Betül Güngör
Bu tepki bu gafletten uyanış elbette kıymetli. Fakat madem bugünleri gördük, arttıralım. Gözümüzle gördüğümüz şeylere yapılan bu saldırılara gösterdiğimiz refleks, biraz da maddeci olarak eğitilen bir toplum olmamızın arka planını taşımıyor mu?
Yani Kur’an-ı Kerim’in şeklinde ve üzerindeki ayet yazılarına verdiğimiz değeri o vahyin manasına vermiyor muyuz ki, Kur’an’ın manasına, ruhuna ters işlerde feveran etmiyoruz. Örneğin, kedicikler çırılçıplak halde, gayri ahlaki birtakım hallerle mukaddes kitabımızdan ayetler okurken gülüyoruz veya ilginç buluyoruz. Ya da Kabe’ye tepeden bakan oteller bizim protestolarımıza mazhar olamıyor. Ya da ayetlerle dalga geçen-geçtiği iddia edilen siyasilere “sen kimsin” diye çıkışılmıyor. Kur’an’ın parayla satılması ve okutulması ile ilgili nitelikle bir tartışma yapmıyoruz. Günümüz Türkçesine uygun bir cümle bütünlüğüne sahip yeni bir meal hazırlanmasına ilişkin yükselen bir sesimiz de yok.
Çocuklarımıza Kur’an’da geçiyor diye isim koyma adetimiz bitmek bilmiyor. Bu isimlerin manasını bilmemize bile gerek yok. Kur’an-ı Kerim’i, bir muradımız ya da ölümüz yoksa ya da çocuğumuz sınava girmeyecekse pek de fazla okumuyoruz.
Efendimizle ilgili rezil karikatürlere gösterdiğimiz tepkiyi, Efendimize nispet edilen sahte sünnetler ve hadisler için niçin göstermiyoruz? Peygamberimizin söylemediği ya da yapmadığı şeylerin yaptığının söylenmesi, ona atılan bir iftira olmaz mı? Bu Müslüman olmayan biri tarafından hadsizce resmedilmesinden daha mı aşağı bir şey midir? Mezheplerimizin dinimizin önüne geçmesi ve bu uğurda Müslüman kardeşini öldürmesi Hicret parkurundan İslam’a daha az zarar veriyor sanırım.
Sakızın orucu bozup bozmadığına yıllardır cevap aramamız da bundandır. Dedikodunun, gıybetin orucu zedeleyeceğine neden kafayı takalım ki? Biz şekille ilgilenen insanlarız. Gözümüzle görmeliyiz. İnandığımız da kızdığımız da somut olmalı. Kavramla maneviyatla dinin özüyle ilgilenmemeliyiz. En dindar geçinen gazetelerde bile bulutlar üzerinde kanatlarıyla melek tasvirli karikatürler çizilmesi, Hz. Azrail’in elinde orak bulunan figürleri, cennetin, kıyametin, hurilerin, cinlerin hocalar tarafından kelimelerle tasvir edilmeye çalışılması bundandır. Harun Yahya videolarında ve Sızıntı dergisinde, Kur’an ayetlerine bilimsel deliller getirilmeye çalışılması bundandır. Yanmaz kefenin cehennemdeki azaptan koruyacağına inanmak da bundandır. Gözüyle gördüğü hiçbir şeyden korkmayan Müslümanların, gözüyle gördüğünden başkasına inanmayan Müslümanlar haline dönüşmesi; işte asıl korkulacak şey…