Cafer Solgun
Sıcak, yoğun, sıkıntılı bir gündemin ortasındayız... Kendi gündemimiz karışan Ortadoğu gündeminin gölgesinde kalıyor bazen, gözden kaçırmayalım...
Devletin resmi
Sarıgül'ün adaylık pazarlığı
Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül bugünlerde CHP'ye geçecek. Kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapıldığını biliyorum. Sarıgül İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmanın yanında bazı il ve ilçe belediye başkanlığı adaylarının da kendisine yakın isimler olmasını istiyor, bekliyor. İstanbul'u almak için Sarıgül'den daha parlak bir seçeneği olmayan CHP, muhtemelen Sarıgül'ün isteklerini karşılayacak. Sonrası "çantada keklik" mi peki? Sarıgül, Ak Parti'nin İstanbul adayı her kim olacaksa onu zorlayacak bir isim. Şişli'deki başarılı geçmişini referans göstererek seçmenin desteğini isteyecek. Ve Şişli'de Ak Parti de dahil bütün partilerin seçmenlerinin ilgi ve desteğini alan biri olmasına güveniyor haklı olarak. Burada sonuç öyle mi olur böyle mi olur üzerine, hem Sarıgül de henüz resmen CHP'ye geçmemişken bir tahmin analizi yapmak değil niyetim. Diyelim ki pazarlıklar bitti, Sarıgül CHP'ye üye oldu ve adaylığı da ilan edildi... Hatta kolay görünmemekle beraber İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını da kazandı. Sonra? CHP'nin "sonra"ya ilişkin bir planı var mı? Ben İstanbul için CHP'nin seçmene vaat ettiği heyecan yaratacak bir planı, programı olduğunu duymadım. 2009'da sayın Kılıçdaroğlu'nun aday olduğu seçimleri de yakından izlemiştim. O zaman da yoktu. "İstanbul'un ulaşım çilesini bitireceğiz" gibi yuvarlak, somut projelere dayalı olmayan laflar dışında tabii. Hep söylüyorum, bu CHP, Türkiye'nin talihsizliğidir. "Ya Sarıgül CHP'nin başına geçerse?" üzerine de fikirler yürütüldüğünü biliyorum elbette. Onu da Sarıgül'ün CHP'ye geçişi kesinleştikten sonra konuşalım...
28 Şubat yargılanıyor
28 Şubat davası başladı. Savcılık, dönemin MGK'sının ilgili tutanaklarını istemişti. Bu talep "devlet sırrı" gerekçesiyle reddedildi. Bu vesileyle, bu "devlet sırrı" meselesinin yasal açıdan gözden geçirilmesi ve mutlaka değiştirilmesi gerektiğini vurgulamak lazım. Bir darbe yargılanıyor ve bu suçla doğrudan ilgili olduğu bilinen belgelere ulaşamıyorsunuz; çünkü "devlet sırrı"... Böyle şey olmaz. Aslında 90'lı yılların MGK toplantı tutanaklarına özgü bir düzenleme de yapılabilir. O yılların MGK toplantılarının tutanakları açıklanmalı. Bu, hem "çözüm süreci" ve hem de bir bütün olarak demokratikleşme, açıklık anlamında önemli bir aşama olacaktır kanısındayım. Tabii o tutanakları açıklamak, dönemin siyasi ve askeri sorumlularının kendilerini yargı önünde bulmaları anlamına gelecektir. Bundan hiç kuşku duymuyorum. Nitekim 28 Şubat mağdurları, bu işin sivil-siyasi sorumlularının da yargı önüne çıkarılmasını talep etmekte. Haklı, doğru bir taleptir. Adaletin sağlıklı tecellisinin gereği de budur. 12 Eylül yargılaması, açık söyleyeyim, iki zavallı ihtiyarın yargılanmasıyla sınırlı kaldığı, soruşturma derinleştirilip genişletilmediği müddetçe, insanlık vicdanında çoktan mahkum olmuş bu darbenin hukuki olarak mahkum edildiği bir yargılama olmayacaktır. 28 Şubat davasında da aynı olasılığı görüyoruz. Atılan adımı yarım atmayalım... (Bu satırları yazdıktan sonra bir gelişme oldu ve MGK Genel Sekreterliği, talep edilmesi halinde 28 Şubat kararlarının alındığı toplantı tutanaklarının mahkemeye gönderileceği açıklaması yaptı. Olumlu bir gelişme tabii. Dileyelim 90'lı yılların MGK toplantılarının tamamının tutanakları açıklanır. "Devlet sırrı" ölçülerinin değişmesi gerektiği yönündeki düşüncem tabii ki halen geçerli...)
Suriye'ye müdahale
Obama, Suriye'ye müdahaleyi buna mecbur olmadığı halde Kongre onayına sundu. Belli ki müdahale sonrasına ilişkin kaygıları var, olasılıklar üzerine hesaplar yapılıyor. İngiltere olası koalisyondan geri durmaya karar verdi. Müdahaleyle ilgili kendini bağlayan net tutum alan ülkeler ABD'nin yanı sıra Fransa ve Türkiye. Türkiye bir bölge ülkesi. Olası gelişmelerin sonuçlarını herkesten daha fazla ince eleyip sık dokuyarak hesaplaması gerekiyor. Çünkü, unutmayalım, Türkiye bölgedeki kanlı karmaşanın daha da derinleşmesinden birinci dereceden etkilenecek bir ülke durumunda...