İşte Özhan’ın yazısı:
Anayasa Mahkemesi başkanının geçen hafta yaptığı
konuşma
bazı Kemalist ve Liberal isimler tarafından ‘hukuk manifestosu’ ilan edildi. Bu durum uzunca
zamandır
tartışmaya ve anlatmaya
çalış
tığımız entelektüel krize, en
güzel
örneklerden birisini teşkil etmektedir. Mezkur entelektüel kriz
den hepimiz nasibimize düşeni ister istemez
alıyoruz
. Nasıl
almayalım
? Kılıç’ın felsefi anlamda ol
dukça sıradan, klişelerle dolu ve
kişisel
ağız dalaşlarıyla süslenmiş metnine ‘manifesto’
muamelesi
yapılan
bir
ortamdayız
.
Bu ‘hukuk manifestosunda’ kendisine yer bulabilen ‘laf sokmaları’, bürokratik zırhın sağladığı ‘kurtulmuşluk illüzyonu’ ruh halini şimdilik bir kenara bırakalım. Zira bunlar yargı bürokrasisinin yıllardır kurtulamadığı hastalıklardan sadece bazıları. Ancak insan
sermayesinin
kalitesi
iyileştikçe düzelebilecek sıkıntılar. Dolayısıyla Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’nin
ortak
bildirisi
havasında
okuduğu metnin ‘hukuk manifestosu’ olduğu iddia edilen kısımlarına bakalım.
Metnin felsefi bölümleri olarak okunabilecek kısımları, maalesef hukuk felsefesi adına hicap duyula
cak cinsten. Liberal
kalemlerin
çok sevdiği ve ne olduğunu sadece kendilerinin bildiği ‘yeryüzü
standartları
’ açısından dökülen bir metin var karşımızda. Olsa olsa hukuk fakültesine henüz başlamış
heyecanlı
bir liberal
öğrencinin
ilk verdiği
ödevlerin
düzeyini aşamayacak bir metinden bahsediyoruz. Gerçekten el insaf. Kendisi de hukuk kökenli olmayan Kılıç’ın, metnini herhangi bir hukuk, siyaset bilimi veya felsefe bölümünde hangi düzeyde kullanabilirsiniz? Sadece metinde ısrarla üzerinde durulan ‘evrensel
standartlar
’ vurgusu bile bu metnin
sınıfta
kalması için yeterlidir. ‘Tabii insan haklarıyla’ düpedüz ‘hukuk’u birbirine karıştırıp, evrensel hukuki
standartlardan
bahseden bir yaklaşımın ciddiyeti
sorgulanır
. Kaldı ki aynı metinde bir de ‘evrensel
değerlerin
uygulanmasından’ bahsetmedir. Hangi
değerlerin
nasıl evrensel olduğu sorularının sorulması bile bu
konuşmanın
sıkıntıya girmesi için yeterlidir.
Anayasa Mahkemesi başkanının okuduğu metne ‘manifesto’ muamelesi yapanların, yarı aydınlanmacı dillerine ve ahlaklarına elbette şaşırmıyoruz. Ama üzülüyoruz. Zira gündemimizin ve tartışmaların çıtasını manifesto diye klişelerle dolu bu yaklaşımlar belirlemektedir. Zaten, manifesto niyetine,
standartları
yıllardır bu ergen siyasi düzeyi aşamadığından dolayı da
ortaya
başı sonu belli,
derinliği
olan fikri bir düzlem çıkmadı. Böylesi bir
konuşmanın
Kılıç tarafından
yapılması
ise hakikaten kaderin bir cilvesidir. Oldukça sıradan bir liberal, yarım yamalak tercüme faaliyetinin ötesine geçmeyecek bir
konuşma
, siyasallaşmasını
büyük
ölçüde ‘yerli’ halkalarının içerisinde gerçekleştirmiş bir isme nasip olmuştur.
Hasılı kelam
ortada
bir manifesto yoktur. Anayasa Mahkemesi
üyelerine
bile
gösterilmekten
çekinilen bu metin, AYM
kurumsal
zırhı kullanılarak ‘korsan bildiri’ tadında kalmıştır. Mahkemenin, Kılıç’ın görev
süresi
bitene kadar
alacağı
kararları
da artık bu
konuşmanın
ipoteği
altına
girmiştir. Son bir kaç haftada
aldığı
kararlar
da şaibeli hale gelmiştir. Umarız bu
konuşma
bir
ders
olur. 52. yılına ‘hukuk manifestosuyla’ merhaba dediğini düşünen AYM, henüz arkasında duracağı olgun bir demokratik anayasası bile olmayan Anayasa Mahkemesi olarak, nutuk irad etmek yerine
kararlarına
odaklanır. Zira asıl hukuk manifestolarına, henüz göremediğimiz AYM
kararlarının
gerekçelerinde
ihtiyaç var
. Aksi takdirde twitter
kararında
olduğu gibi trajik bilirkişi, esas ve usul sorunları
ortaya
çıkmaya
devam eder
. Bu krizi telafi etmek için de kendi
üyelerinizden
bile gizlemek zorunda kaldığınız
konuşmalara
sığınırsınız. Sonuç manifesto olur!