…
iktibasdergisi.comEsma GÜL/ İktibas Dergisi Eylül 2015/441