HAMAL

A. BİROL ULAŞ

VAN 2.06.2014 08:25:31 0
HAMAL
Tarih: 01.01.0001 00:00

…… Veya yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimse: kitaplarda, sözlüklerde özne olarak tanımlanır. Özne, yüklemin belirttiği işi üzerine alır ve taşır. Bu yönü ile özne ile hamal arasında bir benzerlik yakalanabilir elbette. ‘Ali yoldaki molozları taşıdı cümlesi ile ‘Hamal yoldaki molozları taşıdı cümlesi arasında ne fark vardır? Hemen/hemen hiç…

Küresel kapitalizmde özne nesne karşıtlığı dünyayı açıklamakta yetersiz kaldı, öyle ki özne ile nesne arasındaki bir geçişlilik de yetmiyor artık özneyi kurtarmaya… Nedeni cümlede özneyi ararken bulduğumuzun aslında hamal olabileceğini dikkate almıyor oluşumuzdu. Yöntem; açılan, gidilen yoldu elbette ama yolda giden, üzerindeki o yüklere rağmen özne değildi. O bir hamaldı, geldi bir yere ve yükünü bıraktı. Sonra başka bir yük aldı ve devam etti.

Sosyal bilimler hamalı asla görmedi. İslam’ın kitap yüklü eşekler işaretine rağmen içimizden bazıları hiç dikkat etmedi. Herkes hamalın üzerinde taşıdığı yüke kilitlendi. Acaba ne taşıyordu. Kapitalizm de özellikle dikkat çekti bu yüke… İnsanlık, ne büyük bir yükün altında ezilmek de idi öyle… Hamala bakanlar da yüzündeki o anlamsız ifadeye takıldılar: Kapitalizm, insanları nasıl da hissizleştirmişti kardeşim…

Her iki cümlede yapılan iş aynı gibi görünür oysa burada yapılan iş aynı değildir. Ali’nin molozları taşıması kendisi için birden çok anlam ifade eder. Ali bu işi yapan öznedir. İkinci cümlede ise işimiz biraz çatallaşır. Hamal için tek bir anlamı vardır bu işin: Alacağı ücrettir elbette. Trajik bir yerde durur hamal… Çift yönlü bir işi gerektirir hamallık, iki farklı işlevi yüklenir hamal… Onu hamal yapan ve hamala yük olmayan semeridir aslında… Semer hamalın yükü ile sırtı arasında bir yalıtma görevi görür. Sırta yapılan baskının azaltılması ile oluşan hissizlik; hamalın, hamallık yaparken yapmadığı hissini uyandırır. Başkalarının gözünde ise yaptığı işle çağrılan kişidir. Semer olarak görülmek ne kadar rahatsız edici olsa da kalkan görevi görmesi de işin doğası gereğidir.

Hamalın bir semerden ibaret oluşu kapitalistin arayıp da bulamadığı şeydir. Kapitalist, malı bir yerden bir yere hamala taşıtırken işin cazibesi de ortaya çıkar. Malını taşıtmaz sadece kapitalist… Taşıtma işini yaparken malları ile hamalın üzerindeki semeri de gizlemiş olur. Hamal da unutur işi sırasında taşıdığı semeri… Hamal alır götürür; verir, getirir. Herkes alır, götürür, verir, getirir. Bu durumda hamal ile özne birbirine karışacaktır aslında. Özne de zaten yüklenmişlikse eğer hamal kimdir bilinmez olur. Bu bilinmezlik içinde hamallık zirve yapar. Reklâmcıları bile olur. Kendilerine taşeron diyen ve taşeronluğu dünyanın en büyük işi olarak gören yeni bir hamal türer. Semer artık görünmemektedir. Diplomalı hamallar ortaya çıkar..

