Hassasiyet ile riyakarlık arasında helallik isteme...

FATMA BARBAROSOĞLU

VAN 18.03.2015 16:10:00 0
Hassasiyet  ile riyakarlık arasında helallik isteme...
Tarih: 01.01.0001 00:00

Günlük hayatta bir vesile ile yakınlarına ya da amirlerine hakkını helal etmeyeceğini söyleyen insanların ilencine tanık oluyoruz.
Helallik almak önemli.
Fakat helallik almak ne yazık ki, bir duyarlılık bahsi olarak değil bencilliğin tezahürü olarak dillerde dolaşıyor: Ben her türlü kabalığı, haksızlığı yapayım, ama sen hakkını helal et de öbür dünyada rahat etmeye devam edeyim iş bitiriciliğine bürünüyor çoğunun ağzında.
Mesela?
Gelmesi gereken toplantıya 45 dakika geç kalıyor ve yüzünde endişeye dair ufacık bir mimik barındırmaksızın, özgüven patlaması ile güçlendirilmiş vücud dili eşliğinde  “Hakkınızı helal edin!” diyor.
Öyle bir eda, öyle bir tavır ile söyleniyor ki bu cümle, hey faniler önce ayağa kalkın sonra diz çökün emri ağzından çıksa orada bulunanlar hiç şaşırmayacak.
Ya da “bilim insanımız”, sizin yapmış olduğunuz bir çalışmayı tepe tepe kullanıyor, hiçbir atıfta bulunmuyor, bir vesile ile karşılaşınca “Sizin çalışmanızdan çok istifade ettim hakkınızı helal edin” DİYOR.
 Niye helallik diliyorsun, istifade ettiğin kısımlara atıfta bulunacaksın. Hepsi bu.
(Bunu asla söyleyemezsiniz. Yani söylememeniz gerekiyor. Yoksa kibirli, zor insan oluverirsiniz. Oysa sizden beklenen, yüzünüzde halkla ilişkiler tebessümü ile ah ne kadar mutlu oldum benim görüşlerimi ismimi bile anmadan kes yapıştır olarak tezinize boca ettiğiniz için demeniz. Yoksa şu sosyal medya çağında başınıza gelecekleri hayal bile edemezsiniz.)
Bir de yerli yersiz helallik dileyerek “titizlik” gösterisinde bulunanlar var.
Mesela?
 Bir  telefon konuşması,  arayan resmi bir makamdan arıyor, kapatırken hakkınızı helal edin çok vaktinizi aldım diyor.
Ne var bunda diyeceksiniz?
 Burada söylenecek olan cümle vaktinizi aldım çok teşekkür ederimdir.
Ne sakıncası var diyeceksiniz?
Yerli yersiz istenen helallik, riyakarlığı yaygınlaştırıyor.
Gündelik hayatta helallik almamız gereken en önemli husus gıybet bahsi. Fakat siz şimdiye kadar  “kusura bakmayın dün sizin gıybetinizi ettik, hakkınızı helal edin” diyene rastladınız mı?
Yarım asrı devirdim, şimdiye kadar bu konuda helallik dileyene hiç rastlamadım.
İmam Gazali gıybet edenin pişman olarak tövbe etmesini, sonra da gıybetini ettiği kişiden helallik alması gerektiğini söyler: “Gıybet ettiği kimseden helallik alıp af dilerken içinden üzülmeli ve bu üzüntü ve nedametini gıybet ettiği kimseye de duyurmalıdır. İçinden pişman olmadığı halde dışından pişman görünüp helallik almaya çalışan, riyakarlık etmiş olur ki, bu defa yeni bir günahı sırtına almış olur.”
Bazı alimler gıybetini ettiğin kişiden helallik almak gerekmediğini,  gıybet ettiğin adam için kefaret olarak onun için istiğfar etmenin yeterli olduğunu söylemişler bu görüşlerini de şu hadis-i şerife dayandırmışlardır: “Gıybet ettiğin adamın gıybetinin kefareti, onun için istiğfar etmendir.”
Ahlaki ilkeler üzerinde titizlenmek yerine şekil üzerinden gitmeyi tercih ediyoruz. Her meselenin ruhu değil cismani boyutu bizi daha çok ilgilendiriyor.
Neden böyle?

MERAKLISI İÇİN DUYURU:

Yukarıda sormuş olduğum sorunun cevabını 19 Mart saat 19.00’da Nazife Şişman ile birlikte Nihayet Hayat başlığı altında Eyüp Belediyesi Cafer  Paşa Külliyesi'nde arayacağız.
Programın resmi başlama saati 19.30. Fakat  erken gelenleri ödüllendirmek maksadıyla, saat 19.00’da program öncesi çay içip hasbihal edeceğimizi duyurmak isterim.
Ve elbette gelenlere Nihayet dergisi hediyemiz olacak.