Harçlıklarını, Resulullah’tan alacak çocuklar

Esra Elönü,

VAN 17.07.2015 06:41:24 0
Harçlıklarını, Resulullah’tan alacak çocuklar
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Dünyada eksilen Musalardan yazılar yazdım. Sen okurken çekik gözlü çocukların cennete yağdığı Doğu Türkistan’ı da düşünebilirsin. Serbest acı.
Ya Resullallah! Bıraksalardı ona seni öğretecektim, bıraksalardı eteklerimize değil sana tutunmayı öğretecektim. Bıraksalardı, sütüm sana helal olsun diyecektim. Benimki Musa, onunki Zekeriya, şu kundağında acı emen Muhammet. Kucaklarımızda ölü serçelerle sana geldik.
Dünyaya gelenler büyüdü Ya Resullallah! Gazze’ye gelen Musaları vurup kucaklarımıza attılar. Bize senin adınla çağıracağımız evlat bırakmadılar. Bize Firavunların yağdırdığı bombalardan kaçıp “Korkma Musa, bu son, geçecek!” diyerek sarılacağımız evlat kokusu bırakmadılar. Kokumuzu cennetimizi aldılar Ya Resullallah. Bize, dudaklarımızdaki feryadı, ayaklarındaki çamuru öperek teselli edeceğimiz Ahmet bırakmadılar, İsmail bırakmadılar Musa bırakmadılar!
Onları son secdeye varır gibi ve o secdede ağlar gibi yavaş yavaş emziriyoruz,.. Onlar ki bizi hiç üzmediler, büyümeyen yavru bizi niye üzsün. Bize akşam ezanı okunmadan kapılardan çağıracağımız evlat bırakmadılar! Bize elbiseler dikip bayram sabahı müjdeleyecek evlatlar bırakmadılar. Bize babasıyla bayram namazına giderken elimizi öpecek ceylan bırakmadılar.
Ya Resullallah, sen ki yetimlerin mahzunluğunu elinde toplayıp secde secde ağlayansın. Sen ki öksüzün başını cennet cennet okşayansın. Biz bu serçeleri nereye uçuralım. Nereye uçsunlar ki sırtlarında taşıyacakları ölüm fazla gelmesin. Nereye uçsunlar ki anne diyebilecek kadar büyüsünler, nereye uçsunlar ki elbiselerini giyip aynaya bakabilecek kadar uzasın boyları. Nereye uçsunlar ki saçlarını zafer ilahileriyle biz tarayalım, Firavunlar taramadan önce. Nereye uçsunlar ki döneceklerinden umudumuz olsun. Nereye uçsunlar ki kucaklarımız onların musallası olmasın. Biz bu gözyaşlarını nereye dökelim ya Resullallah. Sen olmalıydın ki senin kucağın Kızıldeniz. Bırakırdık Musa’mızı senin kucağına. Senin merhametin anne sütü gibi dağılırdı dudaklarında. Bize Halime Annemiz gibi teslim edeceğimiz bir anne de bırakmadılar. Ya Resullallah, evladının kulağına “Muhammet, Muhammet, Muhammet” diye seslenen anneleri de vurdular.
Ya Resullallah! Burada feryatlarımıza tırnaklarımızı geçirip yırta yırta evlat diye haykırıyoruz. Babalarsa gizli gizli ağlıyor. Sen de babaydın. Burada gömleği evladının kanıyla sokak sokak diğer yavrusunu arayan yiğide baba derler. Burada vurmayın Allah aşkına, Musa annesini emiyor diyen yiğide baba derler.
Burada dört evladının dağılmış başını bir kucakta toplayan yiğide, çaresize baba derler. Burada salaya karışan içli hıçkırığa baba sesi derler. Burada evladı yaşıyor mu diye değil kolları yerinde mi diyerek Allah’a sığınan yiğide baba derler. Ve burada cenaze namazı kılmaktan alnı eskimiş, intikam orucu tutmaktan iftar edememiş yiğide baba derler ki babaları da vurdular. Ciğerlerine evlat kokusu çekip Cennetim diye sarılamayan yiğide baba derler… Onlar Yakup gibiler ki bütün kuyulara ağlayarak seslenen Yakup gibi. Ya Resullallah! Yusuflarımızı kurtaracak Kervanları da vurdular.
Ey zalimler, ey bizi analığımızdan vuran yiğitleri baba diye çağrılmaktan mahrum bırakan şerefsiz cesetler.
Ey namludaki kurşun kadar sayılı cesarete sahip kurşunu bittiğinde zavallı bir it gibi titreyerek ağaç arkalarına tüneyen sefiller. Yavrularımızın ölüleri üzerinde ceset tartan kan tüccarları. Ağıtlarımız üzerinde tepinen cehennem odunları. Allah daha son noktayı koymadı. O gün geldiğinde kucaklarımızdan evlatlarımızı toplayıp kurşundan geçirdiğiniz gibi biz de sizi azabın ipine dizilişini seyredeceğiz. Bir bebeği sütten keser gibi nefesinizin kesilişini izleyeceğiz. Ya Resululallah! Ey Musalarımızın Kızıldeniz’i. Acımızdan sütümüz siyah, saçımız ak, lakin sana seslenmek tesellimiz. Musa, Ahmet, İsmail, Ayşe, Zeynep senin merhametine emanet. Onlara iyi bak. Biz sütümüzü acımız gibi saklayacağız bizi avutacak bir cennet buluruz elbet..