Hangi Üslup?

Yağmur Yaz

VAN 2.12.2017 10:12:29 0
Hangi Üslup?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 “Bir davaya en büyük zararı ona düşman olanlardan çok, onu kötü savunanlar verir.”

 

Davamızda haklı olabiliriz. Haklı olup hakkı savunabiliriz. Fakat hakkı savunurken kullandığımız üslup en az hakkı savunuşumuz kadar önemlidir. Bir mümin her türlü aşırılıktan sakınmak zorundadır. İfrat ve tefrit bize zarar verdiği gibi savunduğumuz davaya da zarar verir. Karşımızdakinin bizi dinlemesini engeller ve daha söylemek istediklerimizi tam olarak açıklayamadan kendimizi bir çatışmanın içinde bulabiliriz.

 

Ölçülü ve dengeli konuşanlar toplumda da itibar görür ve onların sözlerine güvenilir. Fakat her aşırılık beraberinde karşıt bir görüşün nefretini getirir. Bu nefret, zamanla büyür ve insanların hem bize hem de savunduğumuz davaya olan güvenlerini sarsar.

 

“Şimdi söyle kullarıma: birbirlerine karşı sözü en güzel bir biçimde söylesinler; çünkü Şeytan aralarını açmak ister. Gerçek şu ki, Şeytan insanın apaçık düşmanıdır.”

(İsrâ/53)

 

Allah, insanı iyiliğe daha yatkın yaratmıştır. Dolayısıyla kötülük, insanın fıtratından uzaklaşması sonucunda ortaya çıkar ve her türlü kötülük de şeytandandır. Bu sebepledir ki her zaman iyi olanı, kırıcı olmaktansa yapıcı olmayı tercih etmeli, bütünleştirici olmalıyız. En son söylenmesi gerekeni ilk önce söylediğimizde ölçülü ve dengeli olmaktan uzaklaşır, savunduğumuz davanın haklılığının hakkını verememiş oluruz. Karşıtları dışlayıcı bir ideolojik dil, bizi hedeften saptırır ve her aşırılık, sonrasında pişmanlık getirir.

 

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, en iyi olanla karşılık ver! Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kişi sanki candan bir dostmuş gibi olur.”

(Fussilet/34)

 

En hüzünlü, en zor yıllarında peygamberimize inen bu ayet, bizim de yol göstericimiz olmalıdır. Rabbimiz, sevgili peygamberimiz vesilesiyle bizlere de doğru bir tebliğin nasıl yapılacağını öğütlediği gibi günlük ilişkilerimizde karşımızdakilerle iletişimimizin nasıl olması gerektiği noktasında da yol göstermektedir.

 

Hakkı savunurken üslubumuza dikkat edecek olmamız ve aşırılıklardan sakınmamız, hakkı söylemek konusunda korkak davranmakla karıştırılmamalıdır. Zira Rabbimiz müminlerin, dik duruşlu ve kararlı olmasından yanadır. Hakkı söylerken eğilip bükülmek söylediğimiz sözün hakkını verememektir. Bundan dolayı sağlam bir iradeye ve omurgalı bir duruşa sahip olmalıyız. Söyleyeceklerimizi savunacak bilgimiz ya da cesaretimiz yoksa susmak en iyisidir. Çünkü hak bir dava, onu yanlış savunanların elinde yanlış anlaşılmaya mahkumdur.

 

“Siz ey iman edenler! Allah'a karşı sorumlu davranın ve sözü yerinde ve dosdoğru söyleyin!”

(Ahzâb/70)

 

Bizlere sorumluluk bilincini ve doğru sözlü olmayı aşılayan bu ayet, aynı zamanda sözü yerinde söylemenin önemini de vurguluyor. Öyle bir zamanda öyle bir söz söylenmeli ki o söz, hedefini tam on ikiden vurmalı.

 

Söz söylemek de bir sanattır. Öyle ki sözün kime, nasıl ve niçin söylendiği, söyleyen ve söylenen kişi ile birlikte birçok kişiyi etkileyebilir. Dolayısıyla söyleyeceklerimizi ifade ediş tarzımız kimliğimizi ortaya koyacaktır.

 

“Görmedin mi Allah nasıl bir örnekleme yaptı. Güzel söz, kökü yerde sabit, dalları gökte olan verimli bir ağaca benzer.”

(İbrâhîm/24)

 

Dik ve onurlu bir duruşun ardından gelen doğru ve zamanında söylenmiş bir söz, hakkı tutup kaldırmak adına atılan en büyük adımlardandır.