Bu durumda kapitalistin cebi gün geçtikçe dolmaya, anti-hamallar türemeye başlar. Özne-hamal birlikteliği bir zorunluluk haline gelir. Herkes birbirinin sırtına yük atmaya başlar. Herkes eleştirilir. Anti-hamal sürekli bombardıman eder. Bütün yükü birilerinin sırtına yükleme telaşı ile kendi sırtında hiç yük bırakmaz. Yüksüzlüğü aslında hamal olmadığından değil, sırtının bir semer gibi kalınlaşmasından, nasırlanmasından kaynaklanır. Yüksüzlüğü, yüzsüzlüğüdür aynı zamanda… Sırtındaki nasırı hiç kimseye göstermeme telaşı ile çok hızlı hareket etmeye ve etrafında fır-fır dönmeye başlar. Nasıl ki hamalın yükü kendisine ait olmayıp, kendisi için bir cefadır; öyle ki bir an önce kurtulması gerekir, anti hamal da üzerine gelen her yükü başkasının sırtına yüklerken, bu budur dediği her şeyi de bir atık haline getirir. Ürün dediği her şeyin bir atık haline gelmesi anti- hamalın kendi kendisinin de bir atık olmasını gerektirir. Kendisi hamallıktan kurtulamamıştır aslında; taşıdığı atık-kendisidir ve taşıdığının farkında olmayışı sırtının bir semer gibi kalınlaşmış olmasından kaynaklanır.

Uzmanlık gerektiren bir iştir artık hamallık, baş hamal bir taşerona dönüşecek; kendisine özne ve yüklem arasında bir yer inşa edecek ve kendisini istediği yere istediği şekilde taşıttıracaktır. . Öyle ki herkes bir şeyler taşımakta ve taşımaktadır. Yüklemin belirttiği iş yapılmamakta ama yapılıyor gibi görünmektedir. Örneğin, özgürlük baş taşeronun özgürlüğüne endekslenmiş ise bu bağlamda herkes baştan hamal ilan edilmiş demektir. İşi yapanın özgürlüğü değildir artık önemli olan; önemli olan sırttakinin özgürlüğüdür. Bu durumda yüklem ile özne arasında tam bir karşıtlık oluşmak da ve yapılan her işle karşıtı daha birçok üretilmiş olmaktadır. Eylemin, işi yapan açısından bir sonucu yoksa özneden; adam olmayı herkes birinin adamı olmak olarak anlıyorsa eğer adamdan bahsedilebilir miyiz? Bu da kula kul olmaktan başka ne ile açıklanabilir?

Kula kul olmak ya da birinin adamı olmak ikisi de aynı şeydir. Yük arttıkça bilincin hastalığı artacak, vicdandaki yara derinleşecek ve hamal daha bir sarılacaktır işine… Birinin adamı olmak birilerini de harcamayı gerektirecektir elbette. Bu durumda hamal birini sırtına alırken birini yere bırakacak, taşıyacak; sonra tekrar birini bırakıp taşımaya devam edecektir. Bu noktada taşınanın kimliği/ niteliği önemli olmaktan çıkmıştır; hatta ne kadar çok kişi tarafından taşınıyorsa o kadar da kişiliksiz oluşu/olduğu bir zorunluluk haline gelmekte taşıyanın da, taşınanında birbirinin yetersizliğini kapatması/aklayıp paklaması bir o kadar kaçınılmaz olmaktadır. Taşınan bir kişi değil bir şeydir artık- ki hamal da bir şeyi taşır zaten- ve taşınanın şeyliği taşıyanın da şeyliği haline gelir.

Adına; ister demokratik modernite, ister demokratik İslam, ister cemaat densin bu bir sırta binme yarışıdır sadece. Sırtta taşınan elbette memnun olmalı halinden, hamalınsa neyin hamalı ve neden hamal olduğu aşağıda daha bir netleşecektir:

-Kahrolsun o parlak yüzlünün iki eli ve kahrolsun kendisi… Ne faydası olacak servetinin ve kazancının? Şiddetle parlayan bir ateşe atılacak. İğrenç söylentilerin taşıyıcısı (hamalı) olan karısı ile birlikte… Boynunda bükülmüş iplerden bir halat (semer)…